Bayraktar, “Makul bir fiyat istiyorsak, üreticimizin yeterli bir gelir elde etmesini, tüketicimizin de uygun fiyatlarla ürün tüketmesini bekliyorsak, üretici maliyetlerini aşağı çekmek, üreticiye daha fazla destek vermek, pazarlama kanallarını rehabilite etmek, planlama yapmak zorundayız” diye konuştu.

-“Ocak zor bir ay oldu”-

Şemsi Bayraktar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, üreticiden markete fiyat değişimlerinin nedenlerini değerlendirdi. 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip ettiklerini, basın mensuplarıyla paylaşıp, kamuoyunu doğru bilgilendirmeye çalıştıklarını belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Üreticilerimiz açısından Ocak ayı oldukça zor bir ay oldu. Kış koşulları ile mücadele etmek zorunda kalan üreticilerimiz, bu ay içinde yaşanan tabii afetlerden de büyük oranda etkilendi.

Geçtiğimiz günlerde yaptığımız basın açıklamasında da belirttiğimiz üzere, Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, Manisa gibi illerimizde ve en son Aydın’da gerçekleşen aşırı yağışlar, tarım alanlarını su altında bıraktı.

Birçok ilçede bir yılda alınan yağış birkaç günde gerçekleşti.

Hatay, Adana, Mersin, İzmir, Manisa, Tokat gibi illerimizde aşırı yağışlar nedeniyle bazı baraj kapakları açıldı.

Özellikle Adana’da açılan baraj kapakları nedeniyle meyve bulunan başta portakal, mandalina bahçeleri olmak üzere bahçeler, seralar ve ekili alanlar su altında kaldı.

Hem Akdeniz hem Ege bölgelerimizde gerçekleşen aşırı yağış, narenciye bahçelerinde hasadı yapılmamış ürüne, tarlada ekili olan veya hasadı yaklaşmış kışlık sebze ürünlerine zarar verdi.

Akdeniz Bölgesinde, özellikle Antalya ilimizde gerçekleşen fırtına ve hortum ise seraları vurdu.

Afetler nedeniyle ürün kayıplarının yaşanması sonucunda arzda meydana gelen daralma haliyle ürün fiyatlarına yansıdı.

Nitekim, Ocak ayında, markette 42 ürünün 31’inde fiyat artışı, 7’sinde fiyat azalışı, üreticilerde ise 34 ürünün 23’ünde fiyat artışı meydana geldi. Markette 4 üründe, üreticide 11 üründe fiyatlar değişmedi.”

-“Yaralar bir an önce sarılmalı”-

Yaşanan afetler nedeniyle ürününü kaybeden, serası yıkılan, tarlası sular altında kalan üreticinin borcunu nasıl ödeyeceğini, yaralarını nasıl saracağını kara kara düşündüğünü, bu süreçte tüketicilerin de makul fiyatla ürün tüketme konusunda sıkıntı yaşadığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:

“Hasar tespit çalışmaları devam etmektedir. Bundan dolayı yaşanan tabii afetlerin verdiği zararın büyüklüğünü tam olarak bilmiyoruz. Bu çalışmalar tamamlanır tamamlanmaz konuyla ilgili tespitlerimizi kamuoyuyla paylaşacağız.

Görünen o ki çiftçimiz büyük bir tabii afet yaşadı. Afet yaşayan üreticimizin yaralarının bir an önce sarılması gerekiyor. Üretimin sürmesi için bu şart. Üreticimizi tarlada tutmak, üretimde kalmasını sağlamak zorundayız.

Yaşanan doğal afetler, afet olmayan bölgelerimizde de kış koşulları ve aşırı yağışlar, tarımda üretimi zorlaştırdı. Piyasaya sunulan üründeki azalma nedeniyle arz talep dengesi bozuldu. Çiftçimiz, ürün toplamak için bile tarlasına, bahçesine giremiyor. Yağışlar nedeniyle ürüne ilaç ve gübre atamayan üreticilerimiz var. Ürün kaybının önemli boyutlarda olduğu görülüyor. Bütün bunlar üreticimizin maliyetlerini artırıyor. Bunun yanı sıra girdi maliyetleri de üreticilerimizi zorluyor.

Özellikle kış aylarında arzın önemli bir kısmı örtü altından sağlanıyor.

Seralarda kullanılan ip, naylonun yanı sıra, fide, ilaç, gübre, elektrik gibi girdilerde geçen yıldan bu yana yaşanan artış maliyetleri yükseltti.

