Nasılsın? Evlilik nasıl gidiyor? En son duyduğumda evlenmiştin. Şehrin gözde mekânlarından birindeydi yanlış hatırlamıyorsam. Düğününü basmaya gelseydim bile güvenlik çemberini aşmam, nikâh salonunu bulmam iki yılımı alırdı. O kadar uzaktaydın bana tıpkı bir zamanlar yanımda olup, o kadar uzak olduğun gibi. Düğününün ertesi günü görmüştüm seni gazetede. Ne kadar da yakışmıştı gelinlik. Gazete okumadığım halde o gazeteyi aldım. Saklamak için değil oracıkta bölük pörçük etmek için. O kadar kızgındım ki sana. O gün gözümün önünden gitmiyor. Yüzünde o güzel gülümsemenle ‘’Ben artık devam ettiremiyorum’’ demiştin. Sonra da ‘’Biri var’’ demiştin. Giderken arkandan çaresizce bakakalmıştım. İnsan bu durumlarda ne diyebilirdi ki? Oturduğum bankta kalakalmıştım, zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Yemeden, içmeden sabaha kadar oturmuştum. Sabah olduğunda çöpçü abiler kolumdan tutmuşlardı da çöp arabasıyla beni eve bırakmışlardı.

Sahi çocuğun oldu mu? Olduysa da umarım sana benziyorlardır çünkü bu dünyanın senin gibi güzel bir annenin doğuracağı güzel çocuklara ihtiyacı var. Ne hallere soktun beni, yıllar geçmesine rağmen hâlâ sosyal mesajlar verip, sana olan sinirimi anlatmaya çalışıyorum. Pek duygusal bir yazı olmadı gibi ama gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır desem olur mu? Tanışmamızda öyle değil miydi? Kitaplarını düşürdüğünde tanışmadık seninle çünkü okula kitap getirmezdin. Sallana sallana gelirdin. Benim hayran bakışlarımın arasında girerdin okuldan içeri. Sınıfı geçemiyorum desen bütün derslere tek başıma çalışır hepsinden sana kopya verirdim. O derecede aklımı almıştın. Sadece aklımı değil kalbimi, benliğimi ve gülüşümü. Çaldığın gülüşümü geri verseydin bari gitmeden.

Hatırlar mısın yemeğe çıkmıştık seninle, ne güzel gündü. Mum ışığı, manzara, müthiş bir romantizm vardı. Mutluydun yanımda. Aniden bastıran kar sonrası telaş yapmıştın da erkenden kalkıp, eve dönmek için acele etmiştik. Eve dönmüştük ama dört saatimiz yolda geçmişti. Şimdi düşünüyorum da komplo mu kurmuştun bana? Bari kartopu oynayıp, öyle girseydin eve. Hiç kar görmemiş gibi kaçmıştın eve. Gerçi çok seviyorum deyip, benden de ‘’Biri var’’ deyip kaçmamış mıydın? Kaçışları çok iyi bilirdin sen.

Evinin hanımı mısın artık? Gerçi sen villa da oturuyorsundur. Bilmem kaç metrekarelik bahçesi olan, havuza gitmek için site içerisinde taksi tutulan tipte bir villa dimi? O ‘’biri’’ pardon o ‘’paralı biri’’ sağlamıştır o imkânı. Günlere katılıyorsundur herhalde ya da evinde en yakın arkadaşlarınla kısır ve börek eşliğinde ‘’zor’’ geçen hayatını konuşuyorsundur.

Ne çok sevmiştim seni, fazlasıyla. Sevgimin üstü kalsın demeden üstü sende kaldı. Acaba hiç aklının bir köşesine geliyor muyumdur? Ne yapıyor? Ne ediyor? diyor musundur? Umarım demiyorsundur. Umarım aklına bile gelmiyorumdur. Beni ona sattığın yalan hayatında ismimin geçmesini, aklına gelmemi istemem. Sen bu kadar güzel anıdan en çirkin olanıydın. Bu satırları sana neden mi yazıyorum? Hiç…