Türkiye’de 81 milyon insan varsa; bu demektir ki, bu ülkenin sahibi 81 milyon insandır. Hiçbir kişi ve kuruluş da Devlet’ten büyük değildir.

Hiçbir kişi ve kuruluşun varlığı, Devlet’in varlığından daha önemli de olamaz. Onlar olmasa da Devlet vardır. Ama, Devlet yoksa, hiç birisi var olamaz.

Devlet; ülkede yaşayan insanların oluşturduğu Sistemler bütünüdür. Seçilmiş Yönetenler, hiçbir kişi ve Oluşum, O sistemleri istediği gibi değiştiremez.

Tek istisna; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yine TBMM kararları ile yapılmış, Anayasaya uygun TBMM kararlarıdır.

Devlet Yönetmenin doğrusu da; Yasama Yürütme Yargı-Kuvvetler Ayrılığı’dır.

**

Lafı bunca dolaştırmamın nedeni; Siyasetin, Ülkemizin genel karakteri ile son 16 yılda çok fazla oynamasından duyduğum kaygıdır.

Herkes yazıyor: “ Komşularla sıfır sorun!” gibi büyük güven ve huzur vadeden günlerden; tüm komşularla her gün, her saat sorun yaşar hale gelmemizdir.

Bir ülkenin Milli Eğitim Sistemi sürekli değişir mi? Okul yönetimleri, veliler; en önemlisi hepimizin çocukları okulları konusunda Paçavra Hastalığına sokuldu!

Sistemi’nin, verginin vergilerini de icat eden yapıya dönüşmesi, Ekonomi piyasalarını allak bullak etti. Oto satışlarındaki % 60-70 vergi bile masum kaldı.

Rot yapan, çeliği vergi öder alır. Rotu satan da, alanda vergi öder. Bir Oto’nun her parçası için vergiler ödenir? Parça yapan firmalar, emekçiler de vergi öder.

Satışa hazır hale gelene dek, her Otoya ödenen verginin toplamını hesaplamak o denli karmaşıktır. Son satışta % 60-70 vergi daha eklenince, hesap abartıdır.

Siyaset; biatsız Ülke Gençliğini potansiyel tehlike gibi göremez. Önünü şiddetle kesmeyi tek çözüm gibi de düşünemez.

“ Devlette devamlılık esastır!” diye, evrensel bir görüş vardır. Ülke insanlarına en büyük güveni, huzuru, güveni veren yaşam düzeyi de budur.

SAKARYA’DA, KAMUYA AİT ARAZİLER;

ÇALAKALEM YOK EDİLEMEZ !

Yaşadığımız askeri darbeler de dahil; Ülke Yönetimi ele geçirilen her dönemde, çok kısa bir zaman sonra Dikta Hastalıkları büyük sorunlar yaratır.

Ve; tam da o dönemlerde devlete ait mal ve mülkler hızla sahip değiştirirse, buna ülkede hiç kimse şaşmaz, karşı da duramaz.

Bu konuda, son ve en büyük darbeyi Kenan Evren’in 1980 İhtilali vurdu. Özal ile de, Kamu Kurumlarının özelleştirilmesi ve kamu mallarının yağması başladı.

AK Parti İktidarının son 10 yılında da Kamu Malları Envanteri sanki dip yaptı?

Belediyelerin, Üniversitelerin, Bakanlıkların; kimi Vakıflara yaptığı mal-mülk, Arazi bağışlarının envanterini çıkarmak işin tüm hesabını ortaya koyar.

**

Bunların tümü Devlet Malı’dır. Yani, O mallar 81 milyon insana aittir. Hiçbir Bakanlık ve Makam o bağışları yapma yetkisine-hakkına sahip değildir.

Sakarya’da, sadece Zirai Donatım’a ait mal mülk ve arazileri yıllardır yazarım. Kimse sadece Kent Parkı kastettiğimi sanmasın.

