DENİZ-GÖL-LONGOZ VE DOĞA TURİZMİ AÇISINDAN KARASU - Sosyolog Ali Aktaş

İstiklâl Savaşı sırasında Caferiye, Melenağzı köylerinin bulunduğu kısımdan, düşman top atışlarıyla karaya çıkmak istese de, arazinin engebeli olması, halk ve milislerin ellerindeki silahları ile top atışlarına karşılık vermeleri sonunda, düşman çıkartma yapamaz. Adapazarı, Sapanca ve Geyve Yunanlılar tarafından işgal edildiği halde Karasu’ya düşman giremez.

Karasu köyünün eski mezarlığında bulunan mezar taşlarının yontma tekniğiyle yapılması ile Sakarya köprüsü enkazından kalan Büyük Taş’a yöre tarihinin çok eskilere dayandığı göstermektedir. Bu bulgulardan dolayı ilçe tarihinin Frigyalılara kadar uzandığı düşünülmektedir. Bölgede ilk yerleşim birimi “Küçük Karasu Köyü”dür

Karasu adını; Küçükboğaz gölünün güney kısmında bulunan bataklık ve sazlık arasındaki suların renginin mat ve koyu olmasından dolayı, yani bataklık kısmından halka yayılan hastalığının mikroplarını taşıyarak sıtma ve koleraya neden olan suların renginden dolayı alır.

KARASU İLÇESİNİN TARİHİ, KÜLTÜREL DOKUSU

Marmara Bölgesinde, Sakarya İline bağlı bir ilçe olan Karasu, Batı Karadeniz bölgesinin bitimi, Marmara bölgesinin başlama noktasındadır. Adapazarı’na uzaklığı 48 kilometredir ve denizden yüksekliği 31 metredir. İlçe İstanbul’a 200 kilometre, Ankara’ya 290 kilometre uzaklıktadır. Karasu’ya 140 kilometre uzaklıkta olan Sabiha Gökçen Havaalanından yaklaşık 1,5 saatte,  İstanbul’dan ise 2 saatte varılabilmektedir. İlçenin doğusunda Kocaali İlçesi, batısında Kaynarca İlçesi, güneybatısında Ferizli İlçesi, güneyinde Hendek İlçesi, kuzeyinde ise Karadeniz ile çevrilidir.

İlçe, Batı Karadeniz Bölgesinin bittiği, Marmara Bölgesinin başladığı yerde olduğu için iki bölgenin etkisi altında bir iklime sahiptir. Genel olarak, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Kış aylarında yağış genelde yağmurludur.

Marmara Bölgesi’nin Batı Karadeniz ile birleştiği yerde, Sakarya’nın kuzeyinde yer alan ilçe toprakları hafif dalgalı alçak alanlardan oluşur ve 424 km² alanı kaplar. İlçe 41° 06' 55" enlem; 30° 42' 10" boylam çizgileri arasında olup, deniz seviyesinden 31 metre yüksekliktedir.

Coğrafi olarak Karadeniz kıyısındaki düzlüklerin gerisinde hafif eğimlerle yükselen alanlar, bu alanların güneyinde de dalgalı düzlükler bulunur.  İlçenin başlıca yükseltileri Kızılcık ve Karasu köyleri arasında yer alan ve ilçe merkezinin güneyindeki Demirli Dağı, Resuller, Kancalar ve Konacık köyleri arasında yer alan ve ilçe merkezinin batısındaki Resuller Dağı’dır. Sakarya Nehri, Maden Deresi, Darıçayırı Deresi, Okçu Deresi belli başlı akarsulardır. Sakarya Nehri’nin İlçe sınırlarındaki uzunluğu 43 kilometredir ve Yenimahalle’den denize dökülmektedir. İlk ve sonbahardaki aşırı yağışlarda Sakarya Nehri taşkınlara neden olmaktadır. Darıçayırı Beldesi, Kızılcık ve Karapınar köylerinin arazisini sel baskınlarından korumak üzere yapılan Darıçayırı Baraj Gölü mevcuttur.

KARASU’NUN KURULUŞU

Karasu adını; Küçükboğaz gölünün güney kısmında bulunan bataklık ve sazlık arasındaki suların renginin mat ve koyu olmasından dolayı, yani bataklık kısmından halka yayılan hastalığının mikroplarını taşıyarak sıtma ve koleraya neden olan suların renginden dolayı alır.

Karasu halkı eskiden geçimini temin etmek için, iki yerde oturmaktadır; yaz aylarında verimli topraklardan yararlanmak için, çiftçilik yapmaya elverişli taban toprağa sahip olan bugünkü Karasu köyünün bulunduğu yerde, kış aylarında su ürünlerinden yararlanmak üzere, Küçükboğaz Gölü kıyısındaki Cennet Mahallesinin bulunduğu yerde de oturur. Halk kış aylarında balıkçılık yapmak üzere kaldıkları Küçükboğaz Gölü kıyısı, yaz aylarında bataklık olduğu ve bu kısımları sivrisinekler istila ettiğinden, zamanla sıtma ve kolera hastalığından korunmak için kışlık Karasu’dan tamamen yazlık Karasu’ya taşınır.

Bu olayla ilgili söylenceye göre de “Karasu’ya yolcu olarak bir ihtiyar uğrar. Köyde ayaküstü sohbet eden topluluğa doğru yürüyüp, aç olduğunu bildirerek yiyecek ister. Topluluktan kulak veren olmaz. İhtiyar yüksek sesle tekrar ister. Orada bulunanlar yiyecek vermek istemedikleri gibi bir de alay ederler. İhtiyar yalvarır. Aralarından biri hakaret edip ihtiyarı kovar. İhtiyar,  bu adama sinirli bakınca, adam silahına sarılır. İhtiyar da Allah belanızı versin deyip Küçükboğaz Gölü’ne doğru yürür. İhtiyarın, göl üzerinde yürüyerek ormana doğru gittiği görülür. Bu olaydan çok geçmeden, kışlık Karasu’da sıtma salgını görülür. Hastalık o kadar şiddetli ve çabuk yayılır hastalığa çare bulunmaz. Sağ kalanlar yazlık Karasu’ya taşınırlar”.

