Kimse kör değil. Tarihte, halkını tek bir tipte toplayabilen büyük devlet olmamıştır. Topladı, tek tip halk yaptı sanılanın sonu hep yıkım olmuştur.

       Üstelik, O son, günahsız bir dolu başka ülke halklarının da sonu olmuştur.

     Ki, büyük zannedilen kimi devletler de, şişirilmiş halk efsaneleri ile bugünlere kadar anlatıla gelmiştir. Kimi, Büyük devlet adamları da öyle…

      Efsane zannedilen Siyaset de, Siyaset Adamları da akıl almaz toplumsal değişimlere tanık olmuştur. Bu toplumu anlayabilmenin sırrı çözülemedi! 

                                                              ***

      “ Halk mı, Siyasetçiler mi?” yazı başlığını herkes kendi belleğinden açsın!

       Ben, bellek notlarımı Adnan Menderes ile başlatırım. Çocuktum, Seyhan Barajı Hidroelektrik Santrali için Menderes ve Bayar Adana’ya gelmişlerdi.

Ürkmüştüm. O insan sellerini yıllardır ürkerek hatırlarım. İnsan selleri bir bilinmezdir. Nerde başlar, nasıl büyür, bir gün seni de alıp nasıl götürür?

      Menderes, kendi sellerini Vatan Cephesi şemsiyesi altına sokunca; bir kısım halk şemsiye dışında kaldı…Şemsiye dışında ıslanan kitle her geçen gün büyüdü.

       O seller gibi akan halk; şekli ne olursa olsun, yerine geçen Gücün peşine takıldı. Sonrası hep harala gürele…” Gelen ağam, giden paşam!” sanki?

      Dağlara taşlara, “ Umudumuz Ecevit!” yazıldı. “ Kıbrıs Fatihi Erbakan!” unutulmaz…Da; Halkı sürükleyen seller, rüzgarlar hiçbir zaman anlaşılamadı…

      Halk, Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı’na % 98 Evet dedi. Aynı halk 35 yıl sonra da “ Evren’i asalım!” diyenlere tanık oldu.    

     Bir ANAP ve Turgut Özal devri vardır ki…Adapazarı’na gelen Semra Hanım’a Sakaryalı Papatyalar bile yanaşamadı. Bugün Semra Hanımı yolda görseler?

      Davulcu Damat Asım nasıl unutulur? Manşetlerden inmeyen Damat! Bir gün bir gazetede olmaz mı?

      Halk işte bu..Siyaset bir gün bitiyor…Sen de, tüm çevren de bitiyorsun.

      Siyasetçi yine de ibret alıyor mu? Yoo, dün yaşanmış şeylerin aynısı yaşanıyor. 80 Yaşına gelseler koltuklar bırakılıp, yaşama dönülmüyor.

       Erbakan Hoca nerelerde, neler yaşadı; tekerlekli arabalarla kürsülere taşındı… Umudumuz Ecevit, Yüzyılın Depremi’ni ne hallerde asansörlerle göreve sürüklendi.

       Nice örnek var da…Allah iyi ömür versin, Deniz Baykal’ın tüm aile bireyleri nasıl oldu da Milletvekili Adaylığına olur verdi, hiç anlamam? Anılarda saygın yeri vardı; var da… O simgesel TBMM adaylığına hiç ihtiyacı yoktu…

        “ Halk bu!” demek istemiyorum. Çünkü, hiçbir gün bilemedim. Bugün de, hiçbir siyasetçi hiçbir gün Halk Selinin nasıl, ne yandan geleceğini bilmiyor!..

     

                                  ÖĞRENCİSİ OLMAYAN ÜNİVERSİTELER ?

      Ülkemizdeki ve Sakarya’daki Siyaset Dünyamızdan devam edeyim. Yıllarım Üniversite Sınavları, Okul Tercihleri, kayıtlar, diplomalar diye diye geçti…

      “ Sınavlar açıklandı…Üniversite sınavlarına giren şu kadar milyon öğrenci açıkta kaldı!” haberleri her zaman içimi yakmıştır. İçi yanmayan taşlar çoktur!

       1980’li yıllardan sonra, hemen her köyde üniversiteler açıldı. Meslekler bitmiş, O üniversite mezunları “ Ne iş olsa yaparım!” der olmuş; hala açılıyor.

       İsteyen her köye siyaset üniversite açar. Orada doğup büyümüş gençler bile orada okumak istemez. İşin berbat yanı; öğretmen de, okul da yoktur!

                                                                   ***

      İşte, “ Hiçbir öğrenci tercihi ve kaydı olmayan üniversite var!” haberini bu yıl okudum…O şehir İstemiştir; Siyaset, “ al sana üniversite!” demiştir.

       Günümüzde siyaset ve sorumluluk anlayışı bu işte. Halk da zaten bu. Eğer 3-5 öğrenci çıkıp tercih ve kayıt yaptırsaydı? Halk nerde; bu servetler kimin?

      Bina yok, akademisyen yok. Kadro var mı ki?

       Ülkenin gençleri ile sorumsuzca oynamaya da hiç kimsenin hakkı olamaz. Ama, sen açılan bunca üniversitenin hesabını siyasilere sor, yanarsın!

       Soruyorum da; siyaset dünyası İktidarı ve Muhalefeti ile o kadar pişkin ki. Zamanımızda hepsinin cebinde hazır cevap şablonları var; kes yapıştır, kaç!

                                                            ***

      Milli Eğitim ve hele de Üniversitelerimiz ( İki olduk ya!) Sakarya’nın temel direğidir. Gençlerimizin, Akademisyenlerimizden de ileride olduğuna kuşkum yok…

      Hem de ülkede oluşan her yanlışın sorumluluğu gençliğe yüklendiği halde.  Gençlerimiz içlerinde çağdaş cevherler barındırıyor. İstisnalar her zaman olur.

       Kimse,” Sen içlerinde ne melanetlerin de olduğunu bilemezsin!” demesin. Ben 50-60 yıl önce sokağa çıkmaktan korktuğumuz melanetleri yazabilsem!!!”

                                                            ***

      Önümüzdeki haftalarda, keskin KÖŞELERLE, Yerel Seçim Adayları Üzerine yazmaya başlayacağım. Şu güne kadar konuya girmedim:

      Çünkü, gündemde geçen hiçbir isme, sıcak değil, soğuk bile bakamıyorum. Bekliyorum; bir tek aday adayı isimden “ aha!“ dedirtecek görüş çıksın; YOK!

       Var; O insanlar var da… Onlar, Tevekküllü halkın karar zamanını bekliyor… Ben de O umuttayım; Sağduyulu Halk Kararını bekliyorum…