Pazar olmasına rağmen dün sabah saat 07.30 sularında uyandım.  Uykumun takribi 4 ya da 5nci saatinde bir temel kazı çalışması yapan kepçe ve dolgu malzemesi yapan kamyonların sesi etti bizi huzursuz. Huncarca ses, ben ve binadaki herkesin beynini yedi.

Arifiye sınırlarında evim.. Belediye varmış.. Olmaz, mümkün değil ama neyse şansımı deneyim dedim. Aradım. Tahminin gibi açan olmadı. Meraklandım. Büyükşehir zabıtaya ulaştım. Bilgi verdi. İnşaat çalışmalarıyla ilgili bir yasak olmadığını anlattı. Öğrenmiş olduk. Şaşırdık mı, tabi ki hayır.

Huzur bulduğumuz tek yer evimizdi o da kalmadı.

Bir kepçeyle yola çıktım aslında; kentin ne kadar bahtsız olduğumu dün sabahın köründe düşünmeye başladım.

Trenimiz yok.. Raylımız yok. Adamlar monaray, havaray, bilmem ne ray yaparken biz halen kara tren Mithatpaşa’ya gelsin mi gelmesin mi onu tartışıyoruz..

Alt geçitlerimiz, üst geçitlerimiz, yol alternatiflerimiz yok.

Ulaşım ağı planı yok. Dönüşüm yok. Liman dediler, 20 yılda oldu. Demiryolu dediler ortada yok.

Allah’ın bütün nimetleri var. Göller, dereler, deniz, nehir, akarsu, yayla, orman ve aklınıza ne gelirse.. O nimetlerin ranta açılmasından başka halka dönüşüm yok.

Millet çatır çatır şehir hastanesi yaparken, bize halen 400 yataklı anlatıyorlar.. Doğum evi desen temel de takılı kaldık, gitmiyor. 1000 yataklı şehir hastanesi desen seçimden seçime malzeme o..

2.Üniversite muhabbeti vardı. Normal şartlar da 10 yıl önce açılmalıydı, halen vaatte kaldı.

35 bin işsiz var kayıtlı. Tarımsal üretim son 10 yıla oranla yüzde 70 düştü. Tarım arazileri yeni binalarla doldu. Tüketim ekonomisi sardı her tarafımızı.

315 bin icralık dosya var. 45 bin senet protesto edilmiş. 7’nci icra dairesi, 4’ncü ağır ceza mahkemesi açılmış. Kredi borcumuz 1,7 milyar lira. Her ay 7-8 milyon lira bireysel kredi kullanımı var. Araç kredisi kullanan kişi sayısı 37 bin.

Ekonomi böyle peki, huzur var mı? O da yok.

Uyuşturucu maalesef kol geziyor. Bonzai can alıyor, şehir torbacı kaynıyor.

Her ay 300 küsür trafik kazası oluyor, 300-400 kişi yaralanıyor.

Bıçaklama, gasp, tehdit, darp, hırsızlık ve cinayetler aldı başını gidiyor.

Sokakta yürümekten artık korkuyor insanlar.

Mülteci sorunun da şiddet sokağa taştı.

Düşünsenize şehrin göbeğinde adam baltayla anıta saldırıyor. İki gün sonra meydanda kafası kızan başka biri araç yakıyor. Bir hafta sonra başka biri stres atmak için meydanda silahla 7 el ateş ediyor.

Bu şehrin huzuru yok. Tek huzur bulduğumuz yer evimizdi, o da şehrin sahipsizliği yüzünden kaçtı.

Bu kara tablo karşısında şehri yönetenlerin, bu şehre kattıkları ilelebet konuşulacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Huzur buluyorum’ dediği Sakarya’da bir artık huzur bulamıyoruz. Erdoğan’ın bunları dikkate alarak, sorumluluk alanlarında hiçbir şey yapamayan isimlere bence artık şans vermeyeceğini düşünüyorum. Büyük bir değişim olacak.

Sadece yol ve park yapmakla; ilçe merkezinde Cuma namazında görünmekle başkanlık yaptığını sananlar bence bir daha o makamları göremeyecekler.

Zerre vizyon sahibi olamayanların, İstanbul’un arka bahçesi gördükleri Sakarya’yı metropol bir şehir olması ve arazisi bol olması nedeniyle fabrikalarla donatmasını kendine mal ettiklerini de gördük. O fabrikalar çok büyük paralar verdiler buraya gelmek için. Mantar gibi konut yapımına ilçe gelişiyor diyen de oluyor. Şehir böyle bir şehir işte.. Bence sahipsiz.. Bence ilgisiz.

Sakaryalı sandıkta bir sorun yok diyor. Yüzde 78 oy veriyor. Erdoğan bence bunu görüyor.

Huzurumuzun kalmadığını biliyor. Kentin hizmet almadığını görüyor.

En önem verdiği yerel yönetimlerin halini görüyor. 

Ey kepçe nelere kadirsin. Dile getirdin beni. Bu arada umarım sahipsiz Sakarya’da inşaat çalışma saatleri belirlenir. Diğer iller yapmış. Biz yapar mıyız bilemem. Sonuçta bunu istediğimiz kişiler yarın sandık kurulsa yüzde 70 alacak. Gerek yok bırakın çalışsın kepçeler. Gece-gündüz. Gelişiyoruz baksanıza..