CHP Ana Muhalefet Partisidir malumunuz.

Yani ikinci partidir.

“Kime oy verelim kardeşim, başka parti mi var” diye düşünüp iktidar partisine ‘kerhen’ oy verenlerin de alternatifidir.

Peki, CHP bu özelliğini yeterince değerlendirebiliyor mu?

Ben, üst yapının ellerinden geldiğince ve güçlerinin yettiğince çabaladıklarını ama elde ettikleri bazı kazanımların tabana ve halka ulaşma konusunda yerel yöneticilerin zayıf kaldıklarını düşünüyorum.

Bu kazanımların tabana yayılması noktasında medya en önemli araçtır ama iktidar partisi neredeyse bütün medya kuruluşlarını yandaşlaştırdıysa, haberleriniz çıkmıyorsa, düşünceleriniz, eleştirileriniz, teklifleriniz ve çözüm önerileriniz halka ulaşmıyor ve karşılığında ‘CHP ne yapıyor ki’ eleştirilerini duyuyorsanız, işte bunun tek alternatifi vardır; Yerel basını kullanmak…

Ulusal politikalarınızı yerel medya aracılığı ile yaşadığınız ilin en ücra köşelerine kadar ulaştırmak…

Ha, yerel basın da yerel iktidarın kontrolü altında mı, haberlerinizi yayınlamıyor mu?

O zaman bülten bastıracaksınız, ya bilindik yollarla ya da köy köy, kahve kahve dolaşıp ellerinizle ulaştıracaksınız.

Örneğin Adalet Yürüyüşü…

Kısmen katıldım ama sürekli takip ettim. Planlama ve organize kısmı mükemmeldi. Mesajları son derece anlamlıydı. Güzel de gündem oldu.

Ama sonra… Unutuldu.

Oysa ben beklerdim ki Kılıçdaroğlu yürürken ve ardından, yerel teşkilatlar da en ücra yerleşim alanlarına kadar gitsin, anlatsın.

Olmadı…

Ve gördüğüm kadarıyla Sakarya CHP, diğer illerde de öyledir muhtemelen yine o kongre telaşına kapıldı, içine gömüldü.

Şurası muhakkak ki iktidarın en fazla manipüle ettiği, en çok vurduğu, adeta kum torbasına döndürdüğü bir partidir CHP…

Ya da şöyle diyeyim; İktidarın yalan, dolan, hile, desise ve iftira yoluyla en çok yıprattığı ve bunda da başarılı olduğu bir parti…

Dolayısıyla kendini en iyi şekilde ifade etmesi gereken bir parti…

İşte bunun için her yolu denemeli, çok çalışmalı.

Diyeceksiniz ki hayırdır? Bu CHP sevdası nereden çıktı?

Bu bir sevda değil, demokratik, insani ve İslami bir tavır.

CHP’li değilim. Ömrüm CHP ve ideolojisi ile mücadele ederek geçti.

Eğer söz konusu ideolojik mücadele ise bunun ancak ben yapar ve gerektiğinde yerin dibine de sokarım.

Ama CHP’ye yönelik bu ithamlar, bu mücadele biçimi, bu seviyesizlik ve bu kalleşlik hiç kimsenin haddi ve hakkı olmamalı, hele ki AKP gibi bir partinin asla…

CHP’ye laf söyleyecek adamın bir duruşu, bir omurgası, bir mazisi, bir ideolojisi olmalı çünkü.

Yani benim ki hakkı teslim etmek, anlayana…

Neyse, CHP çaba göstermeli…

Hakkındaki itham ve iftiralara karşılık mücadele etmeli…

CHP, bazılarının şerefsizce itham ettiği şekli ile dinsiz, donsuz, hırsız bir parti olmadığını anlatmalı ve ispat etmeli…

En önemlisi de CHP, kendi üzerinden Atatürk’e ateş edilmesine izin vermemeli.

10 Kasım’da yayınlanan Halk Arenası bu anlamda müthişti, mükemmeldi.

Ama kaç kişi seyretti?

Dolayısıyla seyretmeli ve seyrettirilmeli…

Her türlü itham ve iftiralara karşılık, basın yayın, medya, her türlü iletişim araçları ve gerekirse bire bir markaj yöntemi ile bu halka gerçekler anlatılmalı.

Bunun için de CHP -tamam demokrasi mücadelenize hayranım, demokrasiyi en işi şekilde işleten bir partisiniz bunu da biliyorum ama- bir an önce iç mücadele süreci bitmeli ve dış siyasete dönmeli...

Bu ülkenin CHP’ye ihtiyacı var.

Hele ki Rahmetli Başbuğumun; ‘CHP Atatürk çizgisinden sapmasaydı, ben bu partiyi kurmazdım’ dediği, aslına ve özüne dönmüş bir CHP’ye hepimizin ihtiyacı var.

Bunu sizden istiyor ve bekliyorum.