Türkiye’de, kültür anlayışı sığ kapitalin yönettiği medyadan beslenerek gençliğinizin ilk yıllarını yaşıyorsanız, kaliteli eserlere rastlamanız hep bir ‘katastrofla’ mümkün olacaktır. Bahsettiğim durum bizim teenager dönemlerimize denk geliyor. Sanırım şimdi vaziyet biraz farklı; çünkü internet fenomeni var. Bugün gençliğe ilk adım atan çocuklar bir tek düğmeyle istedikleri müziği dinleyebiliyor, dünyanın neresinde olursa olsun ilgilendiği grup hakkında enformasyona ulaşabiliyor. Biz o kadar şanslı değildik. Bir albüme sahip olmak için bazen İstanbul Akmar Pasajı’na gitmek zorunda kalabiliyorduk. Veya bir tişört ya da poster için…

Medya denilen kitlesel iletişim aracı bize hiçbir zaman için kaliteli müziği sunmadı. Sibel Canlar, Mahsun Kırmızıgüller, Ferdi Tayfurlar, Tarkanlar ve Yonca Evcimikler allanıp pullanırken memlekette başka müzisyenlerin olduğundan dahi şüphe eder bir noktaya getirildik.

İşte tam böyle bir hay-huy içerisinde, yanılmıyorsam o zamanın Show Tv’sindeki Pop-10 liste programında 35 veya 40 saniye kadar İlhan İrem diye birisinin şarkısı kulağıma çalındı. Bu bir katastrofdu şüphesiz… Peşinden gidilmesi gereken, inceliklerle takip edilmesi şart gerçeklerin müzikli yansıması.

***

İlhan İrem, 1973 yılından bu yana milyonlarca insan için birçok anlam ifade ediyor. Benim gibi binlercesi için ise bir ışık ve sevgi kaynağı. Ruhumuzun söndüğü dönemlerde yeşermesine yardımcı olan, düşeceğimiz anlarda bizi kolumuzdan tutup kaldıran yegane bilgiliğin metamorfozu…

***

Televizyon camından gördüğüm bu komik yüzlü adamın albümünü ilk satın aldığım zaman ortaokulda küçücük bir çocuktum. İlk defa bir şey almak için harçlığımı biriktirdim. 7,5 lirayı biriktirdiğim zaman Atatürk Lisesi karşısındaki Elektronik Music (şimdi kırtasiye) dükkanından İlhan İrem’in Koridor albümünü aldım. Albümün ikinci şarkısı bir tanışma merasimiydi; Merhaba Koridor.

Ben, koridorun öteki ucundayım, sizin yolunuz uzun lakin

Ben sevda rüzgarında, sizde, sessizlik hakim

Kavuşmamız şarkı şarkı olacak, yürüyün öyle çılgın, öyle sakin…

Ve öyle de oldu, yıllarca beraber yürüdük; şarkıdan şarkıya, sözlerden, sözler arasındaki manalardan insan karakterlerini çözdük, sevdanın analizini yaptık…

***

Ve yıllar sonra, 2006’da ilk defa Ankara’da, 14 Ekim günü, Anatolia Gösteri Merkezi’nde ‘Ayrılıkların da Sonu Var’ dedik. Binlerce sevenle birlikte konser salonunda İlhan İrem’le buluştuk. Yüzyıllar süren yolculuğun sonunda istasyona yanaşan bir tren kadar yorgun ama mutluydu İlhan İrem. Bir ömür trenin dönmesini bekleyen bizler, hasret içerisinde istasyonda bekleyen yolcular gibi donup kalmıştık. Gözyaşlarıyla sulandık, sevgiyle yoğrulduk, ruhumuzun pasını sildik, kalp atışlarımızı yeniden akort ettik… 14 Ekim 2006 yılında ve ondan önce 29 Eylül 2006 İstanbul konserinden sonra tek istediğimiz İlhan İrem’in konserlerine devam etmesiydi.

***

Hiçbir İlhan İrem konseri sadece bir konser değildir. Bunu bilen bizler, buluşma adresimiz olan konser salonlarına ne kadar uzakta olursa olsun koşa koşa gitmeye çalışırız. İlhan İrem konserleri birer katastroftur…

***

En son yıllar önce İstanbul Kuruçeşme Arena’daki konsere katılabilmiştik. En ön sırada, Melekler Korosuyla birlikte, Boğazın esintisi altında, o yüce adam sahnede. Hep birlikte:

Gel de yaşansın şarkılar, uzak olsun uzaklıklar

Yalnız kalsın yalnızlıklar, yinede sen bilirsin…

Ağaçlara çiçekler, çiçeklere mevsimler,

mevsimlere zamanlar muhtaç…

Ben sana muhtacım, ben sana susamışım,

yine de sen bilirsin…

***

İlla ki yeni katastorflarda buluşuruz…