Sevgili okurlar,
Bizim de gündemimizde olan Sakarya Tank Palet Fabrikası ile ilgili olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün AKP Grup Toplantısı’nda tekrar konuyu gündeme getirerek, yine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, “çocuk, ya da ortaokul öğrencisi” muamelesi yaparak cevap verdi!..
Bu yaklaşımı hoş karşılamamız mümkün değil.. Kaldı ki,bu siyasi dili kim kullanırsa, kullansın tasvip etmemiz mümkün değil..
Elbette,koca koca adamlar,kendileri bilir..
Ancak,Sakarya Tank Palet Fabrikası hakkında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir tekerlemeye takıldı, o nakaratı tekrarlayıp duruyor..
Haydi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçtik.. Bu noktada halkı bilgilendirmekte bu kadar zor mu?
Bu açıklamalar, beni ikna etmiyor?
Nedeni açık!
Ortada Katar var..
Ortada BMC Şirketi var..
Lütfen, siyasi sataşmalardan, laf oyunlarından sıyrılalım, saadete gelelim, bizleri bilgilendiriniz, ikna ediniz, açık ve net olunuz..
Devleti yönetenlere bu yakışır..
Yarın, birilerini çıkar, bunu hesabını sorar!..
Kimse, hiçbir güç, “milletin ortak malını yok pahasına sattım, kiraya verdim, yeni ortaklar buldum” diyemez, dememeli...
Hiç değilse, bu özelleştirme çılgınlığından elimizde birkaç şey kalsın..
Bakınız,AB ülkelerinin çoğu, hala birliktelik şartlarına rağmen, ellerinde birçok ortak malı satmamakta,yani özelleştirmemekte direniyor.. Bu çılgınlığı yapanlar ise zor durumda, milletin yüzüne bakamıyor..
Millet, birilerini “sat” diye iktidara getirmiyor!?..
“Satmak” hiçbir zaman, “hizmet etmek” değildir..
Bu kolaycılıktan vazgeçelim artık!

***
Atatürk Diyar ki?
ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN II. DÖNEM
1.Yasama Yılını Açış Konuşmaları/13 Ağustos 1923
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. II, C. 1, Sayfa 36
(Devamla..SON.BÖLÜM)

“Efendiler,

Ülkenin iç ve dış güvenlik gerekleri tamamlanırken, adli kurallarımızın en kısa sürede düzeltilmesine özel bir önem verilmelidir. (Çok doğru sesleri) Bayındırlık, ekonomi ve eğitim işlerinin ne kadar büyük önem taşıdığını, bunların, ulusumuzun başarısını, refahı ve mutluluğunu sürdürebilmesi için ne kadar ivedi ve vazgeçilmez unsurlar olduğunu kabul edersiniz.

Efendiler,

Millete karşı, yüklendiğimiz ve her biri başlı başına önemli olan diğer bütün sorunları, pratik ve bilimsel kurallar içinde gerçekleştirmeye çalışmamız hepimizin görevidir.

Dış ilişkilerimiz konusunda fazla bir şey söylemeye gerek görmüyorum. Bu konudaki kararlı özelliğimiz dünyada bilinmektedir. Bütün komşularımızla ve diğer devletlerle dost bir şekilde geçinmeye ve karşılıklı saygı ve bağlılığa dayanan politikamızı sürdürmeye kararlılığımız kesindir. Ayrıca şunu da açıklığa kavuşturmak isterim ki, barış dönemine gerçek bir içtenlikle ve ciddi bir sükûn isteği ile giriyoruz.

Yüce kurulunuzun dinlemek lütfünde bulunduğu bütün bu açıklamalarıma, izin verirseniz birkaç söz daha eklemek istiyorum. (Buyurun sesleri)

Efendiler, bir an için ayrıntılardan soyutlanarak, vatan dediğimiz kutsal varlığa genel olarak bakalım. Onun, yaşam için, uygarlık için erişilebilecek her şeyden yoksun bir kara toprak alandan oluşan bir biçimde bırakılmış olduğunu görürüz. Kara toprak alanın altında defineler ve üstünde soyla ve kahraman bir ulus yaşıyor. (Sürekli alkışlar) İşte biz, bütün bu uzun ve dayanılması zor mücadeleleri bu kutsal ata mirasının özgür ve bağımsız sahibi olduğumuzu ve sonsuza dek olacağımızı kanıtlamak için yapmış bulunuyoruz. Vatan ve milletin bağımsızlığı, dokunulmazlığı adına yapmış bulunuyoruz. Bundan sonraki çalışmalarımızda da amacımız aynı dokunulmazlık ile huzur ve güvenliğin sağlanması ve korunması olacaktır.

