Bu yazıyı yazmadan önce yerel gazeteleri okudum.

AKM’de düzenlenen konferansta konuşmacı olan Taraf ve Star Gazetesi yazarları Yıldıray Oğur ve Mustafa Akyol protesto edilmiş.

Hak ve Eşitlik Partili gençler, konuşmacı gazetecilere, sizlerin de sonu bağımsızlık savaşı yapılırken, işgalci İngiliz’in yanında saf tutan Ali Kemal’e benzeyecek diye bağırmışlar, urgan fırlatmışlar.

Salonda büyük bir gerginlik, itiş kakış yaşanmış…

 

Ve ben şu anda kendi kendimle konuşarak olayı değerlendiriyorum:

 

Ben No1: Bu olaya ne dersin?

Ben No 2: İnsan aklına sığmayan bu tür olayları etki- tepki mekanizmasının kuralları içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Tamamen etki-tepki mekanizmasının devreye girdiğini ve mantığı yok ederek, her şeyi duygu cehennemine sürüklediğini düşünüyorum. İnsan davranış psikolojisinin temelini bu mekanizma oluşturuyor ki, bu olay aslında, memleketin siyasi ikliminin ne kadar ürkütücü olduğunu da sergiliyor.

 

Ben No1: HEPAR’lı gençlere sözün nedir?

Ben No 2: Protestocu genç arkadaşların duyarlılıklarını anlıyorum. Ancak hayat sürekli kıpırdarken, değişir ve dönüşürken, kavramları dogmalaştırmak, doğru düşüncenin kurallarına aykırıdır. Gençlerin hayatı irdelerken, soruları yanıtlamadan, sebepleri temellendirmeden bir davranış içinde olmamaları, siyasi faaliyetlerini bu yalın gerçeği atlamadan yapmaları gerekirdi. Empati yeteneklerini geliştirmelerini isterim.

 

Ben No1: Bir de eylemcileri kınayanların sözleri var?

Ben No 2: Gazetelerde okudum. İçlerinde kasıtlı ve iradi olarak kınayanlar da olmuş. Samimi bir şekilde ifade özgürlüğü ve şiddet karşıtlığı içinde değerlendirenler de var. Fakat ben, söz konusu olayda, teraziyi bir kenara koyarak ‘keşke böyle olmasaydı’ diyenlerdenim.