‘Duvara yaklaşıyoruz!’ Sizce bu ne demek? Önce bu sözü, ekonomist bir arkadaşımın, Türkiye’nin sürüklendiği mecraya, ‘Ekonomik bitiklik’ mecrasına hızla kaydığını anlatan iki kelimesi olduğunu söylemeliyim. Türkiye’nin bu durumunu, bu iki kelimeyle anlatan sadece benim ekonomist arkadaşım değil. Hemen hemen tüm ekonomistler ki -AKP içinde olanlar bile- bu gelişmeyi yani, ‘Ekonomik bitiklik’ olayını aynı bu iki kelimeyle anlatıyorlar… ‘Duvara yaklaşıyoruz!’

                                                    **

Ekonomist dostumdan son uyarısını aktarıp, ben yoluma devam edeyim. Dostumun son uyarısı şu; ‘Duvara yaklaşıyoruz. Hem de hiç hız kesmeden yaklaşıyoruz. Böyle giderse, bütün hızımızla duvara yapışabiliriz! Özellikle yukarıdakiler… Ülkeyi yönetenler; Lütfen dikkat! Aman dikkat!..’

                                                    **

Ve son zamanlarda her fikirden, her zikirden ekonomist uyarıyor. Çünkü biliyorlar ki, hepimiz aynı uçaktayız. Düşersek o fikirliler ölüp, bu zikirliler kurtulmayacak. Veya o zikirliler kurtulup, bu fikirliler ölmeyecek. O uçak düşerse, bu zikirli de, o fikirli de hepimiz öleceğiz… Onun için ekonomistler uyarıyor. İşte o uyarılardan sadece ikisi!

                                               **

‘Ekonominin tekrar ayağa kalkması için değişiklik kaçınılmaz. Türkiye kendisini yenilemeli ve üretimi artırıcı yapısal reformlara hız vererek hukukun egemenliğini güçlendirmeli. Hepimizin Merkez Bankası'nın bağımsızlığını desteklemesi gerekiyor. Türkiye'de son birkaç yıl içerisinde gerek kurumlar, gerek yasal sistem, gerekse yolsuzluk sicili çok kötüleşti’ (Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu)

                                                   ** 

‘Konut satışlarındaki tehlikeye dikkat! Mart ayı verileri de belli oldu ve gördük ki sorun artık geçiştirilebilir olmaktan hızla çıkıyor; belki de çoktan çıktı. Yine klasik bir yaklaşım olacak; dağ taş apartman dolmadı mı? Yolu bile olmayan dağların tepesinde apartmanlar yükselmiyor mu? Eskiden ‘Yap sat’ kavramı vardı, onu arar olduk. Yapılan satılmayabilirdi; ama kavram şimdi ‘Sat yap’ biçimini aldı. Ya satılan yapılamazsa! İşte İstanbul’un büyük müteahhitlerinden biri iflas bayrağını çekmedi mi? Önümüzdeki dönemin en büyük sıkıntısı bu olacak gibi görünüyor’ (Gazi Mezunu İktisatçı-Eski Kaymakam)

                                                **

Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Bunların hepsi, alıntı yapacağınız her isim bilgisayarı olanın elinin altında. Ben daha fazlasını sayfama taşımak istemediğim için iki de bıraktım. İstesem, köşemi, bir ay bunların açıklamalarıyla doldurabilirdim. Ki yine sonunda birileri, ‘..E, tabi girersin internete, bulursun muhalif ekonomistleri, aktarırsın şuraya buraya yazdıklarını, sonra da, ‘Duvara toslayacağız’ dersin..’ diyebilirler. Bu çok çok hafif şekilde gaza, yine çok hafif şekilde frene dokunmaktır! İkisine aynı anda, aynı hızla dokununca genellikle böyle olur! Başınıza hiç gelmediyse, aracınızla 30-40 kilometre hızla giderken aynı hızla aynı anda fren ve gaza basın ne demek istediğimi anlarsınız :- 

                                                  **

Tabi bu arada, ‘Duvara toslayacağız’ veya ‘Duvara yaklaşıyoruz’ diyen ben değilim. Zira bunu söyleyecek ve de iddia edecek kadar ekonomist değilim! Paradan-puldan-dövizden-borsadan anlamam! Ben sadece, çevremdeki insanların endişeli ve karamsar halini bu köşeme yansıtmaya çalışırım o kadar. Ve galiba önümüzde bir duvar var!..