Sevgili okurlarım bu yazımda meşrutiyet  yönetimi  ve Osmanlı Devleti’ndeki I.Meşrutiyet uygulaması üzerine duracağım. Meşrutiyet veya Parlamenter Monarşi hükümdarın yetkilerinin anayasa ve halkoyuyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimine denir. Meşrutiyet, bir hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan yönetim biçimidir. İngiltere'de 1215 yılında Magna Carta ile kurulan siyasi düzen tarihteki ilk meşruti monarşi rejimi olarak anılır. Fransa'da 1830 Devrimi'nden sonra kurulan Anayasal Monarşi, cumhuriyet ile mutlak krallık arasında bir "orta yol" olarak benimsenmiştir.

Osmanlı Devleti’nde anayasa (Kanun-ı Esasî) ve parlamenter rejim (Meclis-i Mebusan) tartışmaları 1830'larda başlayıp 1860'larda yoğunlaşmış ve nihayet 23 Aralık 1876'da Meşrutiyet ilan edilmiştir. 1878'de II. Abdülhamit tarafından, 93 Harbi' nin çıkmasına neden olduğu için Meclis kapatılmış ve Anayasa'nın bazı bölümleri askıya alınmış ise de, teorik olarak Meşruti rejimin devam ettiği kabul edilmiştir. 24 Temmuz 1908'de yapılan ihtilalle Kanuni-Esasi 'nin yeniden yürürlüğe konması II.Meşrutiyet döneminin başlangıcı sayılır. Bu dönem Osmanlı Devleti’nin sona erdiği 1 Kasım 1922 tarihine kadar sürmüştür.

Osmanlı Devleti’nde I.Meşrutiyet

 Avrupa’ ya eğitim için giden öğrencilerden aydın bir sınıf oluşmuş ve bunlara Jön Türkler (Genç Türkler veya Genç Osmanlılar) denmiştir. Bu grupta Namık Kemal, Ziya Paşa, Mithat Paşa ve Hüseyin Avni gibi aydınlar bulunuyordu. Jön Türkler devletin içinde bulunduğu durumdan ve yaşadığı sorunlardan ancak meşrutiyetin ilanı ile kurtulacağını savunuyordu.

Fransız ihtilali ile yaygınlaşan Ulusçuluk (Milliyetçilik) anlayışı ile iç isyanlar başlamıştır. Bu isyanlar devletin parçalanmasına ve yabancı ülkelerin iç işlerimize karışmasına neden olmuştur. Jön Türkler Osmanlı halkının kurtuluşunun Osmanlıcılık ruhu ve vatandaşlık bilinci ile etrafında birleştirerek azınlıkların yönetime katılması ile olacağını savunmuştur. Bu amaçla padişah Abdülaziz’e baskı yapan Jön Türkler, Abdülaziz kabul etmeyince Şeyhülislamdan fetva alarak tahtan indirip yerine V. Murat ‘ı tahta geçirdiler. Ancak V. Murat’ı da devleti yönetecek yeterlilikte görmedikleri için akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesi ile tahtan indirerek yerine II. Abdülhamit’i geçirmişlerdir. II: Abdülhamit’i tahta geçirmeden önce meşrutiyeti ilan etme şartını kabul ettirmişlerdir. Tahta geçen II. Abdülhamit Belçika ve Prusya anayasalarını örnek alarak Kanun-i Esasiye anayasasını hazırlatmış ve 23 Aralık 1876 tarihinde meşrutiyeti ilan etmiştir.

Meşrutiyetin ilanı ile ilk defa parlamenter sisteme geçilmiş ve ilk kez anayasa ilan edilmiştir. İlk defa halk yönetime katılmış ve anayasal bir yönetim başlamıştır. I. Meşrutiyete göre yasama yetkisi meclise aittir. Kanun teklifi padişahın izni ile sadece hükümete aitti. Yürütme görevi ise padişahın seçmiş olduğu hükümete aitti. Hükümet padişaha karşı sorumluydu. Kanunlar ancak padişahın onayı ile yürürlüğe girebilirdi. Padişah mahkeme kararına ihtiyaç duymadan sürgüne gönderebilir ve olağan üstü durumlarda meclisi kapatabilirdi.

Meşrutiyetin ilanında etkili olan nedenlerden biri de İstanbul Konferansı kararlarını etkilemek olmuştur. Osmanlı meclisi Meclis-i Ayan (Ayanlardan oluşan meclis) ve Meclis-i Mebusan (Halk tarafından 4 yılda bir seçilen meclis) olarak iki gruptan oluşuyordu. II. Abdülhamit 1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşını (93 Harbi) bahane ederek meclisi kapatmıştır. Fakat savaşın bir yıl sonra bitmesine rağmen meşrutiyet ilan edilmemiş İstibdat adı verilen yönetim anlayışı ile 30 yıl boyunca ülkeyi yönetmiştir.