Üreticiden markete yaşanan süreçteki nakliye, ambalajlama gibi unsurlarda görülen maliyet artışları da ister istemez tüketici fiyatlarına yansıyor.

Maliyetleri artıran bir diğer neden de kış koşulları yüzünden fire oranlarının yükselmesidir.”

-“Spekülatif hareketler her zaman görülebilmektedir”-

Doğal afetler yaşandığında spekülatif hareketler de her zaman görülebildiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:

“Bizim tarladan markete fiyatları takip etmemizin amacı da hem artış gerekçelerini ortaya koymak hem de spekülatif hareketlerin önlenmesi için gerekli uyarıları yapmaktadır.

Spekülatif faaliyetler de var ama tabii afet yaşanan bölgeler başta olmak üzere üreticilerimizin maliyetlerinde de yükselme olduğunu gözden kaçırmamamız gerekmektedir. Bütün bunların yanı sıra dikkatlerimizden kaçmayan bir unsur da üreticiden markete fiyat makasıdır.

Üreticiden markete fiyat makası bir türlü daraltılamamaktadır. Tam mevsimi olmasına rağmen, Ocak ayında, mandalina, portakal gibi kimi ürünlerde üreticiden markete fiyat farkı 5-6 kata ulaşmıştır. Her ay düzenli olarak aldığımız fiyatlara baktığımızda, yaz-kış değişmeden, her ay değişik ürünlerde üretici-tüketici fiyat makasının çok açık olduğunu tespit ediyoruz.

Nitekim Ocak ayında da, üreticiden markete fiyat farkı, mandalinada 5,8, portakalda 5,1, yeşil mercimek ve sütte 3,8, kuru kayısı ve kırmızı mercimekte 3,6 kata yükselmiştir. Ocak ayı sonunda, üreticide, 80 kuruş olan mandalina markette 4 lira 61 kuruşa, 75 kuruş olan portakal 3 lira 81 kuruşa, 2 lira 40 kuruş olan yeşil mercimek 9 lira 8 kuruşa, 1 lira 52 kuruş olan süt 5 lira 70 kuruşa, 10 lira olan kuru kayısı 36 lira 48 kuruşa, 2 lira 11 kuruş olan kırmızı mercimek 7 lira 50 kuruşa satılmıştır.

Bu durum sürdürülebilir değildir. Bu makas daraltılmalı, üretici istikrarlı bir gelir elde etmeli, tüketici de makul fiyatlarla tüketebilmelidir. Sürdürülebilir olmayan bu düzen değişmelidir. Mevcut durum üreticiye de tüketiciye zarar vermektedir.

Türkiye’nin bunu acilen çözmesi, üreticinin emeğinin karşılığını aldığı, tüketicinin de makul bir fiyata ürün tüketebildiği bir ortamın sağlanması gerekir.

Üreticimizin maliyetlerini azaltamadığımız, üretici-market makasını daraltamadığımız takdirde gıda fiyatlarında ucuzluk hayaldir.

Makul bir fiyat istiyorsak, üreticimizin yeterli bir gelir elde etmesini, tüketicimizin de uygun fiyatlarla ürün tüketmesini bekliyorsak, üretici maliyetlerini aşağı çekmek, üreticiye daha fazla destek vermek, pazarlama kanallarını rehabilite etmek, planlama yapmak zorundayız.”

-Merkez Bankası’nın enflasyon tahminleri-

Merkez Bankası da enflasyon tahminlerini yenilediğini hatırlatan Bayraktar, “yıl sonları itibarıyla 2019’da yüzde 14,6, 2020’de yüzde 8,2 enflasyon bekleyen banka, işlenmemiş gıdada ise 2019’da yüzde 13, 2020’de yüzde 10 enflasyon olacağını tahmin ediyor. Tabii bunlar tahmini rakamlardır. Merkez Bankası, işlenmemiş gıda enflasyonunun hızla düşürülemeyeceği kanaatiyle böyle bir tahminde bulunmuştur. Banka, özellikle 2020’de, işlenmemiş gıda enflasyonunun genel enflasyonun 1,8 puan üzerinde kalacağını öngörüyor. Bu durum, enflasyonda kalıcı düşüş için üretici maliyetlerini aşağı çekmemiz ve üreticimize daha fazla destek vermemiz gerektiğini göstermektedir” dedi.

