Ercan, 2014 yılı içinde en batıdaki Saroz kolunun kırılmasının, İstanbul ile Tekirdağ’ın deprem sakıncasını öne çekmiş olabileceğini söyledi.
17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin Türk ulusu için bir öğreti olduğunun altını çizen Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Türk halkının gencinden, ev hanımına, bankacıdan, tornacıya en iyi bildiği doğa olaylarından biri de 'deprem' olmuştur. Sıradan bir yurttaşın, deprem, deprem büyüklüğü, yıkım gücü, kırık, kırık türleri süpürtü(tsunami), deprem göstergeçleri, deprem olan yerler, deprem sıklıkları, deprem bilimcilerin güvenirliği üzerine bilgi donanımı eksiksizdir. Diyebilirim ki Türk toplumunun deprem bilgisi, dünyanın her ülkesindeki kişilerden daha üstündür” dedi.
Yurttaşların deprem bilgisinin eksiksiz olmasına karşın, bireysel alınan önlemlerin çok az olduğunu belirten Ercan, “Yalnızca kiraya çıkacaklar ya da konut ya da işyeri alacaklar, kentin hangi semtinde, kaya ya da toprak üzerinde, sulakta ya da kuruda, dere kıyısı ya da dağ yamacında, kaç katlı yapının hangi katında yer alacaklarını bilmektedirler. Ayrıca yapı seçiminde, o yapı için yer inceleme çalışması, yapı denge tasarımı (statik) tasarısını olup olmadığını soruşturmakta, ayrıca yapıda ıslaklık, taşıyıcılarda çatlak, beton niteliği, donatıların düz mü yoksa örgülü olup olmadıklarını bile değerlendirebilmektedirler. O nedenle sağlam yerde, sağlam konutlar kiracı ile alıcı bulabilmektedir. O kentte deprem büyüklüğü ile süresi ne olursa olsun, bilinmelidir ki, kentsel dönüşüm biricik çaredir” diye konuştu.
İzmir, Kocaeli, Adapazarı, Bolu, Düzce, Yalova, İstanbul, Tekirdağ, Bursa, Çanakkale, Aydın, Tokat, Diyarbakır, Adana, Denizli’de sınırlı da olsa kentsel dönüşümün uygulandığını vurgulayan Ercan, “Ne var ki yeni yerleşim alanlarında toplumsal donatı alanları oluşturulmadığından kötü yerde, kötü yapıda oturanlar kırsal bölgelere taşınmada isteksizdirler. Bu böyle olunca, yeni yapılaşma alanlarına köyden kente, ya da doğu, güneydoğudan, Suriye’den gelenler taşınmaktadır. Böylece kentlinin sorunu yüzde 95 oranında 1999 öncesi kötü koşulları korumaktadır. Kent içinde kentsel dönüşüm yerine yapısal dönüşüm yapılarak amaç dışı yapı yenilemeleri yapılmaktadır. Bu eylemle yalnız yüklenici ile ev edinicileri bireysel yarar sağlamakta, 100 bin TL’ik evi, 500 bin TL’lik değere ulaştığı için mutlu olmaktadır. Böylece kentsel dönüşümde amaçlanan, sağlam yerde, sağlam konut, toplumsal donatı eğlence ile yeşil alanlar, geniş yer altı ile yerüstü yollarla ulaşım yoğunluğunu azaltma, hava kirliliğini azaltma, kişi yoğunluğunu azaltma, sağlıklı yaşam koşulları sağlanamamaktadır. Yeni yapılar, yine dar yollara, yeşilsiz alanlara yapılmaktadır. Amaçlanan, semt, ya da kent ölçeğinde yıkılıp, kentsel tasarım yapılarak yapılaşmaya gidilmesiydi. Ne yazık ki, kentler içinde bu durum uygulanmamaktadır” dedi.
Öte yandan yeni bir Marmara Depremi’nin 2045’den önce beklemediğini ifade eden Ercan, “Gerginliğin İstanbul ile Tekirdağ kolunu kırmadan geçerek, 2014 yılı içinde en batıdaki Saroz kolunu kırması, İstanbul ile Tekirdağ’ın deprem sakıncasını öne çekmiş olabilir. Çünkü, son çalışmalarda KAK (Kuzey Anadolu Kırığının) mehter yürüyüşü yaptığı ortaya çıkmıştır; iki ileri bir geri. Günümüzde, Marmara’da taşkın bir gerginlik olmasa da Marmara’nın deprem görebilirliği artmıştır. Şimdi, KAK, hem doğudan Heybeli’den doğru, hem de batıdan Gelibolu’dan doğru sıkıştırılmaktadır. Bakalım tombala ilkin Tekirdağ koluna mı, yoksa İstanbul koluna mı çıkacak? İstanbul’a deprem geldiğinde ortalama 3 tane yıkıcı deprem olması, ayrıca sarsıntıların 2 ile 3 yıl aralıklarla sürmesi beklenilmektedir. İstanbul önünde beklenen deprem 6,4-6,7, Tekirdağ önünde de 7,0-7,2 arası olarak öngörülmektedir” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim