Dün, dünyanın bütün emekçileri bir kez daha alanlardaydı. “1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” işçilere, emekçilere, ezilenlere, özgürlüğünden ve demokratik haklarından yoksun bırakılmış halklara kutlu olsun. OHAL altında baskı, engelleme ve yer yer müdahaleler olsa da 1 Mayısı kutlamak daha bir anlamlı oldu. Dünyada ırkçılığın, ayrımcılığın, yoksulluğun, ötekileştirmenin yükseldiği bir dönemde iş, ekmek ve özgürlük talebiyle alanlara çıkan inançları, dilleri, kültürleri, düşünceleri, renkleri farklı milyonları kutluyorum.

24 Haziran öncesinde kutlanan 1 Mayıs iktidarın karşısında kümelenen muhalefete birlikte olma, yan yana durabilme ve ortak iş yapabilme umudu vermiştir. 1 Mayısın coşkusu ardından gelecek 19 Mayıs kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesinin heyecanıyla birleşerek sandığa yansıyacaktır. Toplumun geniş kesimlerinin ağır sorunlar yaşadığı bir noktada talepleri sandık aracılığıyla demokratik iradeye dönüşecek ve yeni bir başlangıcı ortaya çıkaracaktır.

İktidarın seçimlere nasıl ve hangi partilerle gireceği bilinirken muhalefetin aday belirlemesi ve yöntem geliştirmesi henüz ortaya çıkmadı. Bu durum 15 milletvekili atağının yarattığı heyecanı söndürüyor. Abdullah Gül’ün tartışmalı biçimde “adaylıkta yokum” demesi iktidar cephesini rahatlatırken, muhalefetin kazanabileceği aday arama çalışmaları sürüyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalması halinde ilk iki aday arasında oluşacak yaklaşık %20 gibi bir oy farkının toplumda nasıl bir etki yaratacağı iyi düşünülmelidir. Üstelik OHAL koşullarının muhalefet aleyhinde işleyecek olması 1. adayın şansını artıran faktör olacaktır. Ancak OHAL seçimleri tartışmalı hale getiriyor. Batı dünyası duruma ilişkin eleştirilerini “OHAL’de seçim olmaz, OHAL’i kaldırın” diyerek açıkça ifade ettiler. Bu durum mevcut Cumhurbaşkanının seçilmesi halinde meşruiyetini tartışmalı hale getirecektir.

İktidar cephesi baskın seçim kararının ardından seçimleri etkileyebilecek bir dizi karar alacağını müjdeliyor. Başbakanın “bedelli askerliğe sıcak bakıyorum, istismar edilmez ise düşünülür” açıklaması her ne kadar AKP sözcüsü ile Cumhurbaşkanı tarafından boşa çıkarılsa da gelecek baskıya göre değerlendirilecektir. Yine imar affı düzenlemesinin bu ülkeye, geleceğimize etkilerine bakmadan, haksızlığın yasallaşmasına aldırmadan oy kapma adımı olarak çıkarılacaktır. Öğrenci affı düzenlemesi müjdesinin ardından mali ceza aflarıyla ilgili açıklama geliverdi. Muhtemel sırada adli tutuklu ve hükümlülere ilişkin aflar vardır. Çünkü seçim dönemlerinin akla ilk gelen siyasi rüşvetlerindendir.

Son dönemde göreve başlayan sözleşmeli öğretmenlerin beklentileri çok daha elzem ve gereklidir. Anayasal güvencelere rağmen kamuda çalışma düzenini değiştirerek ağır bir süreç yaşatılan, eş ve çocuklarından ayrı bırakılan ”ya eşiniz ya işiniz” acımasızlığına terkedilen, anayasanın sosyal devlet hükmünü ortadan kaldıran ve gayri insani bir çalışmaya zorunlu tutulan öğretmenler oy için değil ihtiyaç ve gereklilik adına aileleriyle birleşmeyi sağlayacak düzenlemeyi beklemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde verimlilik için çareler ararken mesleğe yeni başlayan idealist öğretmenlerin bırakın performanslarını yaşama karşı umutlarını yok etmek üzeredir. Bakanlığı tez zamanda sözleşmeli öğretmenlere yer değiştirme hakkı vermeye çağırıyorum.

Atanamayan öğretmenlerin, atanamayan hekimlerin talepleri görmezden gelinmemelidir. Üniversite mezunlarının önemli bir kısmının işsiz olduğu, istihdam açığının her geçen gün arttığını hatırlatmak isterim. Böylesi bir süreçte köklü, geleneği olan, geçmişle gelecek köprüsü sayılan üniversitelerin bölünerek çoğalmasını da anlamak pek mümkün değildir. Biran önce OHAL son bulmalı, acil demokratik düzenlemeler oy kaygısıyla değil toplumun önünün açılması adına gerçekleşmelidir.