-“Hükümetimizden talepte bulunduk, rapor sunduk”-

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak hem üretici maliyetlerinin aşağı çekilmesi hem de üreticimize daha fazla destek sağlanması konusunda hükümetten talepte bulunduklarını vurgulayan Bayraktar, “Ayrıca 800 yakın Ziraat Odası başkanlarımızın katıldığı bölge toplantıları yaptık, çiftçilerimizle ilgili taleplerini aldık hükümetimize rapor halinde sunduk. Gıda enflasyonuyla baş edilmek isteniyorsa Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin ve Ziraat Odalarımızın görüşleri ve talepleri dikkate alınmalıdır” diye konuştu.

-“Örgütlenmede gelişmiş ülkelerdeki gibi bir yapıyı kurmamız gerekiyor”-

Bayraktar, şunları söyledi:

“Olaya başka bir pencereden de bakmak istiyorum. Şunu sormamız lazım diye düşünüyorum. Tarladan markete fiyatlar neden fazla artıyor? Bunun en önemli sebebi üreticimizde ekonomik örgütlenmenin arzu edilen noktada olmamasıdır.

Üretici birlikleri ve kooperatiflerimiz sayı olarak fazla olsalar da idari ve mali açıdan güçlü ve fonksiyonel değiller. Bu yüzden de bu örgütler piyasada aktif rol alamıyorlar. Kanunla verilen haklardan bile faydalanamıyorlar.

Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir yapıyı kurmamız gerekiyor. Kooperatiflerimizi ve üretici birliklerimizi, gelişmiş ülkelerde gördüğümüz gibi, profesyonel bir şekilde yönetilen, soğuk hava depoları, ürün işleme tesisleri, lojistik imkanları olan, üyelerine ucuz girdi sağlayan, danışmanlık hizmeti veren, piyasayı regüle eden, üretici ve tüketicinin hak ve menfaatlerini koruyan örgütlere dönüştürmemiz gerekiyor.

Bu örgütlerimizi öyle dönüştürmeliyiz ki bu birlikler ve kooperatifler sayesinde üreticimiz ürünü değerinden satabilsin, hem üretici hem tüketici fiyat dalgalanmalarından korunabilsin, ülkemizde ürün planlaması yapılabilsin ve dolayısıyla spekülatif hareketlerin de önüne geçilebilsin.

Bu dönüşümü sağlayamazsak, üreticilerimizin de tüketicilerimizin de fiyat dalgalanmalarına dayanması mümkün olmaz. Tarımın yapısal sorunları çözülmeden, üretici örgütleri gelişmiş ülkelerde görüldüğü şekilde bir yapıya dönüştürülmeden hal yasasını değiştirsek bile sorunumuzu çözemeyiz. Sistemi değiştirmeden bu meseleyi çözmemiz mümkün değil. Bu konuda aynı zamanda danışma kurulu üyelerimiz olan üretici örgütlerimizle önümüzdeki günlerde bir araya gelmeyi ve bir çalışma yapmayı düşünüyoruz.”

Bayraktar, içinde bulunulan bu süreçte üreticilerin üretime devam edebilmesinin sağlanması, tüm tarafların sağduyulu hareket etmesinin en büyük temenni olduğunu bildirerek, “ülkemizin dağını taşını ekmek, üretim açığı yaşadığımız ürünlerde yeterli üretime ulaşmak zorundayız. Bu hedef için öncelikle girdi maliyetlerini makul düzeylere çekmemiz, üreticimize daha fazla destek vermemiz, orta uzun vadede de tarımın yapısal sorunlarını çözmemiz gerekmektedir. Beklentimiz sorunların en kısa sürede çözülmesidir” dedi.

