Ne güzel anlatıyordu:

“Cumhurbaşkanın çağrısı üzerine hemen Kızılay'a geldik. Mamak'tan gelen tanklar eze eze geliyorlardı. Tanklara saldırdım, vurdum, vurdum, saymadım, 5’incide ezildim. Çenem dağıldı, kemiklerim kırıldı.

Ben 2 yaşında yetim kaldım. Başka kaybedecek daha değerli bir şeyim yok, onu kaybedemezdim. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.”

7/24 darbe gecesi kahramanlıkları yayınlayan yandaş basın da ballandıra ballandıra yazıyor, ‘ulan, tonlarca ağırlıktaki tank üzerinden geçerken nasıl oluyor da sadece çenen ve üç beş kemiğin kırılıyor’ diye sormak hiç kimsenin aklına gelmiyordu.

Sonra bir akrabası çıktı, ne tankı, ben çarptım, dedi. Gerçekten fena çarpmış, çarpılan arkadaş da fırsatı bu fırsat, üzerimden tank geçti yalanıyla kendini gazi diye yutturmuş.

***

O, ne güzel anlatanlardan bir diğeri de Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi;

“Meclise bombalar yağarken oradaydık. Yanımda bir bakan kardeşimiz vardı. Ona ve arkadaşlarıma dedim ki, canlı teslim olmayacağım. Bu hainler buraya girerse, Meclis salonuna girerlerse, beni canlı almayacaklar dedim. Ve o gün hazırlıklı gitmiştik, yanımızda ruhsatlı silahımız da vardı. Üç tane de şarjör ile beraber... İlk defa anlatıyorum…” diyor, anlatırken gözleri buğulanıyor, dinleyenler de salya sümük ağlıyordu.

O gece otoparkta saklandığı, kamera kayıtlarıyla tespit edildi, hikâye fos çıktı.

***

Ve aksi ispatlanana kadar -ki öyle olsaydı çoktan ispatlanırdı- bence gerçek bir kahramanlık hikâyesi…

Satır başlarıyla veriyorum;

Genel merkeze gittik. Genel başkan uçakta, ulaşamıyoruz.

Ne olduğunu bilmiyorduk, kimyasal saldırı var deniliyordu ki Binali Yıldırım açıklayınca öğrendik, saldırı olabilir diye genel merkezdeki görevlileri gönderdik.

O gece iki kişiyle konuştum. Biri Uğur Dündar’dı diğeri de Soner Yalçın’dı. İkisinin de bize söylediği, ‘bugün tarihi bir gündür, bu darbe nereden geliyorsa gelsin CHP’nin görevi bu darbeye karşı çıkmaktır’ dediler.

Sonra genel başkana da ulaştık, Ankara da kim varsa meclise gidecek dedi.

Özgür Özel ile birlikte yola çıktık.

Birbirimize moral vermeye çalışıyoruz. Dedim ki, Özgür başımıza bir şey gelir, bir vasiyet videosu bırakalım. Açtım video çekimini dedim ki, üzerimizden uçaklar geçiyor şu an çatışma sesleri geliyor ve biz meclis e gidiyoruz. Eğer başımıza bir şey gelirse çocuklarımız halkımıza emanet.

Meclise gittik, bahçede çatışmalar yaşanıyor, Özgür hala arabayı park etmeye çalışıyor. Özgür bırak arabayı diyorum o hala bakıyor arabayı iyi park edebilmiş miyim diye.

Özgür gel dedim çatışma var, eğil. Dedi ki CHP milletvekili başını eğmez. Dedim özgür çatışma var tamam başımızı eğmeyelim ama çatışma var. Allah’ı var soğukkanlı çocuk.

Meclis girişindeki polislere uzaktan kendimizi tanıttık, vekilim çabuk olun dediler, içeri aldılar.

Salona girdik, İsmail kahraman geldi, geldi beni üç kere öptü, demokrasi öpücüğü diyor, bakıyorum İsmail Kahraman’a, kendime bakıyorum, bize ettiklerini düşünüyorum…

O ara bomba düştü meclis binası sallandı.

Özgür’ün ceketi yok bir AKP milletvekilinden ceket bulduk da özgür grup başkan vekili olarak orada tarihi bir konuşma yaptı.

Kürsüye Bekir Bozdağ çıktı ama rengi kapkara olmuş, bunu küçük düşürmek için söylemiyorum, ceketimi çıkarıp silahlı kolumu sardım, gittim o kürsüde konuşuyor ben yanında duruyorum.

Bir bomba daha vurdular, Bekir kürsüden inme sakın dedim, çünkü Bekir kürsüden inerse biz boyun eğmişiz demektir.

O sırada Atv’nin kahramanıyız ama bize şimdi bir satır yer vermiyorlar.

Derken bir bomba daha geldi, meclis binası gitti geldi, ben yere düştüm.

Tavandan parçalar inmeye başlayınca kendimi sıraların altına attım.

Bir bomba daha inince sığınak aramaya başladık.

Bodrum katına indik ama bombalar atıldığı için tozdan dumandan nefes alamıyoruz boğulacak hale geldik.

Bahçeye çıksak çatışma var, kalsak nefes alamıyoruz, Ya boğularak öleceğiz ya çatışmada öleceğiz.

AKP milletvekilleri sapsarı, onlarla da konuşuyoruz, olacak böyle şeyler bakın bugün milli irade burada…

Çok büyük hatalar yaptık dediler, çok önemli hatalar yaptık bu başkanlık maşkanlık işinden vazgeçmek lazım dediler, bu gezi parkında olanlar doğru değil dediler.

Dedim ki ey başkan bunları bugün mü hatırlayacaktınız şu düştüğümüz hale bak, şu gün beraber can derdindeyiz.

Her an içeri girebilirler, Gittim yıkıntıların arasından silahımı aldım.

Tayfun diye bir çocuk var mecliste, delikanlı çocuk, bir silah sesi gelmeye başladı binanın içine girdiler, Tayfun koştu ben de silahın ağzına mermiyi verip peşinden koştum.

Bir bomba daha vurdu, savrulduk, bekçi kulübesinin kurşungeçirmez camları paramparça oldu.

***

Olayı anlatan Aykut Erdoğdu…

İki hafta önce Halk Arenası’nda anlattı.

Kahramanlık olsun diye değil, kendisi ve partisi hakkındaki fetöcü iddialarına cevap vermek için anlattı.

Bu ülkeyi birlikte savunduk, beraber ölüyorduk, gelin birlikte hareket edelim dedik ama onlar olağanüstü hal ilan ettiler. OHAL ile benim ve partimin, millettin bize verdiği, fetönün alamadığı yetkiyi elimizden aldılar, diyerek sitemlerini aktardı.

Dediğim gibi henüz aksi de ispat edilmedi…