Mayıs ayı başında yıllık iznimin bir kısmını geçirmek için Kıbrıs’ta bulunma fırsatım oldu. Dönüşte gündemin yoğunluğundan Kıbrıs ile ilgili notlarımı bir türlü değerlendirecek fırsatım olmadı. 20 Temmuz’un 43. yılını kutladığımız bu hafta ben de Kıbrıs’ı bir kez daha hatırladım.

***

Ayşe tatile çıkalı 43 yıl olmuşken, İsviçre’deki son müzakereler sonuçsuz kalmışken güzel vatan Gıbrız üzerine yazmak için tam zamanıdır.

İnsan, Kıbrıs’ın coğrafyasını gördüğü anda 74 Barış Harekatının ne büyük bir askeri başarı olduğunu bir kez daha algılıyor. Stratejinin, askeri manevraların nasıl bir titizlikle hesaplandığını kavrıyor. Özellikle dönüş yolunda Ercan’dan havalanan uçağınız Beşparmak Dağlarına karşı keskin bir kalkış yaptığında Türk askerine saygınız artıyor.

***

Kıbrıs’ı anlatmaya devam edelim. Ercan havalimanına geri dönmemiz gerekirse uçağınız iniş yaptığı anda bambaşka bir ülkede olduğunuzu kavrıyorsunuz. Cep telefonunuza gelen ilk mesaj alışık olduğunuzdan çok farklı oluyor: “Kuzey Kibris Turk Cumhuriyeti’nde trafik soldan akmaktadir. Can guvenliğiniz bizim icin onemli oldugundan karsidan karsiya gecerken once sag tarafi kontrol etmeyi unutmayiniz.” Bu mesajı Kıbrıslı bir arkadaşımla paylaştığım zaman, biz Türkiye’ye gittiğimizde bize niye böyle mesajlar gelmiyor diye tepki gösterdi. Doğru ya Kıbrıs’ta trafik bize tersten akıyorsa onlara da Türkiye’de trafik tersten akıyor! İlk olarak orada aramızdaki farklılıkların farkına varmaya başladım! Anlaşılan aramızda o güzel Kıbrıs türküsünde bahsedilenden daha fazla engel var. İki Engel isimli Kıbrıs türküsü, “Aramızda iki engel / Beşparmak’la Toroslar var yar” der… Ama bizim Kıbrıs ile Türkiye arasındaki engelimiz çok daha büyük, çok daha derin! Hem yurtdışı hem vatan, hem bizim bir parçamız hem değil… Bizim değimimizle Yavru Vatan… Kıbrıslı bir ağabey, yavru olduk ama hiç büyüyemedik demişti. Bu cümle onların hayal kırıklıklarını iyi özetliyor.

***

Geçen aylarda, Kıbrıs görüşmeleri devam ederken Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un Kıbrıs’la ilgili yakışıksız bir gafı oldu. Bulut’un Kıbrıs için, Türkiye’nin deniz aşırı vilayetidir tanımı Kıbrıslıları oldukça kırdı. Bu sözlere, sosyal medyadan takip etmekten büyük keyif aldığım Kıbrıs Postası’ndan ‘Neydi Olacağı’ Haber Bülteni köşesi cevap verdi. Gelin önce Bulut’un sözlerini hatırlayalım. “Normali, KKTC’nin Türkiye’nin bir vilayeti olmasıdır. Türkiye’nin deniz aşırı bir vilayetidir. Bir plakası olur, bir valisi olur. Orada bir Cumhurbaşkanı, bir meclisi olmaz. Bunun masraflarını Türkiye ödüyor.” Neydi Olacağı köşesinden ise şöyle bir cevap geldi: “Biz, güney taraftan devletimizin aşağılanmasına alıştık. Sözde devlet deyen var, sahte devlet deyen var. Güneyden bu sözlere alıştık. Ama kuzey tarafından, aşağılanmaya alışmadık. Alışacak da değiliz. Bu ülkede yaşayan insanların tek bir talebi var; kimisi KKTC aracılığıyla gendi gendimizi yönetebileceğimizi düşünüyor. Kimisi de Rumlarlan bir federasyon kurarak gendi gendimizi yönetebileceğimizi düşünüyor. Ama kimseye yama olalım, asalak olalım, besleme olalım diye bir gayemiz, derdimiz yok…”

Yiğit Bey görüşünü kendisine saklasın! Kıbrıs Türkiye’ye bir yük değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Asılına bakarsanız, 74’ten bu yana yürütülemeyen düzgün politikalar sonucu Türkiye Kıbrıs’a yük olmuştur. İzolasyon altında yaşamak zorunda kalmışlardır. Kıbrıs’taki meclisin, bakanlığın, memurun masrafı Türkiye’ye koymaz. Türkiye gerekirse Cumhurbaşkanlığı danışman sayılarını azaltır, onlara yapacağı masrafı Kıbrıs’a gönderir! Bu bahis üzerinden hiç kimsenin Kıbrıslı kardeşlerimizi kırmaya, onurunu küçültmeye hakkı yoktur. Kıbrıs Türkiye’nin onuru ve namusudur.