Tayyip Erdoğan’ı kent meydanında gördüm, izledim, dinledim; konuşuyor, cumhurbaşkanı adaylığı üzerine iş tutuyor, niyetini dile getiriyor, açıkça diyordu ki:
-Sakarya’dan rekor oy bekliyorum.
***
Sayın başbakanımız rekor oy ister…
Ve haklı olarak da bekler…
Çünkü:
İşte Adapazarı…
İşte meydan…
İşte halk…
İşte büyükleri…
İşte küçükleri…
İşte bayraklar…
İşte afişler…
***
Meydan çevresindeki binalardan birinin cephesine asılan bir afiş!
Ama, o  bir başka türlü afiş!
Bu şehirde koltuk hesabı nedeniyle şehir gelenekleri alt üst edildiğinden, hemşerilik hukuku yitirildiğinden, yetiştirdiği değerler bozuk para gibi harcandığından, yüzümüze tokat gibi inen bir afiş…
Hakan Şükür’ün şaşkın bir yüz ifadesini yansıtan fotoğrafı ve güya konuşturulduğu afişte deniyor ki:
-Abi, ben Sakaryalılar’ın yüzüne nasıl bakarım?
Bu ne demek?
Verilmek istenen mesaj ne?
Paralelci, haşhaşi, inine sokulması gereken yaratık mı denilmek isteniyor?
Ya da ‘Torinolu Şaban’ muamelesi mi?
Hakan Şükür doğrudan hedef gösteriliyor, linç edilmek isteniyor, itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor…
Ve ayıp ediliyor!
***
Peki, Hakan Şükür kim?
Sakaryaspor formasını terletmiş eski bir sporcu…
Milli takımın en uzun süreli formasını taşımış kaptan…
En fazla gol kralı olma unvanlı gol sihirbazı…
Adını unutulmazlar arasına yazdırmış futbol adamı…
Dünya futbol karmasına girebilme başarısını gösteren Türk futbolcusu…
Futbol endüstrisinin lokomotifi İtalya İnter’de 54 numaralı formasıyla top koşturan bir futbol emekçisi…
Bu kadar mı?
Halen TBMM üyesi…
Başka?
Hakan Şükür Adapazarlı…
***
Saklısı gizlisi yok, Hakan Şükür F tipi cemaat ile sıkı fıkıdır; Fetullah Gülen’e yakın durur, ünlü 17 Aralık soruşturması sonrası AKP ile yollarını ayırır hocasının safında yerini alır…
Bu durumda sorulabilir:
-Ey Özgür Arık, Hakan Şükür’ü savunuyorsun; ama, aynı zamanda F tipi cemaati savunur konuma düşmüyor musun?
Hayır!
Hakan Şükür’ün dünya görüşüne katılmamak ayrı bir konudur, Adapazarı’nın yetiştirdiği bir değer olduğunu kabul etmek ayrı bir konudur…
***
Peki, okuduğunuz bu yazının amacı ne?
Amaç kendiliğinden belirginleşiyor…
Soru:
-Hakan Şükür ayarında bir değer, sözgelimi, Diyarbakırlı olsa Diyarbakır’da, Kayserili olsa Kayseri’de, Rizeli olsa Rize’de bu küçültücü afiş asılabilir miydi?
Yanıt:
-Asılamazdı…
Sonuç:
Bu şehirde hemşerilik hukuku ayaklar altında, şehir gelenekleri yerle yeksan, yetiştirdiği değerler bozuk para gibi harcanıyor…
***
Kimi zaman bir şehir kimsenin durduramayacağı bir eğik düzeyde kaymaya başlar; şehir kendini koyuverir; yerel siyaset şeşi beş görmeye başlar; şehri ele geçirmek ve kendine göre yeniden kurmak hırsına kapılanların hırsı akılları durdurur, gözleri körleştirir.
Adapazarı bugün eğik düzeyde kayıyor.
Bu gidiş, hayra alamet değil…