Sevgili okurlar,
Sizlere, “Brüksel Penceresinden”, ülkemizin iç, dış, siyasi, ekonomik, sosyal, turistik, yönetsel, sistemsel sorunları ile yöresel yaşama dair görüş ve düşüncelerimi, itina ile paylaşmaya özen gösteriyorum..
Geçtiğimiz cumartesi günü “İstanbul aşkı” başlıklı yazıma büyük ilgi gösterenler oldu..
Memleketim Sakarya’dan Brüksel’e güzellikler, iltifatlar yağdıranlara teşekkür ederim..
Ayrıca bir önceki, yani çarşamba günkü yazımda söz ettiğim ,” Bir cumhuriyet öğretmeni Selime Tuncer ve Karaçalılık Köyü” değerlendirmelerim, büyük memnuniyet ve takdir topladı..Hatta yazıyı ağlayarak defalarca okuduklarını söyleyenler, yazı satırları içinde kendi aileleri ve yaşam kesitlerine ait küçük dokunuşlar aradıklarını iletenler oldu.. Bu okurlarım arasında özellikle Avrupa’da yaşayan Sakaryalıların teveccühü beni ziyadesiyle duygulandırdı..
Bizim yaşadığımız topraklara, gururla dalgalanışını seyrettiğimiz Bayrağımıza, “Dur Yolcu” diye, selam duran askerimize, bizi her dem bağrında ağırlayan insanımıza vefa borcumuz var..
Sakarya’ya bir futbolcu, bir memur, bir öğretmen, bir basın mensubu olarak hizmet etmiş, sonra yurtdışında ülkemin bayraktarlığını, alperenliğini, gönüllü elçiliğini ve bir gazeteci, bir yazar olarak durmadan,dinlenmeden dert eden,bunlara çözümler arayan ,bu manada görüş ve düşüncelerini bazen yüksek sesle,bazen kısık sesle dile getiren biri olarak, bu köşeden de sizlerle ülkemizin güzelliklerini, sorunlarını paylaşmaya devam ediyoruz..
Bu öyle bir serüvendir ki, Akyazı’nın Alaağaç Köyü’nden başlayan ve sonra Akyazı Gençlikspor’da yıldızlaşan, Akyazı Orman İşletmesi’nde sevgili merhum Naci Fazlıoğlu, Ahmet Günday ustalarla yolu kesişen,
Akyazı Lisesi’nde, sevgili merhum Mustafa Akdeniz, Mesut Papatya ve diğer arkadaşlarımla birlikte, Akyazı gençliğine eğitim ve öğretim hizmetinde bulunan, genç, idealist, ülkesini seven, ileriye bakan, tarihinden ibret ve ders alan, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına her dem minnet ve şükranlarını ifade eden, bir genci sizlere anlatmak elbette zordur..
Bizim de, iniş-çıkışlarımız oldu..
Bizim de, acı, tatlı günlerimiz oldu..
Bizim de, sevgiler, düğüm, düğüm boğazımızda kaldı..
Bizim de, bitmek bilmeyen hayallerimiz oldu..
Hayata hiç küsmedik, kimseye kin ve öfke ile bakmadık, hep ileriye bakarak bugünlere geldik..
Akyazı günlerimi unutmak olur mu?
O yıllar, sağ-sol fırtınası içinde hem milliyetçi kesime, hem de sol kesime gönül verenlere mesafeli olduk..
Adapazarı’ndaki günlerimiz ise bir basın mensubu olarak, insanımızı aydınlatmak, bilgilendirmek, çağı yakalamak, teknoloji ile buluşturmak adına olmuştur..
Gerek Akyazı’da ve gerekse Adapazarı’nda, Karasu’da, Hendek ve Taraklı ile diğer ilçelerde iz bırakan arkadaşlıklarımız, dostluklarımız oldu..
Şöyle geriye dönüp baktığımızda,gurbette geçirdiğimiz yılların sayısı 34 yılı buldu..
Az değil hani!
Şairin dediği gibi yolun yarısı gibi!?
Yaşadığım ülke Belçika’da olduğu gibi, Almanya, Hollanda ve diğer ülkelerde de kadim arkadaşlıklarımız, dostluklarımızın temelleri atıldı..
Brüksel’e geldiğimiz o günler, aile nüfusumuz 4 idi..
Şimdi ise 12 kişilik çekirdek bir aile yapısına kavuştuk..
Bir bebeğimizde yolda..
Allah sağlık, güzellikten ayırmasın!…
Kardeşlerim ve yakınlarım ile Brüksel’de, Almanya’da, Avusturya’da, Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek, kültür geleneklerimizi yaşatma yolunda üzerimize düşeni yapıyor, yapacağız..
Biz bir o kadar da, Sakarya’da, Trabzon’da,Giresun’da Zonguldak, Düzce, İzmir ve Azerbaycan’da varız..
Bize “Cinali Oğulları” derler..
Yüce yaratan, herkese ağız tadı ile huzur ve sağlık versin..

