KEŞKE!...

      Keşke demekten hoşlanmam, hoşlanmamda bu günde bu sevmediğim sözcüğü kullanmak zorunda kaldım. Bir yazı okumuştum.Hemen her cümlesine katıldığım ve buraya taşımak istediğim bir yazıydı. Ve kaybettim yerini, yazanını  ne yazık ki anımsamıyorum,sadece keşke not alsaydım diyebiliyorum. Yine de konuyu önemli bulduğum için ,şimdi hafızamda kalan kırıntıları benim yorumumla sizlere aktarmak istiyorum…

      Âlem deyince, birçok anlam yüklenir beynimize… Dünya olur, evren olur. Gece âlemi, magazin dergisi v.s olur. Ama konusu yapılacak olan âlem ''sanal âlem''. Çin malı sevdalar diyerek girmişti yazarı konuya… Ucuz ve kalitesiz manasında. İnternetin evlerimize girmesiyle beraber yaşanan Çin malı sanal sevdalardan yakınmıştı o yazısında. Dijital ve duygusuz sevdalardan.Sahte kahramanlar,sahte erkekler ve sahte kadınlardan.Sanal dünyada birbirleri için ölebilen,hayaranlıklarını beğenilerini orada tapınmaya döndürebilen ,gerçekte ise  iki  gün ya da iki aylarını daha da iyimser olursak  ancak iki yıllarını  beraber geçirebilen, sonrasında kalpleri  başkaları için atmaya başlayan mağdur ve mağdurelerinden söz ediyordu...

        Kendi tabiriyle ‘ Sevdalarımızın, insanlığımızın ve aşklarımızın kirlenişi’ üzerine bir hiciv yazısı yazmıştı. Çin malı sevdalar ucuz ve kalitesiz…

       Hani sevgililer vardı aleni ya da kaçamak buluşan. Çay bahçelerini, muhallebicileri coşturan ,sahilleri dolduran âşıklar vardı… Yine var olmasına varda, daha fazlası bilgisayar monitörünün başında yaşanıyor bu aşkların. Samimiyetsiz, soğuk, reel olmayan ya da düzmece sevgilerle… Dijital ve duygusuz.

       Diyor du ki yazar ‘seni seviyorum’ ların kutsallığı, dokunmanın hazzı yok şimdilerde. Bilgisayar monitöründe bakışmalar, dijital puntolarda ilan-ı aşklar var, gerçek değil sanal aşklar. Diyelim ki bitti aşkın, yani sanal olanı, birbirini engelliyorsun,yada siliyorsun sanalda bitiyor. Bu kadar yani. Acı çekmek üzülmek yok varsa da o da sanal… Vurgun, tutkulu yani âşık her kimse yaşamamış gibi oluyor. Sonra bir yenisi başlıyor. Ismarlama sevgi ve sevgililer bulunuyor. Hatta o kadar çok kişi ekleniyor ki gönül defterine anımsamak da zorlanılıyor. Duygular sevdiğinin gözüne bakmaksızın maillerle,yazılı mesajlarla ifade ediliyor. Sahte sızılar, sahte gülüşler sahte tepkiler, komik ikonlar anlatıyor sevgileri orda. Yüreğinle beyninle sevmek sevdan için ölmek falan da yok. Hasret çekmek, özlemek yok, bir hafta sanal ayrılık, ikinci hafta yeni bir sevgili  yapmak demek.

       Okuduğum yazar yeni nesile pek bir yüklenmişti.Konusun da haksız da değildi. PC başında harcadıkları süreye bakıldığında gittikçe asosyal olan çocuklarımız, sanal dünyaya hapsolmuş ve kendini dış dünyadan soyutlayan bu nesil,  medarı iftiharımız olacak çocuklar değil elbette.

       Ama yetişkinler de şimdilerde bu kategoride ne yazık ki.Yaşını sanalda kırkdan dan otuza indiren,kırk yıllık türkçesini değiştirip dostum, arkadaşım yerine kanka yı getiren,merhaba yerine mrb diyen,kendine iyi bak' ı kib diye geçiştiren,sanal arkadaşlıklara gerçeklerini değiştiren,o sahteliğe kendini kaptıran ve amacını aşan yetişkin komedyenlerin sayısı da hiç az değil.

      Sanalla yatıp sanalla kalkan yetişkin bireyler,iş gerçeğe taşınacağı yerde kaçıp gidenler, yeni nesil  sanal bağımlılardan daha masum değiller. Yazar diyordu ki ne yazık ki Çin malı nesiller yetiştiriyoruz,ucuz kalitesiz taklit sevdalar yaşıyoruz ve yaşatıyoruz.Diyor du ki'' Her yanımızı Çin malları sarmışken,insanlarımız ucuza taklide kalitesize bu kadar alışmış ve benimsemişken insan davranışlarının ,ilişkilerinin ve hatta dostluklarının bundan nasibini almaması mümkün değil''.Bu son cümleye de bu konuyu irdeleyene de katılmamak ve evet ne oldu bizim gerçekliğimize? Ne oldu samimiyetimize ve nerede gerçek aşklar şimdilerde? dememek mümkün değil.

       Gün geçtikçe güzel olan bir çok şeyi kaybettik ve maalesef özler olduk,  Kaybedilmesine alışılıyor belki, ama bu olguların yerini sahtelerinin alıyor olması, benim hiç bir zaman  kabul edemeyeceğim ,gözlemleyip sadece  yazabileceğim,ama asla yaşamak istemeyeceğim  bir gerçeklik ne yazık ki...Belki savaşmak,gerçeklerimize ve değerlerimize sıkıca sarılmak gerekiyor.Teknolojinin güzelliklerinden mutlaka  istifade edip yararlanmakda gerek ama kaybolmadan,ama kaybetmeden en önemlisi de gerçeklerimizi sahtelerinle değişmeden...