CHP Sakarya İl Kongresinin arife gününde, CHP Hendek ilçe Başkanı Reyhan Azak’ın, muhalif listeye giren eski bir yöneticisi hakkında söylediği “ Ayrık otu” sözü, Sakarya kamuoyuna bomba gibi düştü.

Reyhan Azak’ın “Ayrık otu” benzetmesi, Sakarya CHP İl Kongresinde çok konuşuldu. Hatta, mikrofondan Reyhan Azak’ın ismini vererek konuşan Özgür Arık, başkan Azak’a yüklendi. Özgür Arık, konuşmasının sonunda “Japon Gülü” örneğini vererek, “ayrık otu” benzetmesine cevap verdi. Özgür Arık, “Japon gülü, yaz kış dinlemeden, bahçelerde, ormanlarda her mevsim açan güzel bir bitkidir” Diye konuşarak, ayrık otu sözüne gönderme yaptı.

Başkan Azak’ın Sakarya CHP İl kongresinin bir gün öncesinde yazdığı yazı;

” Ben, Reyhan Azak, CHP Hendek İlçe başkanıyım. Fatih bey, ayrık otu olmayı yeğledi. Biz, Hendek İlçe Örgütü olarak, Ayça Taşkent’in listesini destekliyoruz” Diye yazdı.

Başkan Azak’ın “Ayrık otu” olmayı yeğledi sözü, siyasi anlamda çok ağır olmuş. Demokrasinin gereği bir yerlere aday olanlara, hakaret eder gibi açıklamalarda bulunmak, diğer partilere göre daha demokratik olduğunu iddia eden CHP’ ye yakışmadı!...

Ayrık otu benzetmesi, Hendek CHP İlçe Örgütü içindeki parti içi demokrasiye zarar verdi. Partiyi yönetenlerin karşısında muhalefet yapanları ayrık otu olarak görmek, partinin büyümesini, gelişmesini ve hedeflerine ulaşmasını yavaşlatır. Erdoğan Isır ve ekibi, Ayça Taşkent karşısında seçimi kazandı. Ne yani şimdi Erdoğan Isır CHP içinde ayrık otu mu oldu?...

Ayrık otu demişken, birde onun hikayesini yazalım…

AYRIK OTU…

Alabildiğine gür yemyeşil çimenlerin, renk renk menekşelerin, papatyaların, gelinciklerin yaşadığı bir Çayır vardır. Bir gün bu Çayır’a ne idüğü belirsiz bir ot gelir. Masum ve mazlum bir eda ile “Sayın Çayır hazretleri” der. “Yersiz yurtsuz kaldım. Kıyıcığınızda köşeciğinizde, hiç işe yaramayan verimsiz bir parçanızda yerleşmeme müsaade eder misiniz?”

Çayır önce şaşırır. Bu davetsiz misafiri hiç tanımıyordur. “Adın nedir?” diye sorar, “Sana kim derler?” Öteki, biraz daha ezilip büzülür, merhamet dilenen bir sesle: “Bana, ayrık otu, derler. Kimseye zararım dokunmaz. Herkese iyilik ederim.” der.

Çayır: “Pekiyi. Yalnız, bizim çocuklara bir danışayım. Kabul ederlerse, sana da bir köşe veririz. Bizim burada demokrasi vardır. Hiç kimse tek başına karar veremez. Herkesin fikri alınır.” diyerek, çayırda yaşayan bütün bitkileri toplar. Kısaca meseleyi anlatır. Diz boyu çimenler, mor menekşeler kıpkırmızı gelincikler, sarı papatyalar, yeni bir arkadaşa kavuşacaklarını düşünerek çok sevinirler. Oy birliği ile, Ayrık otuna münasip bir yer verilmesi tezini savunurlar.

O çayırda, ulu bir Çınar vardır. Çok yaşamış, çok gün görmüştür. Söz alır:

“İşinize karışmak gibi olmasın ama, bence hata ediyorsunuz. Siz, ayrık otunu tanımazsınız. Görünüşüne aldanmayın. Son derece zararlı bir bitkidir. Aranıza girerse huzurunuzu bozar, kökünüzü kurutur, yaşama hakkınızı elinizden alır. İyiliğiniz için söylüyorum. Bana göre hava hoş. Ben kuvvetliyim. Bana hiçbir şey yapamaz.” Diye konuşur.Çınar’ın öğütlerine aldırış eden olmaz… “İhtiyar, amma da saçmalıyor ha! Bu zavallı kime kötülük edebilir ki!” derler. Böylece, karar verilir. Ayrık otu, çayırın verimsiz bir köşesine yerleştirilir.

Sonra, zaman geçer… Ayrık otu, tabiatının icabını yapmağa başlar. Kendisine ayrılan saha ile yetinmez. Her tarafa kök salar. Toprağını gittikçe genişletir, herkese kafa tutar, yavaş yavaş herkesi yerinden eder. Çayır’ın huzuru kaçar. O eski ahenk, dostça ve beraberce yaşanılan günler şimdi bir hayâl olmuştur. Çimenler, artık diz boyu değildir. Menekşeler, o şahane morluklarını kaybetmiş kirli bir renge bürünmüşlerdir. Gelincikler, muradına ermeden soluveren gelinlere benzemiştir. Papatyaların sarısı artık eskisi gibi tatlı görünmez, bir “ölüm sarılığını” hatırlatmaktadır.

Vaziyetin gittikçe kötüleştiğini görünce, çayırdakiler meseleyi bir kere daha müzakere ederler. Herkes, başlangıçtaki fikrinin hatalı olduğunu, ayrık otunu kabul etmemeleri gerektiğini söyler. Yazık ki, iş işten geçmiştir. Ne yapılabileceklerini düşündüler. Neticede, Çayır Anaya gidip, Ayrık otunu şikayet etmeye karar verirler. Çayır, çocuklarının haline çok üzülür, âdeta yüreği parçalanır. Hemen, Ayrık otunu bulur. Hiddetle: “Sana verdiğimiz köşede durmamış, her tarafı istila etmeye başlamışsın. Çocukların huzuru kalmamış. Sana acıdıkları için aralarına almışlardır. Hepsini pişman ettin. Ya bu huyundan vazgeç, köşeciğine çekil, ya da geldiğin yere git.” der.

Ayrık otu, arsız arsız sırıtır. Kendine güvenen bir ifade ile: “Yerimden memnunum… Halimden asla şikâyetçi değilim. Rahatsızlığım da yok. Eğer rahatsız olanlar varsa, çekilip gitmekte serbesttirler. Beyhude yorulmayın. Elinizden bir şey gelmez. Köklerimi öyle derinlere saldım ki, artık söküp atamazsınız!” cevabını verir…

Bu hikayeyi okuduktan sonra, Demokrasinin güçlenmesi için, siyasette Japon güllerine ihtiyaç olduğunu anladım!...