Gelişmekte olan ülkeler statüsündeyiz. Ekonomimiz de coşmuş ki öyle diyorlar. Ama ülkemizde olduğu gibi ilimizde de en büyük sorunlardan biri İŞ-SİZ-LİK.  Özellikle ve yine özellikle eğitimli, üniversite mezunu gençlerimiz, çalışma hayatına dâhil olma yaşları geldiği halde iş bulamıyorlar. Türkiye’nin olduğu kadar Sakarya’nın da en belirgin sorunu kanımca budur. Tüm veriler işsizlik oranının üniversite mezunu genç nüfusta daha fazla olduğunu gösteriyor. Şu ülke koşullarında dişinizi tırnağınıza takıp, yemeyip içmeyip çocuk okutuyorsunuz. Geleceğe dair en faydalı ve en iyi yatırımın çocuklarınıza ve eğitimlerine yaptıklarınız olduğu sonucuna varıyorsunuz. İlk,  orta, lise, üniversite derken mutlu sona geldiğinizi düşünüyorsunuz. Olmadı ,yüksek lisans, yurtdışı deneyimi ile iyi derece de, bir yada iki yabancı dil eğitimini de tamamlıyor bu gençler ,kpss falan yok olmuyor. Bir kere bu donanımlara sahip gençleri Sakarya’da tutamıyorsunuz, onlara burada istihdam sağlanamıyor çünkü. Büyük şehirlere gönderiyorsunuz, bakıyorsunuz oralarda da sorun benzer, referansların torpillere dönüştüğü bir işleyişle sonuç yine hüsran. Başladığınız noktaya geri dönüyorsunuz ve çocuklarınızla geçirdiğiniz bu meşakkatli eğitim süreci  ile o  diplomaları elinizde patlıyor.

GENÇLER ÜLKEYİ TERKETMEK İSTİYOR

Maddi boyutu bir yana, bu sürecin birde hem aile hem genç üzerinde ki psikolojik etkileri var ki çok daha dramatik. Sizce de üzücü ve üzücü olduğu kadar endişe verici değil mi, belli bir donanıma sahip olduğu ve yaş aldığı halde cinsiyeti fark etmeksizin,  bundan hoşnut olmamalarına rağmen  ancak aile desteği ile ayakta durabilen gençlerin sayısı her geçen gün artıyor.

 Bir ülke de ki genç nüfusun önemi ve değeri çok büyüktür. Onların yüzü ülkenin yüzüdür aslında. Ülke koşulları ile onların kaderine terkedildiği, yeterince düşünülmediği, düşünülse de çözüm üretilmediği bir ülkede, altında  ezildikleri bu hayat şartları, bir türlü  yakalayamadıkları fırsatlar, kullanamadıkları bilgi, birikimleri ve ellerinde o muhteşem diplomalarıyla önce yaşadıkları yere sonra bu olumsuzlukların verdiği etkiyle kendilerine, sonrasında sorumluluk ve yükümlülüklerini fark ettiklerinde de ailelerine ve finalde de hükümete düşman olduklarını ve sırf bu nedenle ülkeyi terk etme isteğiyle yanıp tutuştuklarını farkında mısınız siz?

Mesleklerini icra edemedikleri, işlerinde uzmanlaşamadıkları, ekonomik sıkıntılarla baş etmede yorgun düşen bu gençlerin bu süreçte, sosyal, psikolojik, sanatsal yada sportif faaliyetlerden de uzak kaldıklarını da düşünürsek, bugün o gençlere ve yüzlerine bakarak yılların geçmesini beklemeksizin ülkenin yarınlarda ki yüzünü görüyor olmuyor muyuz sizce de?

BİRİLERİ YANILINIYOR OLUNDUĞUNU GÖSTEREBİLİR Mİ?

Dün bir arkadaşımla yaptığım telefon konuşmasında da bu konuları konuştuk .  Ancak dostlar ve arkadaşlar arasında birbirimize söyleyeceğimiz türden cümleler kuruldu. Çocuklar ve gelecekleri üzerinde istişare yaparken  ODTÜ mezunu işi yok , Boğaziçi işi yok ,iki üniversite bitirmiş bekliyor, iki dil anadili gibi 2.500 tl maaşla çalışıyor. Gibi gibi bir dizi kişi  listesi çıktı önümüze .Çözüm odaklı değildik belki  konuşurken, bazı kesimler tarafından şehir efsanesi sayılabilecek ,bu işsizlik konusuna ilişkin toplumun genel kanaati ve söylemleri  geldi hatırımıza; NE Mİ DİYORLARDI,,…

Şöyle söylüyorlar…  İktidar yanlısı değilseniz, zamanında FETÖ’yle   ilişkinizde olmamış ve ona hiç yaklaşmamışsanız, gayrimeşrunun içinde değil ve de bu yolla parada kazanmıyorsanız büyük olasılıkla bir  işi  ve işyeri yoktur sizin çocuğunuzun, donanımlı ve diplomalıdır onlar, ama ne yazık ki bir işleri  yokturrr…İşte böyle konuşuluyor.Biri bize durumun hiç de böyle olmadığını gösterebilir mi lütfen…