Siz ne yapıyorsunuz bilmem; fakat ben havalara uyamıyorum bir türlü.Bir kapayan, bir güneşleyen, bir soğuyan, bir ısınan havalar beni serseme çevirdi.İnsanın bu alaca bulaca havaya uyabilmesi için, yılan gibi kıvrak, su gibi yumuşak gövdesi olması gerekir.Suyun akışı iyidir, yumuşaklığı kötü…Yılanın kıvrılabilmesi ustalıktır, sürünerek gösterdiği çeviklik ise berbat…Yumuşaklıkla çevikliği, sürünerek yapılan ustalıkla gözü kör olmamayı birbirine karıştıramazsınız.Ve su gibi, yılan gibi gövdeniz yoksa insan gibi insansınızdır ki, bu özelliğiniz varsa sevinmelisiniz.Hava meselesi ile giriş yaptık da…Eskiden, iletişimin bugünkü seviyeye gelmediği günlerde, insanlar arasında şöyle konuşmalar yapılırdı:- Ankara’dan geliyorum.- Orada hava nasıl?- Son günlerde yağışlıydı…- Öyle hava değil… Yani Ankara’nın Ankara havası… Siyasi hava… Anladın mı?Þimdi iletişim çağındayız.Hiç kimseye Ankara’nın Ankara havasını sormaya gerek var mı?Yüzlerce televizyon kanalı, yüzlerce gazete ve internet…Ankara’da ki Ankara havası gül gülistan mı kokuyor, yoksa kurşun gibi ağır mı, pıt diye öğreniveriyorsunuz.Bugünlerde Ankara’nın Ankara havası malum: CHP’deki gelişmeler!Ezcümle, CHP’liler, doktorların organları aynı, kafaları ayrı yapışık ikizlere, böyle yaşayamayacaklarına göre ortadan ayırıp birini yaşatması gibi bir durumla karşı karşıya kaldılar.Kemal Kılıçdaroğlu mu? Önder Sav mı?Ankara’nın Ankara havası kısaca böyle, fakat ben Ankara’nın Ankara havasından ziyade Sakarya havası ile meşgulüm.Ve şaşırıyorum!Dün külah kapmak için Önder Sav’ın önünde parende atan kimileri var ki, şimdi açıklama yapıyorlar: “Sav çağırırsa gitmem, Kılıçdaroğlu çağırırsa giderim!”Demek ki hava oyunu sadece borsada değil, siyasette de tehlikeli bir oyun.Sözün başında havalara uyamıyorum demiştim.Gerçekten öyle, CHP’de esen hava beni yatağa deviriyor, fakat ne çıkar?Ben gövdemden memnunum…