Bu haftaki köşemi, eski bakan İsmail Müftüoğlu’nun yazısına ayırmayı uygun buldum.
İlginizi çekeceğini düşündüm.

​“Sayın Başkan;

​Bu mektubumuzu, size karşı son uyarılarımız olarak, kaleme almış bulunmaktayız. Hemen ifade edelim ki, sizden dünyevi hiçbir talebimiz olmadı, olmaz da.

​Malumunuz olduğu üzere, insanların anlayış farklılıkları, fıtrattan kaynaklanır. Anlayışlar aynı olsa, ihtilaflar ziyadeleşmez, tam aksi mutabakatlar oluşur. Böylece ülkeler ve milletler huzura kavuşmuş olur, umutlar ziyadeleşir ve adalet hâkim olur. Onun için ağabeylik hukukuna güvenerek, bizce önemli, size de faydalı olacağını düşündüğümüz, bazı hususları aktarmak istiyoruz.

​Şöyle ki;

1- Sayın Başkan, siz uzun bir zamandan beri Türkiye Cumhuriyetini yönetmektesiniz. Bunun ne kadar güç ve yorucu olduğunu, hasbelkader bilenlerdeniz. Bu yorgunlukların bedelinin karşılığını, milletin sevgisine nail olmakla bulmaktasınız.

Nitekim siz yoruldukça, millet de sizi her seçimde kucaklayarak, makam sahibi yapmıştır. Bu durumdan herhalde siz de, ziyadesiyle memnun ve müftehirsiniz. Zira ‘halka hizmet Hakk’a hizmet’ anlayışını yakinen bilenlerdensiniz. Bu husus, enerjinizi artırıyor, onun için yorgunluktan şikâyetçi olmuyorsunuz.

2- Sayın Başkan, millet için yaptığınız hizmetler, sizi tekebbüre sürüklemesin. Tam aksi Allah’a şükre vesile olsun. Çünkü herkesin ameline göre hesaba çekileceğini bilmeniz, daha mütevazı olmanızı gerektirmektedir. Böyle bir hal, sizin kadr-ü kıymetinizi artırır. Ayrıca gönlünüze huzur verir.

Millete yapılan hizmet, size bu imkânı sağlayan millete şükran vesilesi olmalıdır. Onun için milleti bütün olarak görmeli, ötekileştirme konuşmalarından uzak durmalısınız. Kanaatimizce bu hal, devlet başkanına daha çok yakışır.     

3- Sayın Başkan, hizmetleriniz tabanda makes buldukça, daima dua alacak, daha çok huzur bulacaksınız. Bundan dolayı, daha iyi hizmetleri realize ederken, asla tarafgirane davranmamalısınız. Bir kesimi değil, toplumun tümünü kucaklamalısınız.

Çünkü siz, sadece bir grubun veya fırkanın değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının devlet başkanısınız. Onun için de, milletin bütününü kucaklamaya mecbursunuz. Yaramaz olanları bile, ıslah görevi size düşer. Herkese baba şefkatiyle yaklaşmanız gerekir. Siyasi menfaatler mülahazasıyla hareket etmemeli ve Anayasa uyarınca yaptığınız yemini daima hatırlayarak, icra-i faaliyet göstermelisiniz.   

4- Sayın Başkan, her an politik konuşmalar yapmanız asla doğru değildir. Zira toplumu yormaktasınız. İyi bir idareci, milletine karşı bir hekim gibi, iyi bir hakem gibi ve çok iyi bir hâkim gibi davranmalı, millet fertleri arasında fark gözetmeden yaklaşmalıdır. Particileri değil, adaleti tutup kaldırmalıdır.

Zira siyasi taassubun istikamet sapkınlığı olduğunu, gelişmeleri önlediğini, sevgiyi yozlaştırdığını, nadanlığa sebebiyet verdiğini bilenlerdensiniz.

Siz, devletin başı olarak, yumuşak ve babacan tavırlarınızla gönül kapılarınızı herkese açmalısınız. Size karşı muhabbetin artmasını, yansız, tarafsız ve adil davranışlarınızla sağlamalısınız. Yoksa tahakküm anlayışıyla, tehditlerle vatandaşın gönlünde yer almak mümkün değildir.

5- Sayın Başkan, bütün vatandaşlara karşı âlicenap olmanız, göreviniz gereğidir. Bağırıp çağırmanın, sert cümleler kurmanın, etrafınızda bulunan samimi insanları sizden uzaklaştıracağını, elbette ki idrak edersiniz.

Ayrıca göreviniz gereği adaletten uzaklaşmadan, herkese adilane ilgi göstermeniz, milletin bir araya gelmesine ve birliğine vesile olur. Öfke dağıtıcıdır, sevgi ise toparlayıcıdır. Onun için konuşmadan önce dokuz düşünüp, bir konuşmanız daha isabetli olur kanaatindeyiz. Zira söz ağızdan çıktıktan sonra, onu kontrol etmek mümkün değildir.

Ama gördüğümüz ve takip edebildiğimiz kadarıyla, her konuda konuşarak, hem kendinizi, hem de milleti yormaktasınız. Fani makamlar için bu efor, sizce fazla değil mi? Etrafınızda menfaat gereği kümelenenler, size yazık etmiyorlar mı? Makam heveslilerinin etrafınızda pervane oluşları sizi aldatmasın. Bu nevi görüntülere asla metelik dahi vermeyin. Sizin devamlı alkışlayan ve tabasbus gösterenlere ihtiyacınız yoktur. Çünkü yıllardan beri, bu milleti siz idare etmektesiniz.

