Şehirde bir şeyler oluyor…
Acayip işler dönüyor…
Vaktiyle başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu 7 Haziran 2015 seçimleri için Sakarya’ya geldiğinde bir söz vermişti…
Ne sözü?...
Bin yataklı hastane sözü!...

Hoş bir iş değil söz verip yerine getirmemek; insanın kimliği üzerine lök gibi oturur…
Daha sonra 24 Haziran seçimleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan Sakarya’ya gelmişti; o da hastane sözünü yinelemişti…
Ve geçen Cuma günü, 2019 yerel seçimleri kapsamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Sakarya’ya  geldi, o da söz verdi, bir yıl içinde hastane ihalesi gerçekleşecek, dedi!..

Çok ekmeğini yedi Adalet ve Kalkınma Partisi bu hastane işinin, 2015’ten bu yana yapılan genel seçim, referandum ve cumhurbaşkanlığı hep kullandı…
Şimdi de yerel seçimde kullanmak istiyor…
Hazreti İsa’nın tükenmez ekmeğine benzedi bu iş…
Ya babam ye!...

***

Denebilir ki:
- Ne var bunda, söz verildiyse elbette yapılır…
Doğrudur…
Ancak inandırıcı olma koşullarından biri de ciddiyettir…
Bir hastane yapım işinde bu kadar söz verilip, bunca zaman geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınmamışsa verilen söz lafügüzafa dönüşür…

Peki kim bu sözü verenler?..
Başbakan Ahmet Davutoğlu…
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan…
Ahmet Davutoğlu
söz verdiği 2015 yılında başbakandır, hükümet adına konuşmuştur…
İcranın bir numarasıdır…
Söz verdi mi?..
Evet…
Recep Tayyip Erdoğan devletin tepesindedir, daha başka deyişle sözü kanundur…
Söz verdi mi?...
Verdi…

Şu işe bak sen!...
Devletin en tepesindeki yetkililer söz veriyor, yerine getirilmiyor;  ama bizden şimdi sağlık bakanının sözüne inanmamız bekleniyor…

Halkı ciddiye alınan bir şehirde mi yaşıyoruz?...
Rüya mı görüyoruz?...

***

Neymiş?..
Bin yataklı hastanenin temeli bir yıl içinde atılacakmış, iki yıl içinde tamamlanacakmış…
Bir hastane sözü ortalıkta dolaşıyor; ama, dört yıldır durmadan yinelenen söz vermek olur mu?..
Biz Sakaryalılar kendi kendimize övünmesini severiz…
Biraz da düşünmesini bilsek!..
Ve desek:
- Bu kez söze kanmadığımızı sandıkta gösterelim!..
Ne olur?..
O hastane işi sözde kalmaz, bunlar uyandı denir, kaybedilmemeli diye düşünülür, göz açıp kapayıncaya kadar hastane işi gerçekleşir…
Demokrasinin gereği de bu değil midir?..