Ticaret ve Sanayi Dünyası, dilerim, Sakarya için kişisel görüşlerimi paylaştığım yazılarımı, “ akıl satmak…iş öğretmek !” gibi, bir haddini aşma olarak değerlendirmez.  

Dünyayı, ülkeyi, hepsinden önce de şehrimizi izleyip, görüşlerimizi zamanında yazmayı kotarmaya çalışıyoruz.

                                                             **

Gençleşen SATSO Meclisi’ni ve Yönetimleri’ni de aynı düşüncelerle izliyorum.

İlkin de, yerel medyada hayranlıkla izlediğim, Çağdaş İş Dünyası’na yakışan bir görüntü için Yeni SATSO Meclisi’ne saygılar büyüttüğümü yazmak isterim.

Ülke, Toplum, Kent, Şirket-Marka, MESLEKİ TEMSİLCİLİK sıradan bir iş değildir.

Ülke Cumhurbaşkanı, Ülke Başbakanı ve Bakanları pırıl pırıl elbiseleri, traşlı pırıl pırıl yüzleri ve kravatları ile hepimizin, ülkenin çağdaş temsil düzeyidirler.

Çünkü; Çağın, temsil edilenin ve karşındaki düzeyin saygı gerçeği O’dur. 

                                                                       **

SATSO Meclis Başkanı Sayın Talip Kuriş’i, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Akgün Altuğ’u ve Yönetimlere seçilen SATSO temsilcilerini ilk günden beri izliyorum.

O kadar genç, fizyolojik fit, kravatlı ve takım elbiseli, şık, temsil ettikleri makamlara yakışıyorlar ki; izlerken saygım sevgim büyüyor. Şunu da bilirim:

Daha büyük saygıyı ve sevgiyi; gidilen her ziyaret makamında da, gelen her ziyaretçide de somut olarak göreceklerdir.

Teşekkürler SATSO ! Makam, genelde makama getirilenleri büyütür. Makama getirilen makama olan saygıyı, sevgiyi büyütürse, aradığımız tam da O’dur.

                                        SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BASKETBOL

 Sakarya Büyükşehir Belediyesi Basketbol Takımı’nın büyük başarısını sevgiyle, saygıyla izliyorum.

“ Taktir “ diyemem. Konu basketbol olunca, işi bilenler konuşur. O söz beni aştığından, spor sevgimi ve saygımı yazdım. Çünkü;

Dünya basketbolu ve özelde tüm Avrupa, son yıllarda Türkiye Basketbolunu hayranlıkla izlemektedir. Takımlarımızın Avrupa Şampiyonlukları bir numara.

 Sakarya Büyükşehir böyle bir lige bu yıl çıktı. İlk kez çıkılan ligde de ilk 8 takım içine girerek Play off’a kalıyorsan, hepimize saygıyla şapka çıkarmak düşer.

                                                                **

TABİİ, lafla işi geçiştirmek yetmez. Elimden geldiğince evimizdeki maçlara gidip, Gişeden nakit para vererek bilet alıp, hasılata küçük katkı yapmam şart.

Her yenilgi sonrasında eleştirip, ortalığı yangına da çevirmem. Gerçekçi olmak da şart. İki üç yılda hiçbir spor dalında böyle bir başarı elde edilemez.

Hala, Sporcu ve Sporsever bir şehir olamadık. Basketbolda büyük, hatta çok büyük bir başarı elde edilmiş, Şu anda Avrupa ve Dünya Sakarya’yı tanıyor.  

Ama, ortada taşıma suyla dönen Dev bir Değirmen var. O Değirmen de suyla değil, büyük paralarla döner. Koskoca Sakarya bu başarıyı 8-10 özverili insanın maddi desteği ile yürütüyorsa, bize geleceği şimdi planlamak da düşmeli.

Büyükşehir Basketbol takımının maç hasılatları Sakarya’nın ayıbıdır. Bu ayıbı bilet alıp takıma maddi destekle sadece hafifletiriz. Olsun; hasılat yapacağız.

                                                               **

 Sporcuların, başarılı dünya ülkelerinde ne kadar büyük Eğitim ve İstihdam Ayrıcalıkları verildiğini bilsek dudaklar uçuklar. Bir başka yazıda, Atatürk Cumhuriyeti’nin bizim kuşaklarımıza verdiği O Kamu Şanslarını yazarım.

Kamu ve Sporcu-Sporsever bir şehir işin içine çocuklarını katmadan, Sakarya Basketbol Değirmeni zor döner. CEDİ Osman’ı şimdi dünya biliyor…                            

                                 SAKARYASPOR BİR TARİH DAHA YAZAR MI ?

Altay’ı Yeni Atatürk Stadı’nda yendiğimiz maç öncesi yazılanlara üzülmüştüm. Maçlara gitmiyordum, ama ligi çok iyi izliyordum.

Altay maçına konuk olarak gittim. Ülkemizi ve Sakarya’yı yaşamadan tanımak çok zor. Sevgi ve anlık heyecan bazen aklımızı bile aşıyor.

Galip gelinemese, sahadaki oyuncular kim bilir ne yaşayacaktı? Sevgi, saygı bir anda biter miydi? Herkes, saha dışında Oyuncuların neler yaşadığını az çok da biliyor.

Maaşların yatırıldığı gün bizler bankamatiklere koşup, şıkırt paraları çekip, güler yüzle evimize gelmenin ne demek olduğunu da biliriz; ya sporcular?

Kuşkusuz, Onlar için de hayat ve onur sadece 90 dakika değil ki ?

Paramız yok, üç kuruş borcumuz varsa, alacaklı esnafın 3 sokak ötesinden geçeriz! Alacaklıyla karşılaşmamak için, aynı kahveye çıkmaktan vazgeçeriz!

                                                                **

Üstelik; Altay maçından ede döndüm; fikstürün ve puan cetvelinin başına oturdum. İlk 6’ya ve düşmeye oynayan hiçbir takımla maçımız yok!

Sakaryaspor’u benden yüz kere daha iyi izleyen herkes bilir ki; O günden sonra oynanan maçlarda kimi (?) şeyler işe girmeseydi, biz lige çıkardık.

 Şimdi de çıkarız. İyi takımız; takım iyi de profesyonel… Tatangalar; eğer heyecan, gaz ve  öfkeye yenilmezlerse, bir takımı lige çıkaracak tek seyircidir.

3 Maç 3… Futbolcu lig sınıfı atlayacağını zaten bilir. Seyirci, her durumda 90 dakika hiçbir olayı, küfürü, taşı çakmağı, kışkırtmayı, düdüğü iplemeden sadece takımı desteklesin.

Rakibin, düdüğün yanlışlarını en büyük paniğe sokan ve lehimize çeviren ıslık fırtınasıdır. Sertliklerde, her tehlikeli harekette ayağa kalkarak sadece,” Ooo”  gümbürtüsü ile faul istemektir.  3 Maç 3…