Sevgili okurlar,
Şüphesiz geçtiğimiz haftaya damga vuran en acı ve belirgin olaylardan birisi, Sakarya Ticaret Borsası Başkan Vekili Ahmet Erkan’ın, bürosunda görüştüğü emlakçı tarafından başından tabanca ile katledilmesiydi!
Maalesef bu müeyyesir olay sonrası hastaneye kaldırılan Ahmet Erkan, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Ne talihsiz bir olay!
Nasıl anlatılmalı ki?
Sevgili Sakarya Ticaret Borsası Başkanı Adem Sarı, bu elim olay karşısında duygularını ifade ederken, önemli hususların altını çizmeyi ihmal etmedi.
“Ahmet ile birlikte var ettiğimiz ve edeceğimiz birçok toplumsal katkıyı kaybetmiş oldum. Katillere azıcık akıl, devlet büyüklerimize nefret söylemini nalıncı keseri gibi kullanan herkese insaf diliyorum..
İnsanın ölümü, uzun bir aradan sonra, öteki canlılar gibi doğal yaşam döngüsüyle gerçekleşmiyor. Daha dün yeni bir ölüm nedeni tespit edilmişken, bugün o neden çoktan kanıksanmış ve normalleşmiş oluyor:
“Para, silah, ticaret, rekabet, hınç, devlet, bayrak, spor, fanatizim, kanser, hastalık, sel baskını, gurur, namus, din ideoloji, yoksulluk, deprem, cinnet” gibi saymakla bitmeyecek bir yığın o, bu şeyler, ölümlü bir varlık olduğumuzu unutturuyor, unutuyoruz!
Gerçekten yaşamın bilgiliğinden öğrenemiyoruz..Ölüm haberleri, yaşamımızı allak- bulak ediyor, bu haberlerden kendi payımıza dersler çıkartamıyoruz!..
Çıkarmayı beceremiyoruz!
Çok geç olmadan bu ölüm felaketinden ders çıkartmayı öğrenmeliyiz! Kıyıcılıktan, yıkıcılıktan, saygısızlıktan, sevgisizlikten kaçınmanın yolunu bulmalıyız! Her geçen gün ölümü, bir köşe başından fırlayıp, boğazımıza birileri tarafından dayatılan bir bıçak gibi kavramak istemiyoruz..Çünkü bu hayata kör bir hırstandaha fazlasını katan insanlar olmak için çalışıyoruz..
Gerekçesi ne olursa, olsun, sevgili dostum Ahmet Erkan’ı  cumartesi günü sevdiklerinden, ailesinden, dostlarından, hayattan ve güzel düşlerinden bu ölüm kopardı! Onun bu katledilişi yüreğimizi burktu, incindik, alabora olduk!
Ahmet Erkan’a uzanan o menfur el, acaba Ahmet’in onda biri kadar çevresine, topluma, ülkesine katkı üretmiş midir?
Onu katleden kurşun normalleşmemeli!?
O, ölümün bu kadar kalleşçesine olanını hak etmedi!
Bunu normalleştirmek, Ahmet Erkan’ın ölümünü normalleştirmek ve insan oluşumuzu katletmek olur!
Tekrar başımız sağolsun!
***

Sevgili okurlar,
Sakarya Ticaret Borsası üyesi ve Başkanvekili Ahmet Erkan’ı ilk defa Hendek’te düzenlenen bir fuarda tanıma ve sohbet etme imkanı buldum..
Türk tarımında “tohum” konusunda, üzerine düşeni yerine getirmede, elini taşın altına koyanlardan birisiydi Ahmet Erkan..
Bize de o yerli tohumlarından, birkaç paket verdi..
Tebrik edip, başarılar diledim ve ne büyük bir ulvi görev üstlendiğini, Türk çiftçisine,Türk tarımına ne büyük hizmette bulunduğunu söyledim..
Bu yıl ise Sevgili Ahmet Erkan ile Sakarya Ticaret Borsası’nnın Ağustos ayı meclis toplantısı öncesi tekrar buluşma imkanımız oldu..
Sevgili Başkan Adem Sarı’nın odasında toplanmıştık..
Ahmet Erkan, onun solundaki koltukta oturuyordu..
Hoş bir sohbette bulunduk, gelecek üzerine..
Sakarya üzerine, memleket meseleleri üzerine..
Sonra meclis toplantısına geçildi..
Biz de, Bizim Sakarya Gazetesi ekibi olarak, meclis toplantısına konuk olduk..
Sevgili Akademisyen, Ali Aktaş bir kültür sunumu yaptı..
O’na bir iki soru sordu..
Sakarya’daki “Dua Camileri” konusunda olduğu kadar, Kaynarca, Karasu, Kocaali sahil şifalı kumları hakkında bilgilendik..
Benim için harika bir gün idi..
Sonra Sakarya Ticaret Borsası ikramı dondurmalar geldi, üzerine Sakarya’nın doğal suyunu afiyetle içtik..
Sakarya’yı konuştuk, Sakarya ile yatıp, Sakarya ile kalktık..
Ne güzel bir gün idi..
Hala Ahmet Arkan Bey’in gülen yüzü hafızamda..
Hala gülen yüzü, geleceğe umutla bakan ışıl, ışıl gözleri, uzlaşmacı tavrı, kültüre verdiği değer..
Onun çabaları, hatıraları mutlaka yaşatılmalı..
Yaşatmalıyız Ahmet Erkanları!
Allah ailesi ve sevenlerine sabırlar versin, mekanı cennet olsun!

