Hani bir şarkı vardır ya! Dilimize pelesenk olan zaman zaman... 'Kader kime şikayet edeyim seni' diye mırıldanırız umutlarımız, beklentilerimiz ters gittikçe. Saha ve seyirci şartlarının mükemmel olduğunu düşündüğüm Adapazarı gecesinde, 'futbol takımımızdan umduğum elbette beklediğim etkinlikleri maalesef göremedim' dersem yanlış serzenişte bulunmuş olmam. Evet 5-6 haftalık bir sürece ihtiyacımız var ama insan biraz da olsa farklılıklar bekliyor doğrusu. Kaleci Yavuz'un topu oyuna sokarken yaşadığı sıkıntı, ekibimizin genel problemidir bence. Hazır ve konsantre olmuyor olamıyor çocuklarımız. E öyle olunca da, rakip savunma moduna rahatlıkla geçiyor ve kontratak yakalama ya da rakip dengesini bozma gibi bir şansınız kalmıyor. Oyun kurgumuz kişisel çaba ve zorlamalara kalınca da olmuyor tabii. Oysa stratejimizin önceden belirlenip plan ve projelerin tatbik safhasına kalmalı iş fakat bu konuda yeterince hazırlıklı olmadığımız ayan beyan gözüktü dün gece. Pas yoğunluğu, oyun kurgusu ve hareketlilik yeterince sahaya yansımayınca beklentilerimiz gerçekleşemedi bir türlü. Derincespor'un futbol oynama adına değil, geceyi savsaklama adına sahadaki her fırsatı ustaca kullandığı da bir başka futbol defoları gerçeği olmalı. Yanlarıyla daim iletişim içinde ve oyunu olabildiğince iyi niyetle undayönetme gayretindeki Selim Özen'e her iki teknik direktör kadar sahadaki futbolcularda yardımcı olma erdemini seçseydi keşke! Özellikle de misafirler, yakaladıklarım her fırsatı egzajere ettiler.
Böylesi umutsuzluk denizinde çırpınmaktan farksız futbol debelenmesi içinde, 45 artıda müthiş bir fırsat geldi elimize. Fol yok yumurta yok pozisyonunda Derincespor Savunması ceza alanı içinde topu eline Aldı ve Sakaryaspor'a adeta bir penaltı hediye etti, Selim Özen de cezayı kesti. Bu iş için en emin ayak Volkan geldi vurdu fakat Ömer Faruk çeldi, sporcumuz yine vurdu dönen topa ama Vuruş direkten döndü... Yönetici Cengiz Çetin'e dedim ki ' kader kime şikayet edeyim seni?' Evet bu denli tatsız tuzsuz süreçte yakalanan fırsat böylesi heba edilir mi? 'Börek açmayan kadının yuvası sakattadır' diyen aileden sorumlu bakan hanımefendiye sormak lazım şimdi bence' penaltı atamayan futbolcunun ne tarafı sakattadır acaba Sayın hanımefendi' diye...
Ikinci Yarıda da ittir-kaktır futbolu izledik. Ali Asım Balkaya'nın Futbolcuları dakikalardan ve futbol işlerinden, elbette değerlerinden kaytarabildiğince kaytardı. Selim Özen özellikle kaleci Ömer Faruk'a Kayıtsız kaldı, arkadaş bu kaleci kart görmeden oyunu tamamlar mı? Tamamladı! Cılız ataklar, hamle yapan ve topu arayan değil bekleyen ayaklar neticeye varamazdı... 6 dakikalık ilave kritik pozisyonlarda kesilen atakları iade eder miydi ? Kalecimiz Yavuzla rakip stoperler arasındaki karşılıklı top alışverişinden başka etkinlik gözükmedi ve 0-0 bitti. Yazık oldu kaçan penaltıya... Puanlara da elbette... 'Sabırla tekeden süt çıkarmış' sözüne sarılacağız yine, yok başka çare...