Sevgili okurlarım bu yazımda sizleri biraz düşündürmek istiyorum. Bazen biz büyüklerin küçük çocuklardan ders alması gereken olaylar ile karşı karşıya kaldığı oluyor. Şimdi hemen hepinizin bileceği böyle bir hikâyeyi sizlere anımsatacağım.

Kendini çok büyük gören ve insanlara hep tepeden bakan bir kralın, yanındaki dalkavuklar yüzünden düştüğü durumu anlatan hikâyemiz şu şekilde; Kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş. Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini bildirmiş. Elbette ki, bizim kralın ilk aklına gelen yine ne giyeceği olmuş. Hemen adamlarını çağırtmış.

– “Tüm dünyaya haber gönderin” demiş. “Öyle bir elbise istiyorum ki, dünyada bir eşi daha olmasın. Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim. Misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim.”

Kısa bir süre sonra, haber her yana yayılmış. En iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. Hepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş. Ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor;

– “Çok daha güzel olmalı !” diye bağırıp duruyormuş.

Sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.

– “Sen ne getirdin bakalım” diye sormuş kral. Terzinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.

– “Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım” demiş genç terzi. “Size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak.”

Kral bu sözlere çok şaşırmış.

– “Ancak bir şartım var” demiş genç terzi. “Giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak.”

Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. Hemen iki kese altın verip;

– “Çabuk olun o zaman!” diye emretmiş.

Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan. Kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler geçtikçe, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. Sonunda dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. Genç terzi tezgâhın başında harıl harıl çalışıyormuş. Kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;

– “Demek bunca zamandır boş oturdun ha !” diye kükremiş. “Kese kese altınları ben boşuna mı verdim sana !” demiş.

Terzi sakin ve kendinden emin;

-“Saygı değer kralım” demiş. Bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir. Bakın ne kadar da güzel oldu. Öyle değil mi?”

Kral ne diyeceğini şaşırmış. Aptal durumuna düşmemek için;

– “Evet evet çok güzel”  demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.

Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. “Sadece akıllılar görebilir !” İnsanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. Terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. Sonrada karşısına geçip;

– “Çok şık oldunuz efendim” demiş. “Muhteşemsiniz.”

Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında, aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan;

– “Eline sağlık, çok güzel olmuş” demiş.

Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan. Dışarıda toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar. Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyememiş. Birden küçük bir çocuk haykırmış;

– “Kral çıplak !”

Ardından cesaretlenen halk, gülmeye başlamış. Kral geç de olsa gerçeği böyle acı bir şekilde anlamış.

Bugün biz büyüklerin söyleyemedikleri gerçeklerin çocuklar bile farkında, tek fark var o da hikâyede halk çocukla beraber gülüyor. Biz bugün gençlerimize aman sakın öyle laflar etme başına şöyle şöyle dertler gelir deyip susturuyoruz. Gençler büyüklere uymaz ise doğruların konuşulması çok uzun zaman almayacak…