Sevgili okurlarım, bu yazımda devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün bir seyahati sırasında çiftçi ile karşılaşmasını aktaracağım.

Atatürk Florya köşkünden Küçükçekmece’ye doğru hareket etmektedir. Yanında sadece şoförü vardır. Birden tarlasını süren bir çiftçiye gözü takılır. Sabanın da koşulu öküzün yanında bir de eşek vardır. Şoförüne hemen arabayı durdurmasını söyler. Mustafa Kemal arabadan inip çiftçinin yanına gider.

-Kolay gelsin ağa.

-Sağ olasın bey! Hoş geldin. (Atatürk’ü tanımıyordur.)

-Hoş bulduk ağa. Yoldan geçerken ilgimi çekti, öküzün yanına neden eşek koydun.

Köylü bezgin bir ses tonuyla:

-Eşekle öküzün yan yana koyulmayacağını bende biliyorum, bunu bana mı söylüyorsun?

-Kime söyleyeyim ağa?

-Vergi memuruna söyle.

-Vergi memuruna mı?

-Evet bey, vergi memuruna. Bu sene ürünüm az oldu vergi borcumu ödeyemedim. Bir hafta önce vergi memuru geldi öküzün eşinin vergisini istedi. Ödeyemeyince “bu senin vergi borcunu karşılar” diyerek alıp gitti. Benim öküzün eşini sattılar, senin gibi beylerin sofrasına et sucuk yaptılar.

Mustafa Kemal çok sinirlenmiştir. Alışkanlığı gereği kaşlarını çatmıştır ve onun bu halini gören köylü:

-Bana neden kaşlarını çatıyorsun bey. Yalan söylediğimi mi sanıyorsun? Anlattıklarımın hepsi doğrudur istersen git Küçükçekmece Muhtarına sor.

Duruma iyice sinirlenen Atatürk:

-Neden kaymakama gidip durumu anlatmadın?

-Gittim bey.

-Kaymakam ne dedi?

-Git borcunu öde dedi.

-Sen de valiye gitseydin?

-Belli ki sen hiç valinin yanına gitmemişsin, halinden belli oluyor bey.

-Halimden belli mi oluyor?

-Evet bey gitseydin bilirdin.

-Neyi bilirdim ağa?

-Kapıdaki jandarmaların içeriye kimseyi almadığını.

Köylünün anlattıkları karşısında oldukça şaşıran ve sinirlenen Atatürk sözlerine şöyle devam etmiştir.

-Başvekil İsmet Paşa’ya bir telgraf çekip durumu neden anlatmadın?

-Güldürme beni bey. Başvekilin kulağı sağır duymaz diyor herkes.

-Pekala! Gazi Paşa’ya neden telgraf çekmedin?

-Onun da bir gözü kör görmez diyorlar. Hem sen zenginsin bey, otomobilin bile var. Bunları hiç işitmedin mi?

Atatürk cüzdanından para çıkartır ve köylüye uzatır. “Bunu kabul et ağa, öküzünün yanına bir eş alırsın.” der.

Elleri titreyen köylünün elini sıkar ve yanından uzaklaşır. Florya köşküne dönen Mustafa Kemal, Başvekil İsmet Paşa’ya telgraf çeker: “Acil olarak heyeti vekileyi (bakanlar kurulunu) topla İstanbul’a gel.

Başbakanın önderliğinde bakanlar kurulu Florya köşküne gelir. Atatürk, şoförüne köylüyü alıp gelmesini söyler. Arabanın içerisinde dizilmiş jandarmalar eşliğinde köşke gelen köylü: “eyvah ben ne yaptım” diye kendi kendine söylenmektedir. Arabadan indiğinde kendisini karşılayan şık giyimli birisi nazik bir sesle “beni takip edin efendim” deyince bir nebze olsa da içi rahatlamıştır fakat hala endişe duymaktadır. Köylü adamı takip eder ve toplantı salonuna varırlar. Salonun ortasında büyük bir masa vardır ve içerisi oldukça kalabalıktır. Köylü etrafına bakınır ve sandalyelere oturmuş bir çok şık giyimli insan fark eder. Ayakta duran da iki kişi vardır. Heyecandan kalbi fırlayacak gibi olan köylü tanıdık bir ses duyar:

-Hoş geldin ağa. Gel yerin burası.

Atatürk, yanındaki boş sandalyeyi eliyle işaret eder köylü titreye titreye sandalyeye oturtur.

-Sakin ol ağa. Korkacak hiç bir şey yok.

-Sağ ol bey, sağ ol.

Köylünün bir müddet soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Mustafa Kemal:

-Seni buraya neden çağırdım biliyor musun ağa?

-Bilmiyorum bey.

-Dün bana anlattıklarını burada da anlatmanı istiyorum. Fakat tek bir kelimesini bile atlamadan birebir dünkü gibi. Buyur ağa seni dinliyoruz.

Köylü başından geçenleri anlatır. Eksik kalan kısımlarını da Atatürk tamamlar. Köylünün konuşması bittikten sonra Mustafa Kemal masada oturanları teker teker köylüye tanıtır. Kendisinin de Gazi Paşa olduğunu söyler.

Ayağa kalkan Atatürk, elini sertçe masaya vurur ve yüksek bir ses tonuyla:

-Beyler! Ben çiftçinin koşumluk hayvanını ve buğdayını sattıran bir kanun kabul etmiyorum. Tarım aletini, sağımlık hayvanının sattıran bir kanun da istemiyorum. Ankara’ya dönün ve hemen bu işi halledin.

Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır.

(İcra İflas Kanunu Madde 82/4: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez.)

 Şimdi dönüp köylümüze bakıyorum borcundan dolayı traktörünü, tarlasını satar duruma geldi. Biraz şanslı olanlarda satmadıysa mazot fiyatından ötürü traktörünü, iş makinesini zaten çalıştıramaz durumdalar. Hal böyle vahim iken köylümüz anasınıda alıp karnını doyuracak yer aramakta…