Bir hafta içinde 2 büyük hastane yangını yaşandı. Taksim İlk Yardım Hastanesi, dış kaplama malzemesi hatasından yandı denildi; 3 gün sonra unutuldu.

Cumartesi günü de Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Hastanesi’ne bağlı Dörtçelik Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde yangın çıkmış.

Sonuç: “ Soruşturma başlatıldı. Olayın nedenleri araştırılıyor.”

Sizce n’olur? Hiçbir şey olmaz. Devlet, hastanelerin onarımı için yine deli para harcar, hastalar zaten sıkıntıda olan sağlık kapılarında eziyet yaşar, unutulur.

                                                              **

“ Halkımız sürekli denetlenen içme sularımızı büyük bir huzur ve güven içinde kullanabilir.” denilir. Buyursun, güvenen içsin.

Şişe ve damacana suları için bile kuşkularım bitmez. Modern arıtmaları olan erdemli firmalar kendi denetimlerini yapıyorsa, eh derim. Bu bile parmakla sayılacak kadar azdır. Hadi gel de tercih et !

                                                              **   

Ulusal tv haberleri dinliyorum: “ Pazartesi gününden itibaren sahte Organik Yumurta satmak zorlaşacak ” mış… Nasıl?

Firmalar, yumurtaların üzerine “ Organik “ damgası vuracakmış. Denetimlerde damgalı yumurta Organik çıkmazsa, firmalara büyük cezalar varmışşş.

Oldu : -) Ama, içim asla rahat etmez. Hemen koşup güven içinde numaralı (!)  Organik yumurtaya koşamam.

                                                               **

Bu denetim işini meslekler kendileri namuslu yaparsa, içim ancak o zaman rahatlar. Denetim işinin yapıldığına, yapılabileceğine inanmıyorum.

Denetledin; yamuk çıktı, cezası ne ? Kamuoyuna teşhir edilen var mı?

                                     “ ABDÜLHAMİD’İN DEMİRYOLLARI ? “

Türkiye’nin dünyaca kabul edilen saygın yapısıyla derdi olanlar, en büyük makamlarda bile, tarih cehaleti dolu açıklamalar yapmaya başladıysa, eyvah.

Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkede yaşamış ve yaşayan her Cumhuriyet insanı için bir Bağımsızlık Sembolü, gerçek ve büyük bir kahramandır.

Afrika ve Asya çöllerinde, ülkenin dört yanındaki cephelerde bizzat savaşmış bir kahraman, bir GAZİ!  Bir millet kendi kahramanını tarihinden silebilir mi?

Yabancı her hangi bir ülke değil, herhangi yabancı bir düşman ülke de değil. Bağımsız bu ülkenin topraklarında doğup büyümüş insanlar gaflete düşemez.

                                                                 **

Bütün dünya biliyor ki; Hicaz Demiryollarını Osmanlı yapmadı. Hatta, Osmanlı da işletmedi. Haa, Fransız’a, Alman’a yapma ve işletme izinlerini verdi. Onlar da Hicaz yolundaki tüm petrollerin başına oturdu : -) Oturuş, o oturuş!

Osmanlı topraklarının İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus ve Yunan askerlerince işgal edildiği sırada da, Anadolu Demiryolları BİZE ait değildi.

Atatürk Cumhuriyeti, Kurtuluş ve Kuruluş’tan sonra Demiryollarını para vererek yabancılardan satın aldı. Adapazarı-Arifiye demiryolunu bile.

                                                                  **

“ Abdülhamid yaptı. “ demek, Atatürk’ün değerine asla zarar vermez. Ama, bir gün bile Yüksek Hızlı Trene binmeyenler, bu tartışmalarla kendi ülkelerine ne kadar büyük zarar verdiklerini göremezler. 

Kendi ülkesinin vatandaşlarını, sadece siyasi hedefleri için, Ayrıştırmaktan kaçınmayanlar ülkelerine inanılmaz zararlar verirler.   

Ki; Irak, Libya, Suriye nasıl paramparça edildi, körler bile gördü.

                                         “ SEN YIKILIRSAN, OLAN BANA OLUR !”

Selanik turundan dönüyoruz. Kavala’da öğlen yemeği molası verildi. Nefis bir sahil balıkçısındayız. Sahibi Anadolu’dan mübadele ile Kavala’ya göçen bir Osmanlı vatandaşı, Rum..

Balık mı yendi, kahır mı, anlatması zor. “ Türkler geldi “ diye deli divane olan bir Osmanlı Rumu. Mübadele yüzyıl olacak, O hala orada “ Türk piçi “ diye biliniyordu. Türkiye’ye gelen de, Yunan bozması mı ?

                                                                   **

Biz mübadelede Rumeli’den gelen Osmanlı Türkleri’ne çok mu farklı davrandık?

Ki, Dedelerim, “ Sakın topraklarınızı gavura bırakmayın, dağlara çıkın direnin.” denilerek, Osmanlı askerinin az kayıpla geri çekilişini sağlayan Osmanlılardı.  

Babam, Bosna’dan mübadele ile Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuştuğunda 23-24 yaşındaymış. Vuruşmalarla geçen gençliği hayata Cumhuriyet ile tutunmuş.   

                                                                    **

Kafkas ve Balkan halkları en huzurlu ve güvenli yaşama şansını, hala bu gün bile, ancak Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı altında buluyor.

Kimse, hiçbir siyasi düşünce ülke halkının arasına fitnelerle Ayrışma sokmasın.

Önceki yazımda da vurguladım; Irak, Libya, Suriye halkları ayrıştırıldı ve ülkeler paramparça oldu. Ayrıştıranlar petrol yağmasına ilk günden başlıyor.

                                                                 **

İyi biliyorum ki; tek bir komşum yıkılsa O ateş bir gün benim de kapımı çalar. Ölen aile büyüklerimizi mahallelimizle Yenicami’den yolcu ettik, dahası yok.