İleride tarih kitapları yeni bir çağın 2001 yılının 11 Eylülünde ikiz kulelerin vurulmasıyla başladığını yazacaklardır. Bu tarih iki kutuplu dünyanın çözülmesinin ardından yeni güç, iktidar, ittifak ve paylaşımlar sürecine adım atıldığı tarihtir. Öyle ki soğuk savaş dönemi sona ererken sınırların değiştirilmesi ve enerji kaynaklarının üzerine çökebilmek için dini, etnik ve kültürel çatışmaların ateşlendiği bir tarihtir. Afganistan ile başlayan askeri işgal Irak ve Libya’da devrilen yönetimlerle devam etti. Yemen ve Suriye’de ise yılladır süren iç savaşta yerle bir olan kentlerle birlikte ülkeler parçalanma aşamasına getirildi.

Yeni bir çağın başladığı not ediliyorsa bunun en önemli etkeni savaşların ekranlardan naklen yayınlanıyor olmasıdır. Özellikle Irak’ta Saddam’ı devirmek için ABD askerlerinin ülkeye girişi, hava saldırıları, Başkanlık sarayının ve kamu binalarının işgal edilmesi, baskınlar, çatışmalar canlı olarak ekranlardan verildi. Bilgisayar oyunlarındaki savaşan askerler ile çatışmaların canlısı bütün dünyaya dakika dakika izlettirildi. Bugünde Irak’ta olduğu gibi benzer oyun Suriye’de yinelendi. Hem de aynı aktörler tarafından. Bir yanda ABD, Fransa ve İngiltere, diğer yanda Rusya ve İran. Oyun sahası Suriye. Malzeme gerçek füzeler, bombalar, figüranlar ise mazlum Suriye halkı. 2003’ten bu yana Ortadoğu Müslüman halkları kırılıyor. Milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Milyonlarcası ülkelerini terk etmek zorunda kaldı.

Ortadoğu üzerinde biçimlenen yeni dünyanın savaşkan paylaşım mücadelesi aslında dünya kapitalizminin girdiği krizden çıkma arayışları kadar savaşı sürdüren ülkelerdeki iktidarların sallanıyor olmasıda ciddi bir faktördür. ABD başkanı Donald Trump yolsuzluk, cinsel istismar, ABD seçimlerine Rusya müdahalesi konularında hakkında yürütülen soruşturmalarla iç siyasette sıkışmış durumda. Fransa’da Emmanuel Macron iktidara yeni gelmiş olmasına rağmen işsizlik ve hayat pahalılığına karşı halkın yükselen tepkisiyle günlerdir süren grevlerle zor durumda. İngiltere ise AB dışına çıkma konusunda toplumun ayrışmış olması nedeniyle yol haritası çıkarmakta zorlanıyor ve yeni Başbakan Theresa May çözüm üretememekte. İşte bu üç kafadar halklarının güvenini kaybetmeleri nedeniyle itibar kazanmak için yoksul, mazlum ve Müslüman halkların ülkelerini cehenneme çevirmeyi yeğliyorlar. Emperyal çıkarlar için mazlum halkların kobay olarak kullanılmasına diğer mazlumlar sıra gelmeden ses vermelidir. Türkiye’de dinsel ve kültürel bağları kuvvetli olan ve bölgenin kalıcı ülkeleri olarak başkalarının değirmenine su taşımak yerine bölgede kalıcı barış için mazlum ve Müslüman Suriye halkının yanında olmalıdır. Ortadoğu’da sorunların çözümü siyasidir. Ülkelerin demokratik rejimleri güçlendirilmeli, eşitlik temelinde çoğulcu, hukuku ve laikliği esas alan anayasal düzen tüm kesimlerin katılımıyla sağlanmalıdır. Dicle ve Fırat özgür akmadıkça toprak yeşermeyecek, çocuklar kuş seslerine hasret kalmaya devam edecektir.

Bugün insanlık toplayıcılıktan yapay zekaya ve insansız üretim sürecine ulaşmıştır. Gerçekte çağ değişimi bilimde ve teknikte gelinen bu aşama olmalıdır. Doğal kaynakların ve elde edilen zenginliklerin insanlık yararına kullanılmaması için hiçbir neden yoktur. Buna karşın kapitalizm vahşileştikçe tüm dünyamızı, topyekûn insanlığı ve dolayısıyla kendini de yok etmeye mahkumdur. Başta emperyalist ülke halkları olmak üzere tüm dünyadan askeri yatırımlara, savaş aygıtlarının üretimine, silahlanmaya, çevre ve doğa katliamlarına dur demeliyiz. Dünya savaşlarının yarattığı tahribattan sonra insanlığı savaşlardan korumak, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için kurulmuş olan BM yeniden yapılanmalı ve tüm ülkelerin koşulsuz uyacağı bir “Dünya Barış Manifestosu” ortaya koymalıdır.