İçemiyorum, içemem!.. Bulaşıkta, çamaşırda, el yüz yıkamada, banyoda evet de; içmem, yemekte de kullanmam…

Sapanca civarında bir dolu su fabrikası var. Bunların 10 tanesi bilirkişi seçilsin.

 O 10 fabrika, Sapanca ve Kırkpınar’da ev çeşmelerinden akan sular içilebilir raporu çıkarsın, halka açıklansın; o zaman belki (?) içerim…

“ Belki” neden ? işaretli ?

Çünkü, O fabrikalar, “ Sapanca’da ev çeşmelerinden su içmek tehlikeli!” diyemez. Başına gelecekleri bilir. Bu ülkede Babayiğit olmak kolay mı?

                                                                      *

SASKİ, “ Dünyanın en sağlıklı içme suyunu Sakarya tüketiyor!” derse, kuşkusuz bundan mutlu olmam gerekir. Ama, SASKİ adına Sakarya halkına kefil olamam.

Yaşadıklarım öyle öğretti. Özetleyeyim; hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adını da kullanarak.

Sayın Erdoğan Başbakan’dı. Adapazarı’na geldi ve bize, “ İçme suyunuz Sapanca Gölü’nün tümünü kolektör ile çevrilecek. Ankara’ya döner dönmez ödenek çıkaracağım. Sakaryalı artık evindeki çeşmeden temiz su içecek!” gibi söz verdi.

Öyle de oldu. Başbakan Erdoğan çok az zaman sonra kolektör çalışmasını başlattı…O günden sonra, O Kolektör benim 3-4 yıl ömrümü yedi: -(

Şantiye şefi gibi 3-4 yıl kolektörü izledim. “ Yanlış yapılıyor. Göl’ün 2 metre yanında, ama 4 metre daha derinde, Göl sularının altında kolektör olmaz.” diye bas bas bağırdım.

Bilenler, işin uzmanları; “ Kolektör Demiryolunun güney yanından, yüksekten geçsin. Pompalamaya gerek olmaz; O yükselti pis suları cazibe ile akıtır.” dedi.

Bir dolu pompa istasyonuna trilyonlar harcandı. “ Olmaz!” dendi. Fitne, hain ilan edildik. İlk aşırı yağmurda, pompa bacalarından metrelerce lağım fışkırdı; Göle tarihin en büyük pislikleri aktı.

O hataların düzelmesi için, kaç kez trilyonlar harcandı. Geçen aylarda, şapka yine düştü, kel yine ortaya çıktı. Kolektörden Göl’e lağım sızıyor diye; Sapanca Gölü sahilleri inanılmaz miktarda kayalarla dolduruldu.

                                                                  *

“ EVİMDE ÇEŞMEDEN KEŞKE SU İÇEBİLSEM!” sözümü somut bir örnekle bitireyim. Genç, Babayiğit bir Gazeteci çıksın; çıkabilirse(?)

Vilayette, Belediyelerde, SATSO benzeri kurum ve kuruluşların çay ocaklarında;  Makamlarda ve Meclis salonlarında SU nerden içiliyor, kaç sürahi, kaç bardak var, bir araştırsın;

Hadi bakalım, sonucu yazabiliyor mu?

Bir kaç yıl önce; “ Genç bir Gazeteci olsam; ( Bu şehirde su evlerde çeşmeden içilir!” diyenin evi önünde birkaç gün beklerim. Damacana ile hangi şirket eve su getirecek araştırır, sonucu yazarım. ” demiştim.

                                                                  *

Bu fitneme Sakarya’da hiç kimseden yanıt gelmedi. Ancak;

Hiçbir Genç Gazeteciye bugün öyle bir şey tavsiye etmem, edemem. Başına gelebilecekler benim haneme günah yazılır. Genç Gazetecilere, “ Koca şehir öyle yapıyor; Siz de İŞİNİZE bakın !” derim.

“ Yanlış!” dedim; denmedik şey kalmadı. Trilyonlar harcadılar, yine düzelmedi. Yıllar sonra Göl’e kayalar döküp, kanal yaptılar. Ben bugün,“ Pardon! Acaba evimde çeşmeden su içebilir miyim?” diye sormalı mıyım; sorar mıyım?

Tamam; her şeye muhalefet etme hastasıyım…21. Yüzyıl Teknoloji Çağı’nın 2016 yılında; son 10 yılda, yapılan bir dolu yol yeniden kazılıp altyapı eksikleri tamamlanıyorsa;

Şehrin 4 yanındaki kaldırımlar; caddeler ve kavşakları, elektrik direkleri-aydınlatmalar yenden bozulup yapılıyorsa?

Ve; koca bir şehir yüzde 100 kendisinin olan O şehirde olan bitene sustuysa, ben neden susmuyorum ? Çocuklarım, Ülkenin Gençleri yarın ne der? Sussam mı?..