Eskiden şu çeşit beddualar vardı:“ Sürüm sürüm sürün!”, “Taş kesilirsin inşallah!”, “Gözlerin kör olsun e mi?”, “Köşe başlarında dilenesin!”…falan filan!...Bu beddualar dokunağı, tesiri olmayan sözlerdir…Ne “ Gözlerin kör olsun!” demekle insanın gözleri kör olur, ne de “Sürüm sürüm sürün” sözü insanı sürüm sürüm süründürür.Gel gelelim yeni çeşit bir iki beddua var ki, hani insanı tutmaları eskilerine hiç benzemez.Kış mevsiminin yaklaştığı şu günlerde, “Yağmurlu bir günde, Adnan Menderes Caddesi’nde herhangi bir durakta belediye otobüsü beklersin inşallah!” diye bir bedduanın yerine gelmeyeceğini kimse kestiremez.Çünkü, cadde boyunca kapalı durak yoktur, yağmura yakalandınız mı ıslandınız demektir.Hele bu bedduaya, bir de “ Bekler bekler beklersin de gelen belediye otobüsleri ve dolmuşlar ardı ardına dolu çıkar!” sözünü kattılar mı, hapı yuttunuz demektir.Alimallah, sudan çıkmış kediye döndüğünüzün resmidir..“ Suyun kesilsin” gibi bir beddualar da birincisinden aşağı kalmaz.Bir iki faturayı zamanında ödeyemedin mi, soluğu, pıt diye su şirketinin vergi rekortmeni avukatlarının, icra dairesinin kapısında aldın demektir.“ Doğal gaz şirketinin saatlerinden de kurtulma” sözü de aynen böyledir.Es kaza bir faturayı ödemeyi unutmuşsanız, şıppadak kesilir, fatura bedeli kadar açma kapama parası ödemek zorunda kalırsınız.Hele yazıcı iseniz ve benim gibi ıvır zıvır şeyler yazan bir küçük yazıcıysanız, “ Yazılarında musahhih yanlışlığı eksik olmasın!” bedduası da oldukça dokunaklı kaçar.Fakat bence yeni çeşit bedduaların en keskini: “ Eleştirdiklerin sana merhamet etsin!” sözüdür…İşte ben, onların kucağına oturmamak için dua ederim…