Ambulansa yol vermeyen dolmuşçu!.. 

   Dün saat 15.20 civarı…

   Sakarya Caddesi’nden merkeze doğru ilerliyoruz.

   Acı bir ambulans sireni kulaklarımızı tırmalıyor. Hemen yolun sağına yanaşıyoruz ve ambulansa yol veriyoruz…

   Fakat önümüzde kırmızı dolmuş minibüs seyrediyor ki, ambulans sirenini sanki hiç duymamış gibi yoluna devam ediyor.

   Bizim araçta Lutiç (Lütfü) ile oğlum Çağatay var…

   Dönüp birbirimize bakıyoruz ve şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz…

   Az ileride kaldırıma yığılmış yatan bir vatandaşı görüyoruz. Hastalığının ne olduğunu bilemiyoruz ama belli ki, durumu acil…

   ***

   O dolmuş sürücüsünün hangi ruh haliyle hareket ettiğini kestiremiyorum.

   Ortalık yerde upuzun yatan bir hasta var, yolda acı acı siren çalan bir ambulans var ve o ambulansa yol vermekten imtina eden bir kırmızı minibüs dolmuşçusu var…

   (Plakası bende mevcut)

   Akıl alacak gibi değil…

   Yol kenarına yığılıp kalan o hasta insan o dolmuşçunun annesi, babası veya kardeşi de olabilirdi…

   Bir dakikacılık gecikme belki de o hastanın hayatına mal olabilir.

   Nasıl oluyor da böylesine bir duyarsızlık sergilenebiliyor anlamıyorum.

   ***

   Neymiş efendim, SESOB taksi dolmuş ve minibüs şoförlerini eğitime alıyormuş!..

   Vallahi kusura bakmasınlar ama eğitim falan hak getire…

   İnsanı sevmezsen, insanın yaşam hakkına saygı duymazsan eğitim falan hikaye!..

   “İstisnalar kaideyi bozmaz” diye bir söz var ama bizim şehirde kural, kaide diye bir şeyde kalmamış…  

   Evet, taksi dolmuş ve minibüsçüler arasında işini layıkıyla yapanlar da var. Onları tenzih ediyorum ve onlara saygı duyuyorum. Ancak, taksi ve minibüslerde gününü gün eden, trafik kurallarını takmayan, yukarıda özetlediğim gibi insan hayatını dahi hiçe sayanlar da var…

   Onları da ayıplıyorum.

   Ve onlardan toplum huzuru ve güvenliği için ricada bulunuyorum.

   Lütfen insana ve insanın yaşam hakkına, en önemlisi trafikteki kurallara herkesten önce sizler saygılı olun diyorum…

   Çünkü, sizler gün boyu trafiktesiniz ve tüm dikkatler sizin üzerinizde toplanıyor…

   Örnek olmanız gerekiyor…

  

   ----------------------------

 

Bandırcezz!..

 

   Karadeniz takımlarından birinin, İstanbul’da şampiyonluk maçı varmış.

   Temel’i amigo seçmişler.

   “Bakın uşaklar. Sağ kolumu kaldırınca bizim takım için bağıracaksınız. Sol kolumu kaldırınca öteki takım aleyhine. İki kolumu birden kaldırınca sessizlik.”

   Maç başlamış.

   Temel sağ kolunu kaldırmış.

   Taraftar hep bir ağızdan bağırmış:

   “Ya ya ya. Şa şa şa. Bizim takım çok yaşa.”

   Bir ara rakip takım oyuncularından birinin sert atağına kızan Temel sol kolunu kaldırmış.

   Bu kez taraftarlar bağırmışlar:

   “Yuuu… Yuuuh.”

   Tezahürat sürerken heyecanlanan Temel, iki kolunu kaldırınca taraftarlar da tezahüratı değiştirmiş:

   “Sessizlik. Sessizlik. Sessizlik.”

   Aslında maçın gidişine göre yapılan tezahüratın izleyenlere ayrı bir keyif verdiğini anlatır ustalar.

   Örneğin Sakaryaspor’un efsane Amigosu Çarli’nin tarih kokan ifadesindeki gibi…

   Bir maç sırasında “Bandırma. Bandırma” diye bağıran Bandırmalı taraftara Sakaryaspor taraftarının karşı tribünden “Bandırcez. Bandırcezz” diye karşılık vermesi gibi…

 

 

Öküzün yorumu

 

    Çiftlikte sabana koşulan öküz, bir gün sahibine:

   “Ben hastayım” demiş,

   “Yarın çalışamayacağım.”

   Çiftçi ertesi gün sabana, eşeğini koşmuş.

   Öküz akşam eşeğe sormuş:

   “Nasıl çok yoruldun mu?”

   “Fena değil” demiş eşek,

   “Fazla yorulmadım.”

   “Patron benim için bir şey dedi mi?”

   “Demedi de. Bir ara kasapla konuştuklarını duydum. ”