Başka bir söylenceye göre ise; “Yazlık Karasu, Saray’a bağlı tımar olarak idare edilir. Tımar sahipleri Saray’dan belli bir ücret karşılığı tımarı aldıkları için bu ücreti halktan vergi olarak toplarlar. Mahsul iyi olduğu müddetçe halk vergisini muntazam öder. Zamanla büyük bir kıtlık olur, halk yiyeceğini dahi temin edemez. Halk bu durumda tımar sahibine vergisini veremeyeceğini gelecek yılda ikisini birlikte vereceğini söyler. Ancak tımar sahibi bu duruma kulak asmaz zorla vergi toplamaya devam eder. Bu duruma dayanamayan halk tımar sahibini öldürür. Bu olaydan sonra, Karasu için gönüllü tımar sahibi çıkmaz. Saray tarafından; iyi savaşçı olan Hacı Abdi Bey Karasu’ya gönderilir. Hacı Abdi Bey, Karasu’ya geldikten sonra, kendisinden önceki tımar sahibinin hakkında geniş bilgi toplar. Halkın arasına girip, yöreyi iyice inceler. İyi bir yerleşim yeri aramaya başlar. Halka; Yazlık Karasu’nun suyunun ve havasının iyi olmadığını belirterek bugünkü Karasu’nun İncilli Mahallesine yerleşir. Halk Hacı Abdi Bey’in korkudan yazlık Karasu’yu terk ettiğini düşünür. Abdi Bey, İncilliye yerleştikten sonra, ilk iş olarak içme suyu arar, kendi imkânları ve adamlarının yardımı ile çok yakın zamana kadar kullanılan suyu getirirş, zamanla diğer eksiklikleri tamamlayarak yerleşmeyi gerçekleştirir. Yerleşmeyi tamamlayan Hacı Abdi Bey, yakın tımar sahipleri ile tanışır. Adapazarı tımarını elinde tutan Kara Osman’la birlikte Düzce ve Bolu tımar sahiplerinin üzerine seferler düzenler, zaferler kazanır, Hacı Abdi Bey zaferler kazandıkça halk Hacı Abdi Bey’in etrafında toplanmaya başlar. Böylece Yazlık Karasu’daki halk yavaş yavaş İncilli’ye taşınarak yöre gelişmeye başlar”. İncilli Mahallesi’nin ve günümüz Karasu’nun kurucusunun Hacı Abdi Bey olduğuna şüphe yoktur. Hacı Abdi Bey’in aile hamamı ile cami avlusunda bulunan mezar taşları, bir müddet sonra kaldırılır ve bugünkü Karasu Merkez Mezarlığı’na taşınır.

KARASU’NUN TARİHİ VE İDARİ YAPISI

Karasu köyünün eski mezarlığında bulunan mezar taşlarının yontma tekniğiyle yapılması ile Sakarya köprüsü enkazından kalan Büyük Taş’a yöre tarihinin çok eskilere dayandığı göstermektedir. Bu bulgulardan dolayı ilçe tarihinin Frigyalılara kadar uzandığı düşünülmektedir. Bölgede ilk yerleşim birimi “Küçük Karasu Köyü”dür. M.Ö. III. yüzyılda başlayan Bithynia Krallığının egemenliği M.Ö. I. yüzyıldaki Roma yönetimine kadar sürer. Bizanslıların Optimation Theması’nın sınırları içerisindeki Sakarya bölgesi zaman zaman Arap istilalarına uğrar. XI. yüzyılın sonlarında Selçuklulardan Artuk Bey’in buradaki Bizanslıları yenmesi ile yöre Selçukluların eline geçe de 1072’de yeniden Bizanslılar yöreye egemen olurlar. Bunun ardından 1097’de Haçlıların, ardından Danişmendlilerin, sonra Anadolu Selçuklularının ve İznik’te merkezi kurulan Nicaia İmparatorluğunun yönetimine girer. Yerleşim birimi, 1326 yılında Sultan Orhan Gazi’nin uç beylerinden Konuralp komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından Osmanlı topraklarına katılır. Karasu ve Kuyumcullu köylerinin camilerinin Orhan Gazi Vakfına kayıtlı olmaları bunun en önemli belgesidir.

İlçe “Pazar Suyu” namı ile 1888 yılına kadar Kastamonu Eyaletine, daha sonra İzmit Livasına bağlanır. “Pazar Suyu”/“İncilli”/“Karasu”, XIX. yüzyıl sonlarında bağımsız İzmit Mutasarrıflığının Kandıra kazasına bağlı bir nahiyedir. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Karasu’dan; “Bundan 300 yıl önce Karasu Köyü’nde kurulmuştur. İzmit Sancağının Kandıra Kazasına bağlı bir kasabadır. Halkı çoğunlukla kömür taşımacılığı ve balıkçılık yapmaktadır” diye söz eder. 1610-1615 yıllarında Evliya Çelebi buradan geçer ve seyahatnamesinde, “Karasu ile Kerpe arasında (Kandıra civarında bir köy) sık ve gür ormanların olduğu ormanlar arasından geçerken büyük bir mezarlıktan geçtiğini, mezarlık civarında dış budak ağaçlarının bulunduğunu belirtir”. Belirttiği sık ormanlık arasındaki mezarlık Karasu Mezarlığıdır.

Editör: TE Bilişim