Adını bile sormadık, sadece dinledik ve ses kaydını aldık. Yaklaşık 5 dakika o konuştu, içini döktü ve şunları söyledi:

“Arabaya biniyoruz, ekseri Söğütlü arabasına… Ne desek, nelerle karşılaşsak… Dün geliyoruz, iyice burama tak dedi. Yeniköy tarafından geliyoruz, yengen kartı bastı. ‘Ne dedi o’ şoför, ‘Serbest kart mı? ‘Evet’ dedi. Ben de kartı kartımı çıkardım, bu kez sesini yükselterek ‘Sen de mi serbest kart’ diye sordu. Allah Allah bu neyin nesi dedim, yerimize oturduk, çünkü arkamdan birileri geliyor. Şoför bu arada modur modur modur bir şeyler söylüyor. Meğerse o şeyin devamıymış. Sonradan binen yolculara, ‘Para veren altın bulsun’ diye laf ediyor. Söğütlü’ye yaklaşıyoruz artık. ‘Bu neyin nesidir dedim’ yengene, ‘işte hep bizim aleyhimize konuşuyor’ dedi. Devletimiz bize bu hakkı tanımış. Bunlara ne oluyor. Zorlarına gidiyor.

Geçen sene, yine bu zamanlardı. Söğütlü’ye geldik, oradan da Yeniköy’e gideceğiz. Arabaya bindik. Yengen kartı bastı, ben de bastım. Şoför ‘Oooh babam oh, bulmuşsunuz bedavayı binin böyle, bassanız da olur basmasanız da” dedi. Dedim, ‘Devlet tanımış bize bu hakkı.’ Bu sefer, ‘Devlet size denize atın kendinizi deseniz atar mısınız?’ Ta Yeniköy’e kadar moruldandı. Ben de bir şey diyemedim. Çok üzüldük. Devlet böyle güzel şey yapmış, buna muhalefetlik neden. Biz vatandaşız ya, vatandaş olmazsa devlet olmaz, devlet olmazsa vatandaş olmaz.”

Otobüsün plakasını da almış, gazeteden çıktı Büyükşehir Belediyesi’ne gitti, bunlarla ilgilenen birini bulmak umuduyla. Dileriz bulmuştur, bulamadıysa da biz buradan yazalım. Sözümüz, üç kuruşluk destek sağlayıp, alt yapısını hazırlamayanlara: Yaşlıların onurlarıyla oynanmasına daha fazla izin vermeyin…

Editör: TE Bilişim