Sakarya Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Elif Düzgün, cinsel istismarın, özellikle ensestin ve şiddetin yaygınlığına işaret ederek, ‘Ne yazık ki Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlamak yerine bunlara dikkat çekmek zorunda kalıyoruz’ dedi

Av. Elif Düzgün, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla medyayazar.com ile yaptığı söyleşide,

son zamanlarda çok fazla şiddet olayıyla karşılaştıklarını belirtti. Şiddeti istismarın bir türü olarak nitelendiren Düzgün, “Diğer bir büyük sorun da cinsel istismar. Ne yazık ki, son zamanlarda gerçekten çok çok fazla vaka görmeye başladık. Ülke gündemini de meşgul edecek büyük, yankı yaratan olaylardı” dedi.

KARANLIKTA KALMIŞ

Çok küçük yaştaki çocuklara karşı cinsel istismarın yaygın olduğunu, özellikle de ensestin çok sık görüldüğünü anlatan Av. Elif Düzgün, şunları kaydetti:
“Gerçekten elimiz kolumuz bağlı bir durumdayız. Çünkü yasalar, yasaların uygulanmasında sorunlar olabiliyor. Ancak bunların yargının önüne gelmesi de çok önemli. Örneğin bir cinsel istismar vakası geliyor bize ama 5-6 senedir süre gelen, farklı kişilerin yer aldığı cinsel istismarın olduğu ortaya çıkıyor, yani karanlıkta kalmış olaylar en son bir şekilde patlarsa yargıya yansıyor. Onun dışında insanlar bunu gizlemeye devam ediyorlar. Çünkü toplumsal bir ahlak anlayışı var, bir namus anlayışı var, ailelerin kendi içinde de bir ahlak ve namus anlayışları var, bir utanç var. Sadece mağdurun değil, mağdur ailelerinin de kirlenmiş hissetme gibi yanlış bir güdüleri var. O yüzden ortaya çıkartmamaya çalışıyorlar cinsel istismarı…”

ÇOCUĞA ŞİDDET

Av. Elif Düzgün, istismarın dışında çocuğa karşı şiddetin çok fazla görüldüğünü, bunun ebeveyn tarafından gerçekleştirilebileceği gibi akran zorbalığı olarak da görüldüğünü vurguladı. Düzgün, şunları kaydetti:

“Daha çok aileden şiddet görüyor çocuk. Bunu da en fazla okuldaki öğretmenlerin saptadığını görüyoruz. Ya da evi terk eden boşanma sürecine giren annenin sonradan ortaya çıkardığı şiddet vakaları var. Ne yazık ki şiddet bir defaya mahsus bir olmuyor aslında. Sistematik, zamana yayılmış süre gelen bir şiddet oluyor. İnsanların, ya annenin ya da akrabalardan birinin ‘dur’ deme noktasına gelmiş olması gerekiyor ama bu sürece gelene kadar bir sürü şiddet vakaları oluyor”

ALO 183

Ailelerin gizlemeye çalıştığı cinsel istismar olaylarının azımsanmayacak bölümünü öğretmenlerin ortaya çıkardığına işaret eden Düzgün, “Eğer bir şekilde komşular ya da çevreden kişiler bu sürecin içinde bizzat yer almak istemiyorlarsa, korkuyorlarsa Alo 183’den ihbar edebilirler, yani direk polise gidip bir ihbarda bulunmaları gerekmiyor. Alo 183’den Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı ararlarsa bir sosyal inceleme uzmanı ailenin olduğu yere gönderilecek, inceleme yapılacak. Çocukla görüşülüp, doğru şekilde saptanacak. Bakanlık tarafından eğer bir suç unsuru görülürse suç duyurusunda bulunacak. En azından buraya ihbar edebilirler” diye konuştu.

CEZAYLA ÖNLENEMEZ

Cinsel istismarın önüne yalnızca ceza uygulamalarıyla geçilemeyeceğini vurgulayan Düzgün, şöyle devam etti: “Siz cezaları istediğiniz kadar arttırın, hatta hadım yasasını getirin bunların önüne geçemezsiniz. Artık insanların cinsel konularda bir şekilde bilinçlenmesi ve bu ikiyüzlü toplumsal ahlak anlayışından vazgeçmek gerekiyor. Şunun farkındayız, baskı nerde fazlaysa istismar da orda çok fazla. Yani biz neden son zamanlarda kuran kurslarında, yatılı yurtlar ya da benzeri kurumlarda bu olayları görüyoruz? Çünkü buralar baskının çok olduğu yerler. Sen buraları devlet olarak denetlemek zorundasın, devlet olarak eğitimi bizzat veren ve çocukları koruyan sen olmalısın. Örneğin YİBO’lar kapatıldı fakat buradaki eğitim açığının önüne geçilemedi, geçilemez de. Devlet olarak oralara senin denetlediğin kurumları koymazsan birileri o boşluğu dolduruyorlar. Ve bu kurumlar denetlenmiyor. Devlet bu kurumları, örneğin yatılı kuran kurslarını rutin olarak denetlemek ve raporlamak, kendi kontrolü altında tutmak zorunda… Devletin kontrol etmesi ve önlemesi gerekiyor, olduktan sonra cezalandırması değil.”

DİKKATİNİ ÇEKMEK

Düzgün, sözlerini şöyle tamamladı: “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ama Baroda düzenleyeceğimiz programda biz şiddeti vurgulayacağız. Çünkü haklar keşke sadece haklar olsa, haklar ihlal edilmese ama bu kadar çok ihlalin, bu kadar çok şiddetin olduğu yerde biz göğsümüzü gere gere, güle oynaya Çocuk Hakları Günü kutlayamıyoruz. O yüzden insanların dikkatini şiddete çekmek istedik. Çocukların doya doya haklarını yaşadığı bir dünya, bir ülke diliyorum.” (Serap ÖZER/medyayazar.com)

Editör: TE Bilişim