Polisler, otelin yirmi beşinci katında elinde silah ve kanlar içinde yere serilmiş cesetle karşılaştılar. İhbarı otelin kat görevlisi yapmıştı. Olay yerine gelen polisler ilk bulgulara göre olayın tamamıyla intihar vakası olduğu görüşündeydi. Olay yeri inceleme ekibi ile de yapılan görüşme sonucu bir şey değişmedi. Ertesi gün polisler laboratuvardan gelen raporlar doğrultusunda olayı intihar olarak kayıtlara geçirdiler ve dosyayı kapattılar.

Bir sonraki akşam polislere bir intihar vakası daha gelmişti. Olay daha önceki intihar vakasının yaşandığı bölgedeydi. Polisler, olayın yaşandığı evin otoparkında cesedin ve silahın üzerinde herhangi bir gariplik görmedi. Bu kişi de bir önceki intihar gibi kafasından tek kurşun ile kendini vurmuştu. Polisler, olay yeri inceleme ekibine delil bulmasını ve bu konunun çok acil olduğunu söyleyip, polis merkezine geçtiler. Son iki günde gerçekleşen intihar vakaları arasında benzerlik aradılar. En önemli benzerlik ise ikisinin aynı bölgede ve yalnız yaşamasıydı. Meslekleri, ırkları, boyları, her şeyi farklı iki kişiydi. Polisler bunları düşünürken, arşivden daha önceki yıllarda o bölgede yaşanmış intihar olaylarının kayıtlarını istemişti. Fakat arşivden gelen cevap onları pek mutlu etmemişti. O bölgede daha önce hiç intihar vakası hatta ölüm vakası bile olmamıştı.

Aradan bir yıl geçmişti. Dosyalar intihar denilerek kapatılmış ama polisler olayların peşini bırakmamıştı. Resmi olmasa da hâlâ bir delil bulma ve araştırma peşindelerdi. Bekledikleri haber o anda gelmişti. Daha önceki intihar vakalarının benzeri bir olay bu sefer şehrin farklı bölgesinde gerçekleşmişti. Olay yerine intikal ettiklerinde ortada yine aynı şekilde kanlar içerisinde yatan bir cesetle karşılaştılar. Elinde silahı ve kendi kafasına tek atışla intihar etmiş maktul görüntüsü vardı. Bu yaşanan olaydan sonra polisler her bir ayrıntıyı daha da detaylı incelemeye başladılar. Çevredeki kameralar, o bölgeye giden yolların görüntüleri, komşular, akrabalar her şeyi ve herkesi çok detaylı bir şekilde araştırdılar. Fakat bir sonuç çıkmadı ve son olan olaydan sadece bir hafta sonra bir başka intihar vakası ihbarı daha geldi. Polisler olay yerinde yine aynı görüntü ve tertemiz bir intihar alanı bulmuşlardı. Ne bir tüy, ne bir DNA örneği… Hiçbir kanıt veya delil yoktu. Ama ortada inandıkları kurbanlarına intihar süsü veren bir seri katil vardı.

Olay basında da artık iyice duyulmaya ve seslendirilmeye başlandı. Katilin lakabına ‘’İntihar Katili’’ dendi. Kimi erkek dedi, kimi kadın, kimi eski asker, kimi de eski polis... Psikolojik sorunları olduğu konuşuluyordu. Bütün polisler var gücüyle bu olayları aydınlatmaya çalışıyordu fakat katil bir hayalet gibi iz bırakmıyordu.

Olayların üstünden 2 yıla yakın zaman geçmişti. Polis merkezine bir ihbar telefonu geldi. Olay yerine ufak bir ekip gönderildi. Ekip, ihbarı yapan kişinin ifadesini alırken, merkeze haber gönderip destek istediler. Basının deyimiyle ‘’İntihar Katili’’ kendisini ihbar etmişti ve bütün cinayetleri anlatmaya hazırdı.

Polis merkezine getirilen intihar katili bir kadındı. Bir yetmiş boylarında, sarışın, alımlı ve güzel bir kadın. Bütün soğukkanlılığı ve kendine güveniyle cinayetleri anlattı. Bekâr erkekleri seçtiğini, onları çok kolay kandırdığını ve kendine has bir tarz seçtiğini de ekledi. Polisin ısrarla öğrenmek istediği ve defalarca sorduğu soru olan ‘’Neden yaptınız?’’ sorusuna ise, ‘’Canım istedi.’’ diye yanıt verdi ve bir ömür kalacağı yeni evi olan cezaevine sevki gerçekleşti.