6- Sayın Başkan, icraatlarınızda güler yüzlü ve sevecen olunuz, abus çehreli olmayınız. Millete huzur verici konuşmalar yapmalısınız, milleti gerecek konuşmalardan uzak durmalısınız. Zira toplumun gerilmesi kaosa sebebiyet verir, ortam gerilir, tahmin edilemeyen patlamalar meydana gelir. O zaman da korku zirve yapar, maksatlı provokatörler ortaya çıkar. Olayları ajite etmeye çalışır. Meydana gelecek olayların hesabı da, baş olmanız sebebiyle size sorulur, size yazık değil mi?

​​Yukarıda sıralanan meselelerin akıl yoluyla çözümü için, yöneticinin mangal gibi bir yüreği, merhamet dolu bir gönlünün olması gerekir. Onun için;

• Yönetici, çoban gibi, baba gibi, ana gibi davranan, kalp gibi işleyen, yaşlılara, yetimlere yardımcı olan, zorlaştırmayan, adaletle hükmeden, iyilikle muamele eden, zalimane davranmayan bir insan olmalıdır.

• Güzellikle yöneten, öğüt verici olan, zorlaştırmayan, doğru sözlü olan, eleştirilere açık olan, eleştirildiğinde kızmayan, önceliklerini ciddi bir şekilde belirleyen, öfkesini tutabilen, güven duyulan bir insan olmalıdır.

• Yalan konuşmayan, cimri olmayan, çalmayan, çaldırmayan, hasetten uzak duran, aldatan ve aldatılmayan, sır saklamasını bilen, iyi bir dinleyici olan, devamlı konuşmayan, toplumu bizar etmeyen bir insan olmalıdır.

• İktidar sarhoşu olmayan, ciddiyeti de, şakayı da abartmayan, düşmanına karşı bile adil davranan, dilini tutmasını bilen, gıybet yapmaktan uzak duran, para ve mal tutkusundan uzak duran, gösterişten sakınan, hırslı olmayan, hak ve batılı birbirinden ayırabilen bir insan olmalıdır.

• Ayrıca hidayet ehli olan, eğri ile doğruyu ayırt edebilen, ferasetli, basiretli ve dirayetli olan, nefsinin hamalı olmayan, tefrikaya meydan vermeyen, şöhret peşinde koşmayan, her türlü ihanetten uzak duran, suizanda bulunmayan, sabırlı olan, umutsuz olmayan, her işi milletin hayrını düşünerek yapan, taraf görüntüsünden uzak duran, ehliyete önem veren, kliklerden ve meşreplerden uzak duran, hakkı tutup kaldıran bir insan olmalıdır.     

​Sonuç olarak denebilir ki;

- İnsanın en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır. (Hadis-i Şerif)

- Herkes kendi tabiatına göre hareket eder ve Rabbimiz kimin en doğru yolda olduğunu en iyi bilendir. (İsra/84)

- İnsanların kötüsü, fenalığından korkularak, insanların uzaklaştığı kimsedir. (Hadis-i Şerif)

- İnsanlar üç çeşittir: Tam adam, yarım adam, sıfır adam. (Hz. Hasan)

- Yeryüzünde iki çeşit insan vardır. Birlikte yaşadıkları insanlara hayatı hoş edenler, buna mukabil insanlara hayatı zehredenler. (Auguste Real)

- Büyük olmak, makam sahibi olmak iyidir ama adam olmak daha iyidir.

- Rahat durmayan daima rahatsız olur ve kendisi ile dövüşür.

- Kötü olan, insan değildir, insanın filleri, tavırları ve davranışlarıdır.

- Diken olup ayaklara batacağına, gül ol da yakaya takıl.

​Ebu Cure anlatıyor: Peygamberimiz (buyurdu ki); “Allah seni(toplumu) süfehanın şerrinden korusun.” “Kimdir bunlar” diye sorunca, cevaben; “Benden sonra bir takım idareciler ki, gittiğim yoldan gitmezler, sünnetime tabi olmazlar, kim onları tasdik ederse onlar benden değil, ben de onlardan değilim” buyurdu.

​Uzun zamandan, beri muhaveremiz olmamasına rağmen, bizce doğru olanları, size faydalı olur düşüncesiyle, aleni olarak aktarmak lüzumu hissettik. Hiç kimseye tarizimiz ve sitemimiz yoktur. Sadece sizin ifadenizle, ağabeylik hukukunu kullanarak, size yararlı olmaya çalıştık. Sürçü lisan etmedik inşallah.

​Bir hususu daha belirtmekte fayda görüyoruz. Çok rahat olmayınız. Halk yanınızda vehmine kapılıp, tedbirsiz davranmayınız. Bana kimse bir şey yapamaz mantığı içinde bulunmayınız. Zira gördüğümüz kadarıyla, etrafınızdaki çember daralmaktadır. Onun için hasım olanlarla, dostlarınızı netleştiriniz ve bu konuda tedbir almakta gecikmeyiniz.

​Kalın selametle.

​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 15.04.2019”