Sakarya’da, Zirai Donatım mülk ve arazilerinin toplamı Taraklı İlçesi’nden bile büyüktü. Erenler, Pamukova, Akyazı, Hendek, Söğütlü-Ferizli, Kaynarca, Geyve; her ilçede Donatım tesis ve arazileri vardı. Hepsi satıldı; Sakarya hava aldı : -)

**

Silahlı Kuvvetlere ait, muhteşem doğa cennetleri haline getirilmiş, araziler tek başına can acıtır. Sapanca’da Silahlı Kuvvetlerin bıraktığı öylesi 3 doğa harikası arazi gitti. Kalan en büyük Doğa serveti de, nedense (?) elden ele geçirilir gibi?

“ Türkiye’de en büyük Kamu arazileri Demiryollarında! Bu nasıl bir şey?” diye, hedef gösterilen Demiryolları Arazileri de yutuluyor. Ki, kıyım devam da ediyor.

Adapazarı Gar arazilerinin yarısı bile kalmadı. Eski Gar, Ambarlar, Lojmanlar, Şeker ve Donatım fabrikalarına giden yollar, yok artık.

TÜVASAŞ’a ait fabrika ve lojman arazilerinin dörtte üçü yok şimdilerde.

Şehir içindeki mahalle okulları Otopark yapılırsa, işte O da ihanetin zirvesi olur!

MİLLİ PARKI GÖRMEDEN;

SAKARYA PAÇALARI SIVAMAMAK !

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı seçimi sırasında, Ali KOÇ başkanlığını erken kutlayanlara ne demişti: “ Ben, denizi görmeden paçaları sıvamam!”

Ülkede son derece önemli bir Dip Dalgası yaratmak öyle her Babayiğidin harcı değil. Ayrımsız, kibirsiz, öngörülü, paylaşımcı olunca hayal kırıklıkları önleniyor.

İhtiras gafletini çoktan aşmış olan Koç Ailesi; Beşiktaş’a da, Galatasaray’a da, Fenerbahçe’ye de katkı vermiştir. Yani; Türk Sporuna ayrımsız katkıları bilinir.

Beşiktaşlı olarak, Beşiktaşlı Rahmi Koç’a zaten saygım vardı; Ali Koç ile saygım daha da büyüdü.

**

Sakarya eski Atatürk Stadı arazilerinin, “ Millet Bahçesi !” yapılacağını duyunca da müthiş mutlu olmuştum. Bunu da, vesile olanları da yazdım. Amaaa…

“ Millet Bahçesi!” müjdesi, bir Seçim Vaadi haline dönüşüp, Sakarya gündemini belirler olunca; ben de, “ Millet Bahçesi’ni görmeden paçaları biraz fazla sıvadık galiba!” dedim.

Ben bile; “ Cumhurbaşkanı, daha helikopterden inmeden arazi sahibinin onayı alındı, hayırlı olsun!” gibi davrandım. Erken kutlamam hayal kırıklığım olabilir?

**

Ergün Atalay’ı, kimileri bu işin mimarı gibi öne çıkarınca, kaygılarım büyüdü. Sakaryalı O Ergün Atalay ki, Ülkeyi Yönetenin helikopterindeymiş!

Ben Sakaryalı isem; Cumhurbaşkanı nezdinde O denli güvenilirliğim de varsa; T.C. Demiryolları Çalışanları Sendikası’nın yıllar yılı Genel Başkanı isem;

Cumhurbaşkanı’nı Adapazarı Garı ve Atatürk Bulvarı üstüne getirir; “ Sayın Cumhurbaşkanım, 2018 sonunda Haydarpaşa-Sirkeci Garları açılıyor; Avrupa-Asya Demiryolları hatları işletmeye açılıyor.

Türkiye’nin, 125 yıldır en verimli hattı olan Haydarpaşa-Adapazarı Garı hattı, emir verin 3 ayda işletmeye açılır. Sakarya halkı bu emrinizi bekliyor!” derdim.

Ergün Atalay da bilir ki; Adapazarı Garı 1-2 ayda işletmeye açılır durumda! Hem de; AK Parti, Adapazarı Garı-Haydarpaşa hattını işletmeye açmazsa Sakarya kaybedenler Şehri’dir.