Bugün ne yapsam diye düşündüğünüz günler olur. Pazar günü, öyle bir gündü.  Tweeter’ da  takipçisi olduğum  Doç Dr. Aydın Yılmazer’in güzel bir tweetiyle  karşılaştım  . Tweetinde’’ hayat sapanca’ da güzel. Mutlu keyifli bir hafta sonu diliyorum’’ diyordu. Bu tweet  harakete geçirdi beni. Kabul etmeliyim başarılı ve amacına uygundu. Her mevsim yeşil ,her mevsim güzel olan o doğa harikası beldeye davet niteliğindeydi bu tweet. O gün ne yapacağımı biliyordum artık.

 Şanslıyız ki, bizler bu güzel coğrafyanın çok ama çok yakınındayız. Yola çıkıyorsunuz, dakikalar içinde  görsel bir şölenle karşılaşıyorsunuz, of  birde sonbaharsa  …..

VE SAPANCA

Sapanca, Kırkpınar ve civarında doğanın güzelliği ve havasının da temiz oluşu nedeniyle belki,   her kötü şeyden  arınıyor sanki insan ve o güzelliğin bir parçası oluveriyor hemen . Gidenler bilirler, Sapanca gölünün, ‘’ işte aradığınız huzur ,işte cennet burada’’ diyen  bir edası var. Orada ruhunuz besleniyor ve saniyesinde de yaşam enerjiniz değişiyor. Birçok aktivite ,bir çok keyifli mekana sahip olması  bir başka  güzel .Buralara farklı illerden  nefes almaya gelenlerinde hemfikir olduğu bir şey daha  var ki, halkımız da misafirperver ve  konuklarını sahipleniyor. Bizim buraları farklı kılan bir başka güzel tarafta bu diye düşünüyorum..

O gün Sapanca’ da Her zaman büyüleyici ve  güzel bulduğum, sessizliğinden de ayrıca emin olduğum bir mekana gittim ki bu kez  yanıldığımı kabul ediyorum  ’’ sessizlik ‘’konusunda.

Bir grup vardı.Verdikleri siparişleri , süresini,  gidecekleri zamanı hesaplamaya çalıştım oturduğum sürece…Hem sessizliği hem de  o muhteşem atmosferi  bozan bir gruptu çünkü  .Önlerinde masaya vurdukları  ıstakaları ve karıştırdıkları bir okey taşları eksikti  sanki .Herkes onları dinliyordu. Ses kontrolü  yoktu hiç birinde.. .Konuşmalarından öğretmen olduklarını anladım. Şaşırmadım desem yalan olur.Eğitmenlerdi  yani, aralarında çocuklarımızı eğiten birileri vardı. Biri özel okulların ne kadar kötü olduğundan, diğeri salt ticarethaneye dönüştüklerinden yakındı. Bir diğeri özel ders veriyor sanırım, ‘özel okuldan öğrenci almıyorum ben’ dedi. Bize, etrafta Onları duyabilecek insanlara rağmen.Onları  dinlerken izledim de ve  topluluk içerisinde nasıl oturup ,nasıl davranacakları  gibi bir donanımları olmadığını da üzülerek gözledim.

ADAB -I MUAŞERET

Çok güzel , çok keyifli, oldukça nezih ,temiz ve de şık bir ortam. İnsanların dinlenmek, huzur bulmak için geldikleri son derecede sessiz ,kuşların bile parmak ucu yaptığı bu mekanda, etrafınıza baktığınızda insanların ya alçak sesle  konuştuğunu yada   konuşmuyor olduklarını görüyorsunuz. Böyle bir yerde  yüksek sesle , rahatsızlık verecek derece de gürültülü hatta  küfürlü konuşmalar yapıldı .Yazık . Ben o gün, bir kez daha diplomaların tek başına işe yaramadığını anladım. Bir kez daha isimlerin  önünde ki unvanları hak etmeyen insanlar olduğunu gördüm. Ve ne yazık ki  çocuklarımızın kimlere emanet olabildiğini  görerek de  kaygılandım.

Sonra onlar gitti. Gidişleriyle birlikte her şey o eski büyüleyici ve güzel  haline döndü.Ve ben onların ardından şunları düşündüm; sınavların kaldırıldığı ve eğitim sisteminin tartışıldığı  bu  dönemde  öğretmenleri  ve bir öğretmenin nasıl olması gerektiğini de acilen yatırabilsek  keşke masaya,

Yada ilgililer müfredatımıza bir ders  daha mı ekleseler dedim   ismi ‘adab-ı muaşeret ‘olan mesela.