Bizim Sakarya Gazetesi her geçen gün daha iyiye gidiyor. Dünkü sayımız yeni yazarları ve özel önemli haberleri ile farkını çok daha belirgin koymuştu.

         Uluslar arası Greenpeace; İklim Değişikliği, Doğayı Kirleten Sanayiler, Gıda  Tohumları, Kimyasal Atıklar-Katkılı Gıdalar, Hayvan Katliamları gibi konularda, dünyanın her köşesinde insanlığı özveriyle uyaran, eylemler yapan bir oluşum.

         Son örneği; Manisalı bir tavukçuluk firması, Greenpeace’e, “ Yutmayız !” kampanyası için, “ Haksız rekabet !” davası açmış; davayı Greenpeace kazanmış.

          Greenpeace, kamuoyuna sonucu, “ YUTMAYIZ  kampanyamıza destek veren on binlerce kişinin; ‘ Yutmadık Soruyoruz !’ diyen talebinin haklılığı kanıtlandı. Zafer bizim oldu.” gibi, açıklamış.   

                                                        **

           Sakarya için de Tavukçuluk sektörü çok önemli.

          Et, Süt, Tavuk sektörlerimiz yıllık ekonomik kazancımızın önemli kısmını oluşturur. Kazancımız önemli, ama hiçbir şey hayatımızdan daha önemli değil!

           Gıda ve Sanayide, çağın gelişmiş teknolojileri kullanılarak, insan hayatına ve doğaya en zararsız üretimlerin yapılması önceliğimizdir.

                                                        **

           Bilinir ki; sebebi ne olursa olsun; Sakaryalı, Sakarya’ya kazandıran, iş-aş kapısı Tavukçuluğun zarar görmesini istemez. Fiyatları da düşsün istenmez.

         Tabii, işin Ama’sı çok ! Greenpeace, sadece Türkiye’deki tavukçuluk için değil, Yaşam İçin EVRENSEL uyarılar yapar! Greenpeace uyarıları yerine getirilse, halk Sağlıklı Gıda Tavuk ve Tavuk ürünlerini kullanmayı zaten tercih edecektir.

         Çözüm; eleştirenleri susturmaktan değil, Sağlıklı Gıda üretmekten geçiyor.

         Sakarya da; Sakarya Tavukçuluk sektörüne, en az 2-3 yıl aşırı maddi-sosyal  talepler iletmemeli. Sektör, yeni teknolojilerle daha sağlıklı üretimi öncelesin. 

                          DOĞRU-DOĞAL TARIM ELÇİSİ BİR SAKARYALI;

                                   BERRİN ERTÜRK VE JADE ÇİFTLİĞİ !

         Berrin Ertürk söyleşisi de, Bizim Sakarya Gazetesi’nin dünkü sayısına büyük farklılık getirmişti. 

         Berrin Ertürk’ü tanımaktan Ailece çok mutlu olduğumuz olay;

         “ Kendi özgün tohumlarımızla, doğal yöntemlerle, hiçbir kimyasal kullanmadan sebze-meyve ürettiği “ JADE Çifliği’ne ziyaretimizle başladı.

          JADE Çiftliği’ne hemen her yıl giderim; Ailece, konuklarımızla da gideriz.

                                                      **

          Berrin Hanım bilineni söylemiş; Adapazarı Kabağı, Adapazarı Patatesi yok artık! Tarihi özgün tohumları yok. Hibrit tohumla yetişende tat da yok, yarar da!

           Sakarya’daki Atanmış ve Seçilmiş Yönetenler’e, hepimize; Berrin Ertürk’ün gazetemizde yaptığı önemli bir uyarıyı hatırlatmayı görev bilirim:

          “ Asıl başka bir şey var sırada! KANDIRA Biberi inanılmaz lezzetlidir. Ancak, köylü daha fazla verim almak için hibrit tohum kullanıyor;

       Kandıra Biberi yakında yok olacak! Geleneksel Kandıra Biberi Tohumu’nun değeri anlatılmalı. O Tohumun korunması için her şey yapılmalı!”

           Adapazarı Patatesi, Adapazarı Kabağı, Kandıra Biberi! Ya Mısırımız?

                                                      **

      Sakaryaspor’u, deplasman seyircileri, “ Patatesçiler ! Kabakçılar !” tezahüratı ile ezmeye çalışırlar. Oysa, Patates ve Kabak bir Sakarya efsanesidir.

          Patates ve Kabak’a, Adapazarı Mısırı da mutlaka eklenmeli. Çarşılarımızda  bugün kazanda kaynatılan, kömürde kızartılan O mısırın kokusu, dumanı yok!

             Tarım İl Müdürlüğümüzün, sahanın Tarım Mühendisleri ve elamanlarının verdiği destekten memnuniyeti Berrin Hanımdan duyduğumu da yazarım.                 

         “ İnsanlar, kanserin nedenleri başında gıda gösterilince konuya önem vermeye başladı!” diyen Berrin Öztürk BB konferanslarında halkla da buluşmalı!  

                      ARAŞTIRMACI ALİ AKTAŞ FARKI AÇIK ARA GÖRÜLDÜ !

         Gazetemizde yazmaya başlayan Araştırmacı arkadaşımız, Ali Aktaş arka arkaya yazdığı sayfalarla farkını hemen koydu; keyifle okuyorum.

          Her araştırma benim için bir okuldur. Üstelik, başka araştırmalarla da karşılaştırırım. Aktaş’ın ise ben de bir çok kitabı vardır.

           “ Kültürel Renkleriyle SAKARYA “ kitabı başucumdadır. Gazetemizdeki Sapanca yazılarını da kesip, O kitabın içine koyarım.

           Gider, gezerek öğrenirim. Çünkü, biz Sakarya’yı gidip yerinde tanımıyoruz. Sakarya’ya karşı çağdaş sevgi ve sorumluluk duyan insanımız o kadar az ki!

           Sorun, Taraklı’yı bilenimizi parmakla gösterirsiniz! Kocaali Caferiye’yi, yok edilen Ortaköy’ü kaç kişi bilir ?

          Ali Aktaş’ı okuyun; orayı kuranlar kimlerdi, şimdi yaşayanlar kim? Nerede, görülmeye değer tarihi eser, hangi doğa güzellikleri vardır.

          Sakarya, Kafkas, Balkan göçlerinin ve çok farklı kültürlerin eşsiz zenginliği ile öne çıkar. Peki, hangi göçler nerelere yerleşmiş ? Hangi kültürler en doğru ve iyi hangi şehir merkezinde, kasabada, köyde yaşatılıyor ?

          Ali Aktaş’ı okumaya devam edelim; yaşadığımız Sakarya’yı derinliği ile öğrenmeye çalışalım bakalım!

                                                       **

           Ali Aktaş ile bir de, “ 1917 Yılı SATSO’nun Kuruluş Yılı olarak belgelendi!” konusunu irdelemek isterim.

         Sevgiyle, işine özeni ve duyduğu saygıyla, hoş geldin Aktaş diyorum.