Şoförlerin yalnızca yakıt tasarrufunu amaçlayarak insan rahatına ve hatta sağlığına karşı duyarsızlıkları ise ‘pes’ dedirten cinsten. Son dönemlerde özellikle karşılaştığımız ‘aracın kapısı açık gezme’ furyası ise bunun en bariz örneklerinden birisi. Özellikle minibüslerde karşılaştığımız bu durum, insanları gerçekten tedirgin ediyor. Aracın yandan neredeyse üçte biri kadar bir alanı açık olarak seyahat etmek, insanlara güvenli bir seyahat hissiyatı vermiyor elbette. Nitekim bu araçlar, ayakta da yolcu alıyor.

SES ÇIKARANA ‘KLİMA BOZUK’

Kapı kapalıyken fenalık geçirmek ve açıkken düşme tehlikesiyle yolculuk etmek arasından bir seçim yapılamıyor her zaman. E doğal olarak herkes bu duruma ‘sus pus’ kalmıyor. ‘Kapıyı kapatıp klimayı açar mısın’ şeklindeki talepler ise ‘çocuk muamelesi’ görmenize neden olabiliyor. Çünkü bu cümleyi kurarsanız çok yüksek ihtimalle ‘klimanın bozuk olması’ hakkında pek de akla yatmayan bir cevap duyacaksınız.

KANUNLARDA CEZASI VAR

Şimdi hem ahlaken hem mantıken hem de hukuken bu konunun üstünde duralım. İnsanların mecburen ve sürekli kullandığı ücretli bir hizmeti, büyük bir huzursuzluğa ve rahatsızlığa çevirmek pek doğru gelmiyor. Ayrıca, özellikle nispeten uzun yollarda, açık kapılar içeri dolan hava nedeniyle aracın kütlesini ciddi oranda arttırdığı için yakıt tüketimi de bu oranda artıyor. Yani amaçlanan kar sağlanamıyor, belki de zarar ediliyor. Hepsinin ötesinde, Büyükşehir’in toplu taşıma yönetmeliği, yolcunun konforunu etkileyecek teçhizatı kullanmamayı bir kural ihlali olarak görüyor ve yaptırımı var.

DENETLENMİYOR MU?

Her açıdan bu kadar mantıksız ve faydasız hatta bilakis zararlı bir tutumun, umarsızca sürdürülmesi ise insanı pek çok açıdan düşündürüyor. Yaptırımlara tabi olmasına rağmen, tamamına yakını açık kapı gezen minibüslerin de denetlenmediği fikri akıllara geliyor. Ne düşüneceğimizi, ne diyeceğimizi bilemiyoruz.

Editör: TE Bilişim