Yazımın başlığına bakıldığında içeriğinin ne olduğunu merak ettiğinizi hisseder gibiyim, bu hususta birlikte çocuk olmanın farklı yönlerine birlikte göz gezdireceğiz.

Bürokratik oligarşi denilen bu canavar, eğitim sistemine uygulandığında askeri usul ile eğitim veren, nizama sokan, köhnemiş eğitim kurumlarının ellerine çocuklarınızı teslim etmiş oluyorsunuz.

Bu eğitim kurumlarında ve uygulanan yanlış eğitim sistemleri ile sistematik bir köle hızar zihniyetinden farklı bir profil yetişmeyeceğini çok açıkça söyleyebilirim.

Bunun destekleyicisi olarak alttan bu sistemi destekleyen, çocukları sosyal hayattan asosyal bir hayal dünyasının içerisine iten teknoloji hastalığını da es geçmemek gerek.

Robotlaşmış bir sistemde eğitim gören ve teknolojiyi hayatının merkezine koyan tüm çocuklar ve gençler dünyaya farklı açılardan bakabilme ehliyetlerini kaybediyorlar.

“en yaratıcı, en yenilikçi, en inovatif, en etkili, en ses getiren, en iyi lider, en zeki” gibi unvanlara sahip olmak istiyorsanız hayata farklı pencerelerden bakmanız gerekecektir. Bu hususta sizi doğa, bilim ve en önemlisi yetiştiriliş tarzınız destekleyecek.

Tüm bu unvanlarla nitelendirilebilecek bireylerin altyapılarında dünyaya farklı bir gözle bakıyor olabilmenin verdiği güven yatıyor.

Nihayetinde en değerli hazineniz söz konusu: “çocuklarınız“!

Çocuklara 7 yaşına kadar tırmanma, yüzme, ok atma, koşma, zıplama, engelleri aşma, balık avlama, örgü örme, boya-badana yapma tarzı işleri öğreterek teknolojiden uzak tutmanız mümkün.

Kendi ellerimizle geleceklerinin çalınmasına, özgüven duygularının kaybolmasına ve tüm bu bağlamları destekleyen eğitim sisteminin kollarına ister istemez çocuklarımızı itiyoruz.

Gelecekte iyi bir diploma sahibi olmanın yanı sıra, iyi bir insan, yardımsever, hoşgörü sahibi, hürmet bilir, vefa bilir ve insan olmanın anlamını kavramış çocuklar yetiştirmek bu kirlenen Dünya için elzem ihtiyaçtır.

Buna verilebilecek en iyi örnek ise hepinizin yakından tanıdığı Vali hikayesi;

Adam oğluna hep sen adam olamazsın dermiş, oğlu da babasına ileride göreceksin nasıl bir adam olduğu mu sana göstereceğim, der.

Aradan yıllar geçer delikanlı okur ve bir ile vali olur; vali olduğu gün yardımcısına emir verir babasının ismini vererek; git falan köyde bir adam var onu alın getirin der.

Emir –demiri keser misali valinin yardımcısı Valinin babasını apar topar alıp getirir, babasının içeri girmesiyle oğlu babasına baba; “bana adam olamazsın diyordun bak ben vali oldum” der.

“Oğlum ben sana vali olmazsın demedim ki, adam olamazsın dedim, adam olsaydın babanı ayağına getirmezdin” der…

Herkes iyi bir diploma sahibi olabilir, herkes Vali olabilir fakat İnsan olma duygusu hepsinden yüce ve değerlidir, bizler hayatın olgusunu ve amacını anlayarak evlatlarımızı ‘İnsan’ olma yolunda değerlerimizle yetiştirmeliyiz.

Teknolojinin tuzağına itmemeli, onlara birey olmanın anlamını empoze etmeli ve Bürokratik Oligarşi sistemden uzak tutmalıyız.

Tüm bu gelişen teknolojinin kurbanı olan çocuklarımız doğanın, toprak ananın bize verdiklerinden habersiz yetişiyor.

İyi değerlere uygun bir yaşam sürmek sizi, problemlere karşı çok düşük bir hoşgörü derecesi gösteren bir topluma karşı korur.

Paulo Coelho der ki; “Her gün aynı olduğunda bunun nedeni, insanın, güneş gökyüzünden her geçtiğinde hayatta ortaya çıkan tüm güzel şeyleri algılamayı bırakmış olmasıdır.”

Önce aynanın karşısında kendimizi ardından da yetiştirdiğimiz çocuklarımızı bir sorgulayalım, bu bozuk sisteme kurban etmeyelim.

Sevgilerimle, hoşçakalın…