Geçtiğimiz hafta yaşanan bir olayla AK Parti’nin müftülere sıfır ahde vefasına bir kez daha şahit olduk. AK Parti’nin zaten ahde vefa ile bek bir işi olmadığı için, bu olaydaki tavrı da beni bek öyle aman aman derecede şaşırtmadı. Geçtiğimiz haftayı şöyle bir hatırlarsak; Adapazarı Müftülük binasının deposunda biriken eski ve yıpranmış Kur’anlar geri dönüşüme gönderilmiş, ve bu esnada, mal bulmuş mağribi gibi fotoğraflanınca sözde kıyamet kopmuştu.

                                                            **

Önce olayın ilk noktasına bir bakalım. Hani şu, ‘Kur’anlar nasıl geri dönüşüme gönderilir?’ cümlesiyle başlayan suçlayıcı noktasına. Şöyle bir özetleme yapalım. Sadece Sakarya’da her yıl binlerce Kur’an yıpranıp, kullanılmayacak hale geliyor. Tamamen yıpranan bu Kur’anlar, ilgili müftülük binalarının en alt katındaki depolarda paketleniyor. Ve bir gün o depolar, yıpranmış Kur’an ve diğer dini kitaplarla tamamen doluyor. Dolan depolardaki eski Kur’anların yeniden onarılması, maliyetini belki de on misli aşacağından mümkün değil.

                                                          **

Zira, yeni basılmış bir Kur’an bugün 15-20 lira civarında. Yıpranmış bir Kur’an onarımı belki birkaç yüz lira. Zaten, Diyanet’de, yıpranan, eskiyen Kur’anların onarılmasından yana değil. Bir zamanlar Diyanet’ten eskiyen, yıpranan Kur’anların toprağa gömülmesi kararı çıkmıştı. Sonra bu ne kadar uygulandı bilmiyorum. Şunu söylemeye çalışıyorum; ömrünü dine, Kur’ana, ahdetmiş bir müftü, ‘Atın şu Kur’anları çöpe’ diyebilir mi?’ Bakın çöp başka, geri dönüşüm başka.

                                                         **

Müftülüklerde zimmetli kitapların haricindeki tüm kitaplar bir gün eskiyince, yıpranınca yenileriyle değiştirilir. Eskileri de Diyanet’te olduğu gibi geri dönüşüme gönderilir. Bu bütün ülkede böyle. Şimdi ne oldu; Müftü Cevdet Cemal Çıkrık’ı açığa aldık. Sebep? Yıpranmış, eskimiş Kur’anları geri dönüşüme gönderdiği için. O zaman hemen söyleyeyim, başta diyanet işleri başkanları olmak üzere, siz bunu suç görür ve işleyenleri de açığa alırsanız, elinizde ne bir diyanet işleri başkanı ne de bir müftü.

                                                        **

Onlarca yıldır eskiyen Kur’anlar sizce ne oluyordu acaba? Sadece Sakarya için söylüyorum; Sadece bir yılda belki binlerce Kur’an eskiyor, yıpranıyor ve kullanılmaz hale geliyor. Bunlar için yapılması gereken belli. Yapılan da zaten odur. Bu olay yaşanırken, ben olayda adı geçen Müftü Cevdet Cemal Çıkrık’ı araştırıyordum. 8 yıl başarılı bir Ankara Pursaklar Müftülüğü sonrası yaklaşık iki yıl önce Adapazarı Müftüsü oldu.

                                                         **

Şöyle iyi, böyle başarılı, bu kadar seviliyor, şu kadar övülüyor demek istemiyorum. Zira, içinde bulunduğumuz durumla bunun alakası yok. Ama onun bir gerçek olduğunu da belirteyim. Ve buradan hemen tekrar AK Parti’ye dönelim; Bir milletvekili, bir il yöneticisi, bir belediye başkanı acaba bu müftüyü arayıp, ‘Hocam ne oldu?’ diye sondu mu acaba? Acaba gerçekleri merak eden bir kişi oldu mu? Hiç sanmıyorum. En kolayı nedir, ‘Açığa almak’ onu yap bitti!  

                                                         **

Ve şunun da altını çizerek söylüyorum; AK Parti, Diyaneti, müftülükleri her zaman kendi sokağı, kendi bahçesi olarak görür. Ama en küçük bir sıkıntı da işte bu örnekte olduğu gibi üç maymunu oynar ve bunu da siyasete bağlar…

                                                        **

Diğer hocaların çoğu, daha önce başlarına gelenler nedeniyle AK Parti’nin bu konudaki yapısını çok net olarak öğrendi. Sanırım, Cevdet Cemal Çıkrık Hoca’da bu olay sonrası sanıyorum hızla öğrenmeye başlamıştır. Bunların hepsinin ayakkabı gibi olduğunu ve hep arkadan vurduğunu!..