Biriyle konuşurken en zorlandığım bölüm sesleniş bölümüdür.Ýşte yine aynı zorluk içindeyim.Ergun Kaftancı’ya nasıl sesleneceğimi bilemiyorum.‘Sevgili’ diye başlasam çok laubali olur, ‘değerli’ diye başlasam resmi kaçacak, ‘sayın’ kelimesini de ben sevmiyorum.Ya benim Türkçem zayıf ya da Ergun Kaftancı’yı tanımlayabileceğim bir sözcük yok.En iyisi Ergun ağabey demek olmalı.Ergün ağabey ile bayrak değişimi yaptık; yeni yayın yönetmenimiz Kaftancı oldu.Ve çok iyi oldu…***Gizlisi saklısı yok!Yerel gazeteler, uzun zamandır gerçek işlevini yerine getiremiyor.Cart curt haberler, eften püften yorumlarla, gerçek gündem halktan kaçırılıyor.Bana göre, Ergun ağabey bu zorlu süreci aşacak biçilmiş kaftan.Bir gemici ‘lodos’u bilir, ‘poyraz’ı ‘karayel’i, ‘yıldız’ı tanır; ama, bütün rüzgarlar birden esmeye başlarsa dümeni hangisine göre tutacak?Sakarya’da gazetecilik yönüyle deniz dalgalı, rüzgar sert esiyor.Böylesi acımasız bir dönemde Ergun ağabeyin gazetemizin dümenini eline alması önemli bir olaydır.***Ergun ağabey benden şu sözlerle bir istekte bulundu.Dedi ki:- Çizmeden yukarı çıkmak hikayesini biliyor musun?Hayır, ama deyimi herkes gibi bende duydum anlamını kavrıyorum, dedim.Başladı anlatmaya:“Çizme uzun konçlu bir ayakkabıdır. Ressam, ayağı çizmeli bir adam resmi yapmış. Bir kundura boyacısı bu resmi görmüş ve çizmedeki pırıltıların yanlış olduğunu ressama söylemiş. Ressam, boyacının eleştirisini doğru bulmuş ve pırıltıları düzeltmiş. Bunun üzerine boyacı : “Ýyi ama” demiş, “pantolonlardaki kırışıklıklar da yanlış.” Ressam kızmış birdenbire : “-Yoo! diye kükremiş, çizmeden yukarı çıkma!”Hikaye bu kadar…Fakat Ergun ağabey, hikayeyi anlattıktan sonra gözlerini gözlerimden ayırmadı, kısa bir duraklamadan sonra konuşmasını hikayeyi yorumlayarak sürdürdü:“Bir kundura boyacısı yalnız çizmedeki boya pırıltılarının yanlışlığını anlar da pantolondaki kırışıklıkların biçimsizliğini anlayamaz mı? Kırışıklıklar, bir terzi gözüne lüzum göstermeyecek kadar, boyacının da görebileceği derecede yanlış çizilmişse pekala anlar. Boyacı, ‘ben boyacıyım, aklım gerisine ermez’ diye ağzını açmasın mı? Eğer açmasın, üstüne ödev olmayan şeylere karışmasın derseniz; siz de, boyacının dilinden kurtulmak isteyen o korkak ressamdan başka bir şey değilsiniz demektir. “Ve noktayı koydu:-Senden, çizmeden yukarı çıkacak yazı yazmanı istiyorum…***Ergun ağabeyi dinliyorum.Bizim şehirde gecikmiş tartışmaların kapısını aralamanın zamanı geldi geçiyor.Çizmeden yukarı çıkacak yazılar yazmaya çalışacağım.Yeniden ve cümleten merhaba…