Buna dayanarak ülkemizi imar edecek, halkımızı mutlu kılacak ve yüksek bir yaşam sağlayacağız. (İnşallah sesleri) Ümidimiz, kararlı oluşumuz ve özellikle ulusumuzun ve yüce Meclisimizin göstereceği birlik ve beraberlik, ilerleme ve uygarlık yolundaki çalışmalarımızda başarı alanı olacaktır.

Sayın arkadaşlar, Açıklamalarıma son vermeden önce hepinizi büyük bir göreve davet etmek istiyorum. Geçirdiğimiz buhranlı günlerin onurlu kahramanlarını hep birlikte kutsayalım. (Alkışlar)

Onlar arasında, savaş alanlarında düşman silahları ile göğüsleri delinmiş mutlu kişiler olduğu gibi, yangınlarda, ateşlerde yakılmış talihsiz çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar da vardır.

Onlar arasında namusları saldırıya uğramış sonsuza dek ağlayacak genç kızlar da vardır.

Onlar arasında yurtlarını kaybetmiş aileler, evlatlarını gömmüş analar vardır ve yine onlar arasında savaştaki namus görevini onurla yaparak bu gün memleketlerine dönmüş gaziler vardır.

Onlardan şehitlik mertebesine erişenlerin ruhlarına fatihalar armağan edelim.

(Ayakta fatiha okundu)

Efendiler, bu gün haklı olarak övünebileceğimiz bütün başarıların sırrı, yeni Türkiye devletinin yapısından gelmektedir.

Gerçekte, Türkiye devletinin, bu yeni yönetimi şeklinin dayandığı temeller, nitelik yönünden kendinden önce gelen tarihi yönetim temellerinden başkadır.

Bunu bir kelime ile belirtmek gerekirse diyebiliriz ki, yeni Türkiye devleti, bir halk devletidir, halkın devletidir. Geçmiş dönemde ise bir kişinin devleti idi, kişilerin devleti idi.

Bir ulusun dünyadan tümüyle silinmesi, bir ulusun insanlık topluluğundan tümüyle yok edilebilmesi için Nuh tufanı kadar olağanüstü güç olayların gerçekleşmiş olması gerekir. Fakat kişiler, kendiliğinden alçalmaya mahkumdur. Bu nedenle halk yönetimi ile kişi yönetimi arasında yaşam ve yok olma oranları da bununla aynıdır. (Alkışlar)

Efendiler, dünyanın belirli uluslarını tutsaklıktan kurtararak egemenliğe kavuşturan büyük fikir hareketleri, köhne kuruluşlara ümit bağlayanların ve çürümüş yönetim şekillerinde kurtuluş arayanların amansız düşmanıdır.

Avusturya, Almanya, Rusya ve bu arada dünyanın en tutucu uygarlığına sahip Çin İmparatorlukları bile o büyük fikir hareketinin yok edici vuruşu ile gözlerimizin önünde devrilmiştir.

İşte efendiler, yeni Türkiye devleti de, dünyaya egemen o büyük ve güçlü fikrin Türkiye'deki görüntüsü, gerçekleştirilebilmiş bir örneğidir.

Dünyanın sosyal ve politik durumundan doğan ve binlerce yıldır Türk tarihinin gelişmesinin sonucu olan Devletimiz, sürekli ve kararlı olmanın bütün nitelik ve şartlarını taşımaktadır.

Efendiler, bu şartların olumlu gelişmesini sağlamak konusunda kuruluşunuzun başarılı olmasını büyük Tanrı’dan yalvarırım. (Sürekli ve şiddetli alkışlar)”

***
Sevgili okurlar,
“Sözcü Gazetesi’nin Sakaryalı meslektaşımız Hüseyin Cumali’ye sahip çıkması fevkalade önemlidir..
Keşke aynı duyarlılığı Sakarya’da basın, hakkı ile gösterebilseydi?..
Bu iş, öyle cılız açıklamalar ile geçiştirilecek bir konu değildi!..
Tekrar ediyorum, bunun gereği gazeteci aleyhine değil, araçları oraya park edenler aleyhine yapılmalıydı..
Kimse kanunsuzluğu bize dayatamaz, doğru gösteremez..
Yanlış, yanlıştır..
Bu yanlışı da arkadaşımız yazmıştır..
İşini kaybetse bile, doğru olanı yapmıştır..
İşte AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, EYT’liler hakkında ne diyor:
“Seçimi kaybetsem bile bu işi çözmem”
Peki, “bu vatandaşların hakkını, teslim etmek, onların sesi olmak” suç mu?
Değilse, “neyi tartışıyoruz, kimi işinden,hakkından mahrum” bırakıyoruz!..
Bir düşünelim hele!