***
Sevgili okurlar,
Bizim derdimiz Türkiye’dir..
Türkiye’nin en iyi şekilde yönetilmesi ve milli gelirin adil, eşit bir şekilde şeffaf olarak dağıtılması ve bölüştürülmesidir..
Elbette bu yolda, siyaset kurumuna önemli görevler düşüyor..
Devletin imkan ve kabiliyetlerini, yine eşit, adil ve şeffaf bir şekilde kullanılması, eşe, dosta ayrıcalık tanınmaması ve vatandaşların verdiği vekaletin en iyi şekilde tarafsız, doğru bir şekilde yerine getirilmesidir..
Bu yolda göreve gelen siyasi partilerin, başarı ve başarısızlıklarına şahit olmuş bir basın mensubu, bir vatandaş olarak, şunu söyleyeyim ki, siyaset kurumu, maalesef sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de gereğini, yani üzerine düşeni yerine getiremiyor!..
Beceriksizliğin faturası bu nedenle ağır oluyor..
Bu ağır faturalar, insanımızın, vatandaşımızın belini büküyor, hayatlarını zehir ediyor..
Demokrasinin tarifini yeniden yapmaya gerek yok!..
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından bu yana, aldığımız yol, AK Parti iktidarı ile sekteye uğramış, devletin çivileri çıkmış, fabrika ayarları bozulmuş ve adına “başkanlık sistemi” denilen, bir tek adama mahküm bir ülke olarak Türkiye, bin-bir sorunlarla karşı karşıyadır..
Son İstanbul seçimleri,yeni bir umut ışığının yanmasına vesile oldu..
Artık insanımız, hizmet odaklı, herkesi kucaklayan, sevgi ve saygı temelinde, birlikte yaşamı, hesap verebilir siyasetçilerin özlemi içinde olduğunu göstermiştir..
İstanbul’u aşkını genç,dinamik ve herkese umut veren bir genç çalmayı başarmıştır..Bu süreçte ona destek olmak,onunla birlikte hizmet aşkı ile yürümek herkesin görevidir..
Siyasi partiler bu sonuçlara bakarak,önemli analizler yapmalı ve dersler çıkarmalıdır..
İstanbul’da CHP ve Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu yüzde 54,21 ‘lik oy aranı ile halkın 4 Milyon 741 Bin 870 oyunu almayı başarmıştır..
Rakibi AK Parti ve Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım ise yüzde 44,99’luk oy aranı ile halktan 3 Milyon 935 Bin 444 oy toplayabilmiştir.
Her iki adayı da tebrik ederim..
Özellikle siyasilerin verdiği mesajlar önemlidir.. Bu yeni süreçti..İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde köstekleyen değil, destekleyen tavırları ile İstanbul’a hizmet için Başkan Ekrem İmamoğlu ile birlikte yapmalıdır..
Aynı şekilde Ankara’da Mansur Yavaş’a karşı süren hasma ne tutumdan iktidar vazgeçmelidir..
Halkın mesajı açıktır..
AK Parti iktidarı, siyasetini yeniden gözden geçirmeli ve yapılan yanlışlardan dönülmelidir..
Son AK Parti Grup Konuşması’nda AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “burnundan kıl aldırmayan” konuşması ile hala “ biz yaptık ve biz” demekten geri durmuyor..
“ Biz” demek ne oluyor?
Siz yaparken, ötekiler uyudu mu?
Bu kısır çekişmelerden kaçıp, ülkemizi yarınlara nasıl taşırız, sorunlarımızı birlikte nasıl aşarız, milli geliri birlikte nasıl paylaştırırız, eşit, adil yönetimi nasıl gerçekleştiririz, işsizlere yeni iş imkanlarını nasıl oluşturabiliriz, diplomalı gençlerimizi liyakat anlayışı ile işe nasıl yerleştirebiliriz, insanlarımızın yaşam özelliklerine dokunmadan yasakçı anlayışları nasıl öteleyebiliriz, dini siyasete alet etmeden, devletin imkan ve kabiliyetlerini israf etmeden,şeffaf bir şekilde nasıl yönetebilirizin siyasetlerini oluşturmalıyız..
Ağır bir metal yorgunluğu içinde olan AK Parti’nin, bu hali ile ülkenin sorunlarını çözecek gücü yoktur..
Tez elden, makul bir zamanda genel seçime gidilmesi, çarpık siyasi yapının düzeltilmesi gerekmektedir..
İstanbul’da demokrasi kazanmıştır..
Cumhuriyet kazanmıştır, vatandaş haksızlığa dur demiştir..
Bunu iyi anlamak, okumak ve dersler çıkarmak gerekir..
Tebrikler İstanbul!
Her şey güzel oldu!
Tebrikler küçük Berkay!
Hep derim ya, umut sizsiniz!
Yine diyorum; umut halkın kendisidir..
Halkın isteğine kulak verelim, bu isteği iyi analiz edelim, dersler çıkartalım..
Bunda inanın, acil zaruriyet var!