Açık söylemek gerekirse, referandum sürecinde son derece kaygılı, son derece huzursuz ve bir o kadar da umutsuzdum. Referandumun 51.5-48.5 gibi ‘Evet’ ile sonuçlanmasından hemen sonra 24 saat kadar kendimle baş başa kaldım. Şehir dışındaki iki odalı evimde bir gün bir gece yalnız kalarak, referandum sürecini, referandum sürecinde ‘Evet’ ve ‘Hayır’ cephelerinin vaatlerini, referandumda il il alınan sonuçları, özellikle İstanbul ve Ankara gibi ülkenin en büyük iki şehrinin 15 yıl sonra bir anlamda AK Parti’nin elinden çıkması gibi birçok konuyu oturdum düşündüm.

                                                      ***

Sözlere söyleyeyim mi; benim umudum arttı. Umudumun artış sebebini elbette merak ediyorsunuz. Anlatayım; Biliyorsunuz AK Parti referandum sürecinde, ‘Evet’ çıkması için birçok vaatte bulundu. E, 2019’un mart ve kasım aylarında yerel ve başkanlık olmak üzere iki seçim var. Şunun şurasında ilk seçime iki yıldan az bir zaman kaldı. O seçimleri kazanmak için AK Parti bu iki yıllık süreci çok çok iyi değerlendirmek zorunda.

                                                        ***

AK Parti 2007’den sonra pek vaatlerini tutmasa da, bu referandumdan sonra tutmak zorunda kalacak. Zira tutmadığı takdirde, 2019 Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde, bu referandum sonunda gördüğümüz hayır haritasının çok daha büyüyeceğini, belki de ülkenin üçte ikisine yayılacağını söylemek sanırım falcılık olmaz. Hal böyle olunca, bu seçimden sekiz ay sonra yapılacak olan başkanlık seçiminde de Recep Tayyip Erdoğan’ın şansı oldukça azalır.

                                                      ***

Bu saatten sonra ve de verilen o vaatlerden sonra AK Parti ve Erdoğan ellerindeki 51.5’e güvenip, yan gelip yatamaz. Ben bundan sonraki süreçte özellikle Erdoğan’dan toplumun tamamına hoşgörüyle yaklaşacağı bir üslup ve referandum vaatlerinin yerine getirilmesini bekliyorum. Aksi takdirde, en az yüzde 4-5’i AK Parti dışından gelen 51.5’in çok daha aşağılara düşeceği muhakkaktır ve bunu kendileri de çok iyi biliyor.