Önceki gün Cuma namazı çıkışı meydanları doldurdunuz, bağırdınız, çağırdınız, sloganlar patlattınız, bayraklar yaktınız falan…

Demek ki ABD ve İsrail’e acayip düşman ve tepkilisiniz öyle mi?

ABD emperyalizminden ve Siyonizmden nefret ediyorsunuz değil mi?

Öyleyse, basit bir soruyla, çok basit bir samimiyet testi yapalım;

Kudüs’ü başkent ilan eden Trump değil de, oy verdiğiniz partinin genel başkanı olsaydı, aynı tepkiyi koyacak mıydınız?

Yoksa, vardır onun bir bildiği canım diyerek hiç anlam veremediğiniz, aklınızın hiç almadığı, kafanıza da yatmayan bu dönüşe bahaneler aramakla mı meşgul olacaktınız?

Beyler…

Kudüs, bizim onlarca kırmızı çizgilerimizden bir tanesidir.

Kudüs önemlidir, tamam.

Peki, ilk kez mi kırmızı çizgileriniz çiğneniyor?

Daha önce çiğnenmedi mi?

Başkalarının iktidarlarında, pek çok hassas mesele konusunda yüzlerce eylem yaptınız, sloganlar attınız ama sizinkilerin iktidarında bütün hassasiyetlerimiz çiğnenirken ne yaptınız, bahane aramaktan, kılıf üretmekten başka?

Örneğin Mavi Marmara olayı…

İstediğiniz gibi sonuçlandı mı?

Attığınız sloganlar karşılık buldu mu?

Sonra yapılan anlaşmadan tatmin oldunuz mu?

Eminim ki, hayır…

Mesela şu Yunanistan tarafından işgal edilen adalar konusu…

Bu, başkalarının iktidarında olsaydı, şimdi hepiniz sokaklarda kahrolsun Yunanistan, kahrolsun hükümet diye nümayişler yapıyor almayacak mıydınız?

E o zaman hiç kusura bakmayın, samimi değilsiniz.

İşiniz gücünüz, kendinizi sahip çıkmak zorunda hissettiğiniz hükümetinize dolgu malzemesi olmak, mesele bundan ibaret.

Bütün bu yapılanlar da, klasik, sonuç getirmeyen, sadece milletin gazını almaya ve nefsinizi tatmin etmeye matuf hareketler...

Zaten yol ve yöntem bu değildir.

Sizi yönetenler ne yapıyor ona bakacaksınız.

İşlerine gelmediğinde ‘ ne notası yahu, müzik notası mı’ diyenler, düşman kabul ettiğiniz ülkelerle nasıl bir ilişki içerisinde ve bu ilişki sizin tavrınıza uygun mu ona bakacaksınız.

Düşman ülkelere yaptırım uygulanıyor mu, ticari ve askeri ilişkiler anında donduruluyor mu yoksa hükümet yetkilileri de sizin gibi hamasi sloganlar atmakla yetiniyorlar mı, bunu göreceksiniz.

****

Bazı arkadaşlar uyarmaya ve uyandırmaya hiç gelemiyor.

Yıllarca, ABD ve İsrail ile ilişkilerini ifşa etme babından, oy verdikleri partiyi ve önünde diz çöktükleri hocaefendilerini eleştirdik, “İçinizden çıkarttıklarınızı gördük, tanıdık, anladık. Sıra sizlerin de şeyhlerinizin, şıhlarınızın, hoca efendilerinizin gerçek yüzlerini görmeye gelmeli artık… Şimdi samimi her Müslüman için düşünme ve sorgulama zamanıdır; Neredeler, ne yapıyorlar, bu İsrail zulmü için ne diyorlar, kime hizmet ediyorlar velhasıl kimin safındalar” dedik diye işitmediğimiz küfür ve hakaret kalmadı.

Kızmaca, darılmaca yok!

Diyoruz ki; Mademki samimisiniz, oy verdiklerinize bakın…

İktidarınızda Türkiye-İsrail ilişkileri altın çağını yaşadı mı, en stratejik anlaşmalar bu hükümet döneminde yapıldı mı, Türkiye’nin olmazsa olmazları, en stratejik kurumları kuruluşları İsrail’e yok pahasına satıldı mı, bu İsrail nasıl kurulmuş, o topraklara nasıl yerleşmiş?

Ve sorun sizi yönetenlere; GAP ne âlemde?

Suyumuz ve topraklarımız kimlere satılıyor?

Yahudi kökenli hamile kadınlar, kendi ülkelerinde hastane mi yok da çocuklarını Urfa’da doğuruyorlar?

Doğan bu çocuklara nasıl bir belge veriliyor? Neden veriliyor?

Ve bu belge yarın hangi işlerine yarayacak?

Bankalarımız kimlerin eline geçti? Osmanlı’nın yıkılışında Galata Bankerlerinin rolü neydi?

Kaldırın kafalarınızı, kalkın diz çöktüğünüz yerlerden, Allah’ın size verdiği en büyük nimet olan aklınızı kullanın…

Ya, yıllarca rejimlerini ithal etmeye kalktığınız, biz de şeriatı getireceğiz diye yırtınıp örnek aldığınız sözde İslam Devletleri ve onların durumu?

Bakın nerede bir petrol zengini varsa mutlaka Arap, Müslüman, hatta şeyh unvanlıdır.

Bunların en önemli ticari ortakları İsrail menşeli firmalardır. Kraliyet ailesi dâhil hepsinin paraları bir nevi teminat niteliğinde Yahudi bankalarında yatmaktadır.

Bırakın ötesini berisini mukaddes Kâbe etrafındaki oteller bile Yahudilerce işletiliyor.

Şimdi dini imanı para olan onca kral, prens, şeyh, onca İslam ülkesi, onları yönetenler ve yönetilenlerin bir araya gelme, ortak akıl üretme şansı var mı?

Mümkün değil.

O halde bırakın da İsrail değil, sebep kahrolsun sebep!

Ve sebep olanlar!