Benim bir tanıdığım vardır.Bu tanıdığımı bütün öteki tanıdıklardan ayırt eden özelliği ayrıntı adamı oluşudur.En akla hayale gelmeyen şeylere dikkat eder, bunları derler toplar ve sonuçlar çıkarır.Etraftan, çevreden merkeze gitmek onun düşünce manivelasıdır.Geçen gün bana dedi ki:“- Ben gittiğim şehirlerde işyeri tabelalarına bakarım.İşyerini insan bedenine, işyeri tabelasını da insan kıyafetine benzetirim.Eğer işyeri tabelaları ile işyerleri arasında ölçülü bir uyum varsa, o şehrin huzurlu bir şehir olduğuna inanırım.Yok, işyeri tabelası büyük ve cafcaflı ise, o şehir toplumunun pazaryeri kargaşası içinde yaşadığı kanaatine varırım…”Bizim tanıdığın müşahadesi ne kadar ilmidir bilmem.Fakat, tanıdığın sözleri beni düşündürmedi değil!Ve düşündüm:Hakikaten de insanın yakın çevresi, insanın kendi ölçülerine göre boyutlanıyor.Sandalyenin yüksekliği yaklaşık 45 santim ise, masa yüksekliği 75 santim kadar, kapı yüksekliği için 2 metre uygun, genişliği insan için 60 santim yetiyor ama eşya geçsin diye 85 santim yapılıyor.Demek ki tüm boyutlar, hep insan ölçülerinden doğuyor.Sokağa çıkıp, benim tanıdığın gözüyle bir araştırmaya giriştim.İşyerleri ve işyeri tabelaları arasındaki uyuma baktım.Ne mi gördüm?Az sayıda ki ölçülü işyeri sahipleri hoş görsün ama bizim şehirde ölçü falan kalmamış!Gelişme çabası içinde olup da, henüz bir yerlere varamadığını düşünen yeteneksiz, her şeyin büyüğüne sahip olmak istermiş.Büyük ev, büyük otomobil gibi!Ben gördüklerimden, bu yönde bir duygu edindim.Pazaryeri kargaşasında bir yaşayışımız var vesselam…Belediye şu tabela işine bir standart getirmeyi düşünmez mi?