-Sorular-

Bayraktar, toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Bir basın mensubunun, ürünleri mevsiminde tüketme ve bazı marketlerin yüksek fiyat nedeniyle patlıcan, yeşil biber satmama kararıyla ilgili sorusu üzerine, “domates, biber, salatalık bu dönemde sera ürünleri. Aslında doğru olan mevsiminde yemek. Ama bugünkü pratikte pek mümkün görünmüyor. Marketler istedikleri ürünleri satabilirler, istemediklerini de satmayabilirler bizim ona bir irade koymamız çok mümkün değil. Özellikle son günlerde spekülatif faaliyetlerden çok bahsedildi. Market fiyatlarının çok şiştiği, bazı ürünlerin çok yüksek fiyatlarla satıldığı ifade edildi. Ama pazarlarda, manavlarda her türlü ürün satılmaktadır. Çok önemli bir problem olarak görmüyorum. Marketlerin patlıcan gibi ürünleri satmaması fiyatlara yansımaz. Bana sorarsanız, marketler, hale, pazara göre daha pahalı satılıyor. Yüksek geliri olan insanlarımız buralardan meyve ve sebze alıyor. Dar gelirli insanlarımız pazara gidiyor. Marketlerde meyve sebzeye çok fazla talep olduğu kanaatinde değilim. Onların iki ürünü satmaması bir problem yaratmaz. Yani arz talep dengesini daha fazla bozmaz. Tarlada zarar gören bu sebzelerle ilgili daha fazla fiyat artışı öngörmüyorum. Fiyatlar aşağı inecektir. Beraber göreceğiz. Yağışlar devam ediyor. Şuan üreticimiz tarlaya giremiyor. Tabii zarar gören ürünlerimiz var. Ziraat Odalarımızın da içinde bulunduğu komisyonlar çalışıyor o raporlar henüz gelmedi. Tahmini rakamlar var ama tahmini rakamlarla konuşmuyoruz. Elimizdeki verilerin sağlıklı olması lazım. Veriler bize geldiğinde açıklayacağız” dedi.

Üretici market fiyatlarında mandalina ve portakalda görülen yüksek farkla ilgili soruyu Bayraktar, şöyle yanıtladı:

“Bu iki üründe üretici fiyatlarına market fiyatlarına baktığımızdaki farkı gördüğümüzde ciddi bir makas var. Bir spekülatif faaliyet olduğunu gösteriyor. Hem maliyetlerle alakalı bir artış hem de spekülatif faaliyetler nedeniyle bir artış var. Şüphesiz aracılar var. Şimdi olay şu arzın yavaşladığının farkında diyor ki bunu kaçtan satarsam satarım diyor. Yani yüksek fiyattan da satsam alıcısı olur arzın yavaşlamasının fırsat bilenler ürünü pahalı satıyor. Satılmasa bu fiyat olur mu? Bizim arzı hızlandırmamız gerekiyor. Bu makası muhakkak suretle kapatmamız lazım. Yani aracıları aradan çıkaran, aracıların çıkarını azaltan bu sistemi kurmak zorundayız. Bunun en önemli yolu örgütlenme. Gelişmiş ülkelerde üretici örgütleri idari ve mali yönden gelişim ve fonksiyonel. Üreticiden mali alıyor, ambalajlıyor, stokluyor, soğuk hava depoları var ve piyasaya arz ediyor. Zaten alıcıyla da üreticiyi buluşturabiliyor. Onlar sözleşmede yapabiliyor. Sözleşmeyi üreticiye yaptırmıyor kendisi de yapabiliyor. Böyle bir sisteme ihtiyacımız var. Bu sistemi kuramazsanız hal yasası başta olmak üzere hangi sistemi, hangi kanunu getirmeye çalışırsanız çalışın bir sonuç almanız mümkün görünmüyor. Bizim örgütlenmeyi muhakkak suretle güçlendirmemiz lazım. Türkiye’deki üretici birlikleri bizim danışma kurulu üyelerimiz. Onlarla önümüzdeki günlerde bir toplantı yapmayı arzu ediyoruz. Tarım ve Orman Bakanımızın da bilgisi var. Üretici örgütlerini daha fonksiyonel hale getirmek, daha güçlü hale getirmek daha alanda faaliyet göstermesini sağlamak nasıl mümkün olabilir. Bu konuları görüşeceğiz.”

Bayraktar, fiyatların ne zaman normale dönmeye başlayacağıyla ilgili bir soru üzerine, “hava şartları düzelince. Halen yağışlar devam ediyor. Üretici yaptığımız tetkiklere göre halen tarlasına giremiyor. Ürününü toplayamıyor. Maliyeti de o manada çok fazla artmış durumda” dedi.