***
Sevgili okurlar,
Bu menfur cinayetin üzerine  bir başka cinayet haberi daha geldi.. 21 Yaşındaki bir genç, tartışdığı 55 yaşındaki babasını keserle ve bıçakla delik, deşik ederek öldürmekten çekinmedi..
Ellerini kana buladı..
Baba katili oldu!
Ne acı ve tarif edilmez bir durum!
Baba katili evlat!
Allah sonumuzu hayır eylesin!

***
Sevgili okurlar,
Sadece Sakarya’da değil, yurdun birçok yerinden bu tür haberler ile sarsılıyoruz..
Sevgi ve saygının bittiği, kabadayılığın kol gezdiği, herkesin, kendi hukukunu uyguladığı ve uzlaşmanın terk edildiği günlerdeyiz..
Tam da “30 Ağustos Zafer Bayramı” kutlamalarında yaşadığımız bu acı olaylardan ders almalıyız..
Sevgili Başkan Adem Sarı, ne güzel tarif etti..
“Herkes aklını başına almalı..”
Evet, herkes aklını başına almalı  ve bu tür olaylardan ders çıkartmayı, empati yapmayı bilmelidir..
Kusura bakmayınız, acı bir örnek vardır..
“Atlar tepişir, eşekler ölür” diye!
Ülkeyi yönetenlerin, sarf ettikleri sözler, toplumda açtığı yaralar, sevgi ve saygı surlarında açtığı gedikleri kimler onaracak ve kimler tamir edecekler?
Şurada yargı yılı başlangıcında yaşananlar, nasıl izah edilecek?
30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri için hazırlanan hutbede, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, hutbe duasına almamak, neyin nesidir?
Üstelik, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “dinimizi daha iyi öğrenelim, anlayalım” diye kurduğu bir dini kurum, bu hatayı nasıl yapar?
Yukarıda cinayeti işleyen gibi, daha önce vukuatları olan birine iktidar partisinin kayıtsız, sessiz kalması düşündürücü değilde nedir?
Böyle bir ortamda, böyle bir durumda nasıl art niyet aramayalım?
Bakınız yukarıdaki yaşı geçmiş katilin birçok suçu olduğunu,etrafına ve ailesine zarar verdiğini bilmeyen yok!
Adam, tabancasını eline aldığında sıkıyor kurşunları..
Sonunu düşünmüyor!
Büyük, küçük demiyor..
Bu ne cüret, bu ne menem durumdur?
Bir ülkenin en saygın kurumunun düştüğü duruma bakarmısınız, duada bu ülkenin kurucu değerini yok sayıyor!
Önceden de sabıkalı olan, bu zatı muhteremleri sahiplenmek, görevde tutmak, yarın bu ülkenin başına daha büyük felekatler getireceği aşıkardır!
Kusura bakmayınız ama, bu katil ile bu kurumun başındakinin hiçbir farkı yoktur!?
Biri birçok suç işlemiş, araya girenler dışarıda gezmesine imkan ve fırsat tanımışlar..
Velhasıl hapis yatmış, çıkmış, suç dosyası kabarık biri..
Öteki ise, toplum hafızası ile ülkenin kurucu değeri ile alay eden bir konumdadır!..
Milleti “aptal” yerine koyan bir tavır sergilemekten imtina etmiyor!
Tahammül sınırlarını zorlayan, bu terbiyesizliği yapan üstelik din adına yaptığını söylüyorsa, topluma, toplumun kahramanlarına saygısızlıkta sınır tanımıyor demektir..
İşte siyasi parti temsilcileri, sağduyu sahibi vatandaşlar, Atatürk sevdalıları, cumhuriyet evlatları duruma karşı çıkarak tavır koymuşlardır..
Bu zatı muhteremleri görevde tutmakla, neyi başarmış sayılacaksınız ki?
Fitne ve fesatı, ulvi  kurumlarımız camilerimize sokan, siyaseti bu çatılar altına getirenler, elbette gelecekte olanlardan sorumlu tutulacaklardır..
Bu zihniyette olanların, ülkenin kurucu değerlerine, cumuhireyet kazanımlarına ve bu milletin bağrından çıkan kahramanlarına, saygı göstermesi beklentimizdir..
Bu işler, bu büyük görevler keyfi-keder, kendi bildikleri gibi yürümez,yürütülemez!
Yarın biri çıkıp haddini bildirdiğinde,” geç kaldık” dememek için, gerekenin yapılması siyasi iktidara düşer!
Bu ülkede kimsenin babasının çiftliği değildir, camiler de kimsenin kışlarsı asla değildir..
Bu millet, bu camileri sizden geri almasını da bilir..
Nitekim,Trabzon’daki bir camiye asılan Atatürk posterinin indirilmesine, cami cemaati karşı durmuştur..
Milletin dini ve kültür değerleri ile oynamayınız, onları suistimal etmeyiniz!
Ülkenin var olan meselelerine bir de sizler tuz-biber ekmeyeniz!..
Kendinize geliniz!
Ülkenin, sevgi ve barış içinde kenetlenmesine ve kucaklaşmasına şiddetle ihtiyacı olduğu aşikardır..
Bizim görevimiz, olaylara dikkat çekmek, hatırlatmak ve dersler çıkarılmasına imkan sağlamaktır..
Ülkenin huzuru ve selameti için herkes üzerine düşeni fazlası ile yapmalıdır..
Huzuru bozanlar ile yasalar oymayanlara ayrıcalık tanımamalıyız!
Şiddet ve nefret söylemi kutsanamaz!
“Bize neler oluyor”diyenler de çok haklıdır!