Banka kıskacındaki köylüler ve Engin Özkoç’un çabası…

 

    Yakın gelecekte “Melen Projesi” kapsamında baraj suları altında kalacak olan Ortaköy Beldesi’nde, özellikle de Açmabaşı Köyü’nde öteden beri devam eden bir büyük sorun var…

    Sorun şu;

    Çoğunluğu Açmabaşı Köyü’nden olmak üzere Görele, Şerbetpınarı ve Kestanepınarı gibi çevre köylerdeki vatandaşlar 2006 yılında arazilerini ipotek göstererek Denizbank’tan kredi çekerler…

    Ancak, bu krediler ekonomik durumu fındığa bağlı olarak şekillenen köylülerin bu gücünün gerilemesiyle borç ödemeleri zamanında yapılamaz…

    Haliyle banka köylülerden icra yoluyla alacağını tahsil etme yoluna gider. Araziler icra yoluyla satışa çıkartan banka arazileri kendi üzerine geçirir…

    Köylülerin büyük bir kısmı, borçlarının yapılandırılarak, arazi bedellerini faiziyle ödemek kaydıyla bankaya başvuru yapar ve arazilerini geri ister…

     Bu sıralarda Melen Çayı üzerinde baraj yapımı çalışmaları da hız kazanır.

     Bankanın icra yoluyla üzerine geçirdiği arazilerin bazıları da Baraj sahasında kalır. Baraj sahasında kalan araziler Devlet tarafından yüksek rayiçlere ulaşan fiyatlarla istimlak edileceği için banka arazilerin köylülere geri verilmesine sıcak bakmaz…

    Köylülere baraj dışında kalan arazilerini geri verileceği söylenir ama Banka, baraj sahasındaki arazileri yüksek istimlak bedeli üzerinden Devlet’e satma yolunu tercih eder…

    Örneğin banka 2-3 bin liraya üzerine geçirdiği arazileri istimlak karşılığı 30 bin TL’ye satmaya çalışır!..

    Sorun yukarıdaki bilgiler ışığında gittikçe karmaşık bir hal alır.

    Devreye CHP Milletvekili Engin Özkoç girer.

    Bankanın üst düzey yetkilileriyle görüşür, soruna bir nebze olsun sorun üretilir. Ancak, Banka’nın baraj sahasında kalan arazilerle ilgi katı tavrı devam eder…

    Engin Özkoç, boş durmaz.

    Sözünü etiğimiz sorunu kendi sorunu gibi takibe alır.

    Geçtiğimiz Salı günü CHP Grup toplantısına giden mağdur köylüleri Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştürür. Kılıçdaroğlu, soruna sahip çıkacağını ve destek vereceğini belirtir…

     Siyaset insan odaklı olmak üzere hizmet için yapılır.     

     Sorun çözülmüş değil ama CHP Milletvekili Engin Özkoç ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun köylüyü sahiplenme konusundaki duruşlarını yinede takdire şayan buluyorum...

    Çünkü siyaset insan odaklı ve hizmet için yapılır.

    Köylünün banka ile olan ilişkilerinde hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğunu tartışmaya açmak istemiyorum.

    Nereden bakılırsa bakılsın, ortada bir büyük mağduriyet var.

    Taktir edersiniz ki, mal canın yongasıdır.

    Kaldı ki; köylülerimiz eskisi gibi de değiller.

    O yörelerde artık fındık eskisi gibi çok para etmiyor, köylülerin ikinci bir ürün elde etme şansları da çok zor.

    Sözün özü köylülerimiz hızla fakirleşiyor.

    Adı geçen köyler benim köyüm olan Kirazlı Köyü ile komşu köyler.

    Oraları iyi bilirim.

    Gerçekten oralarda çiftçilik yaparak geçimini sağlayan köylünün ekonomisi çökmüş durumda.

    Köylünün banka ile olan ilişkilerinde kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışmaya açmak istemiyorum.

    Taktir edersiniz ki, mal canın yongasıdır.

    Köylünün içi yanıyor.

    İşin garip tarafı, Kocaali’de yıllardır kırsal kesime yönelik istihdam sağlayacak dişe dokunur bir yatırımda yapılmadı…

    Sözün özü, Kocaali köyleri eskisi gibi zengin diye tabir edilecek köyler değiller.

    Diyeceğim o ki;

    Bankanın kıskacındaki köylülere CHP kadar iktidarın sahibi AK Parti’de sahip çıkmalıdır.

    Sorun masaya yatırılmalı, Banka ile köylüler asgari bir müşterekte anlaştırılmalı, köylünün arazileri bir şekilde geri verilmelidir…

    Yoksa bu yara, üç beş kişinin değil, binlerce insanın yüreğinde tedavisi mümkün olmayan derin izler bırakacak gibi görünüyor…

   

   ------------------------------

 

Yurt sahipleri Belediye’ye haksızlık ediyor!..

 

    Bugün birçok gazetede veya sanal haber portallarında şehirdeki öğrenci yurtlarıyla ilgili “Kapatılıyor” diye bir başlık göreceksiniz…

    Hatta bizim gazetede dahi böyle bir haber var.

    Ancak bu işin iç yüzünü bilmeyenler sanki Adapazarı Belediyesi’nin kaçak öğrenci yurdu avına çıktığını sanırlar…

    Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil.

    İyi biliyorum.

    Belediye, aylar öncesinde bu yurtların sahiplerine işyeri açma ruhsatlarını almaları için uyarı yaptı. Hatta bu uyarıyla yetinmeyip, metrekaresi 7 TL olan işyeri ruhsat bedelini sembolik bir rakama indirerek 1 TL yaptı…

    Buna rağmen sayıları 31 olan bu yurtlar işyeri açma ruhsatlarını almadılar.

    Şimdi, “Öğrenci yurtları belediye tarafından kapatılıyor” diye feryat edip kamuoyu baskısı oluşturmaya çalışıyorlar..

    Ben belediyenin avukatı değilim.

    Herkes işini doğru yapacak, yasal yollarla yapacak.

    Düşünün ki, o yurtlardan birinde bir patlama oldu veya yangın çıktı. Veya bir başka olay meydana geldi…

    Allah göstermesin…

    Adli mercilerin soracağı ilk soru nedir biliyor musunuz?..

    “Bu işyerinin ruhsatı nerde?” sorusu olacaktır…

    Ruhsat yoksa. “Gel bakalım Belediye buraya” dinelecektir!..

    Belediye yasal sorumluluğunu yerine getirirken, yurt sahiplerinin metrekaresine 1 TL verip işyeri ruhsatı almamak doğru bir yaklaşım mıdır?..

    Haa, yurtların kapatılması konusunda bir zamanlama hatası var mı derseniz, evet var.

    Telafi edilebilir.

    Ancak, işin ruhsatsızlık boyutu su götürmez bir boş vermişliktir…