Bu konuda hükümetten somut bir adımın sinyalini alıp almadıklarına ilişkin soruyu da Bayraktar, şöyle yanıtladı:

“Biz söylüyoruz bazı konularda somut adımlar atmaya çalışıyorlar. Bunu takip ediyoruz. Bizimle de bazı konularda işbirliği yapma arzuları var. Dolayısıyla bir çalışma süreci başlattık. Özellikle üretici örgütleri konusunda çalışma süreci başlattık. İnşallah bizim taleplerimize, Ziraat Odaları Birliğinin ve Ziraat Odalarımızın üreticimizle ve sektörle alakalı talepleri var. 800’e yakın Oda başkanımızla bölge toplantılarımızı bitirdik. Bunu rapor halinde hükümetimize sunduk. Bu taleplerimize cevap verilirse gıda enflasyonunu önleriz. Sektörün sorunlarını önlemiş oluruz. Sonuçta bizi ne kadar çok dinlerlerse sektörün sorunları o kadar çabuk çözülür.”

Bayraktar, kuru soğanın depolanması ve soğan ithalatıyla ilgili soru üzerine şunları söyledi:

“Bütün mesele şu, üreticiler ürününü topladığı zaman depoya atıyor. Bu stokçuluk değil. Bunu karıştırmamak gerekiyor. Üretici ürününü depoda muhafaza ediyor. Bir miktar elbette arzdaki yavaşlamaya bağlı olarak bir miktar stokçuluk yapanlar da var ama bunlar ciddi boyutta değil. Bu konuda asıl problem arzın yavaşlamasıydı. Bunu kabul etmemiz lazım. Zaten hükümetimiz de bunun farkında.

İthal soğan konusuna gelince. İthalata sıcak bakmıyoruz. TZOB olarak şunu iyi biliyoruz ki ithalat her zaman üretimi ve üreticiyi çökertir. Hangi ürün olursa olsun üreticiyi tarladan kopartır. O ürünü ekmekten vazgeçirir. Bu sene arzda bir eksilme varsa ya doğal afetlere bağlıdır ya üreticinin pazarlama sorununa. Maliyeti yüksektir, malını pazarlayamamıştır. Üretimden çekilmiştir. Bunu üretime sokmanın enstrümanları vardır. Bunları kullandığınızda ertesi yıl soğanda hiç problem olmaz. Üretici eker tarlada kalır ve arz talep dengesi sağlanmış olur. Bu kadar basit. Çözüm demin söylediğim gibi üretime odaklanacağız.”

Özellikle Merkez Bankası’nın Başkanının açıklamalarını ciddiye aldıklarını bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:

“Orada gıda enflasyonunun TÜFE’nin 1-2 puan üzerinde olacağını ifade ediyor. Bunu çok önemsiyoruz. O zaman ne yapmamız lazım yelkenleri tarıma çevirmemiz lazım. Tarımda üretimi artırmamız lazım. Çözüm bu. Üretimi artırsak da tüketici fiyatları muhakkak suretle düşecektir. Üreticinin sürdürülebilir üretim noktasında olabilmesi, tarlada kalabilmesi ve tüketicinin de bu ürünleri daha ucuza yiyebilmesi için benim makası kapatmam lazım. Burada bizim muhakkak suretle üretici örgütlerini, kooperatifleri, üretici birliklerini piyasaya sokmamız, piyasada aktif rol almalarını sağlamamız lazım. Yani sadece üretici yetmez. Bu sorun hükümetin de sorunu bizim de sorunumuz. Bu ülkede yaşayan herkesin sorunu. Bu sadece hükümetin sorunu değil ki örgütler olarak benim de sorunum. Tarladaki üreticinin de sorunu, bu ürünü tüketen vatandaşın da sorunu. Sorun herkesin sorunu ama çözüm için elbette hükümetle üretici birlikleri bir araya gelecek, bu meseleyi çözecek.”

Bayraktar, şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili bir soru üzerine de şunları söyledi:

“Bizim görüşlerimiz belli. O özelleşmelere sıcak bakmadığımızı ifade ettik. Ve özelleştirme neticesinde de çok sağlıklı veriler bize hem üreticimizden hem çalışanlardan gelmedi. Yalnız bugünlerde tabii özellikle nişasta bazlı şeker kotaları konusunda açıklamalar olumlu. Bunu da ifade edelim kotanın düşürülmesi pancar üretiminin bir miktar daha artırılması noktasında gayet olumlu gördüğümüzü de ifade edelim. İşin iki ayağı var. Bir üretici ayağı var. Özelleşmelerde bir de istihdam ayağı. Muhakkak suretle sonuçlarını da zaman içinde göreceğiz. Bizim haklı olduğumuz anlaşılacaktır. İnşallah bu yoldan dönülür.”

Editör: TE Bilişim