‘’Sağ taraftan bir dalga geliyor. Dümen sola, motora tam güç verin.’’

‘’Emredersiniz.’’

‘’Telsizden son durum için bilgi geçin ve her ihtimale karşı durumumuzu söyleyin.’’

‘’Emredersiniz.’’

Dümen sola kırıldığında bu sefer geminin karşısında daha büyük bir dalga vardı. Tüm gücüyle gemiye ön cepheden çarptı. Su geminin iç kesimlerine girmiş ama geminin seyrini değiştirememişti. Kaptanın yakalandıkları bu fırtınanın nasıl oluştuğu ve nereden geldiği hakkında bir fikri yoktu. Fırtına içerisine girmeden iki dakika önce aldığı verilerde havanın güneşli ve açık devam edeceği belirtiliyordu. Geçmiş geçmişte kalmıştır diye düşünerek, bir an önce içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için harekete geçti. Dalgalar ve rüzgâr artık korkutucu boyutlara gelmişti. Gemi dayanıyordu fakat bu süreç uzun sürerse sonunda alabora olacaktı.

Kaptan köşkünün bulunduğu camdan başını dışarı çıkartıp arkasına yani geldikleri yöne doğru bakmaya çalıştı. Bir şey göremiyordu. Geldikleri yola dönüp, geri gitmeyi düşünse de bunu gerçekleştiremeyeceklerini düşündü. Ön camdan büyük dalgaları seçip, onları motorların olduğu yöne almaktan başka bir çaresi gözükmüyordu.

Her atlattıkları büyük dalga sonrasında derin nefes alıp bir diğer dalgaya hazırlanıyorlardı. Bu arada kaptan olabildiğince seyir defterine durumu ve yaşadıklarını not ediyordu. Olası bir olumsuz durumda neler yaşandığını burada neler olup, bittiğini herkesin anlamasını istiyordu. Tam son dalganın koordinatları ve nasıl geçildiği notunu düşerken sol taraftan yüksek ve sert bir dalga gemiyi sağa doğru eğdi, rüzgârın şiddetiyle gemi alabora oldu. Hayatta kalanlar yüzerek gemiden uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Okyanusun ortasında, fırtınanın merkezinde ne yapacaklarını bilemeyerek yüzüyorlardı. Ne yöne yüzdükleri önemli değildi, amaçları az sonra batacak olan geminin akıntısına kapılıp, dibe çekilmemekti.

Kaptanla, yardımcı kaptan gemiden çıkmış, yüzerek gemiden uzaklaşmışlardı. Fakat ne yapacakları konusunda bir fikirleri yoktu. Su çok soğuktu gemiden yüzerek kaçanlar bu sefer suyun soğukluğuyla savaşmak zorundalardı. Belirli bir süre geçtikten sonra büyük bir çoğunluk bu soğukluğa dayanamayarak gözlerini ebediyen kapattılar. Kaptan ve yardımcısı son dakikalarını yaşadıklarının artık farkındalardı. Kaptanın aklında hâlâ aynı soru vardı. Bu teknolojiye rağmen bu fırtınayı ve bu durumu nasıl göremedik?

Kurtarma ekipleri geminin enkazına birkaç saat sonra gelebildi. Deniz üstünde yüzen cansız bedenler, dibe batmış bir gemi ve gemiden etrafa saçılan bir sürü kâğıt ve eşya vardı. Kurtarma ekibindekiler suda yüzen cesetleri çıkartırken sahilde bulunanlara durum hakkında bilgi veriyorlardı. Sahildekiler geminin nasıl alabora olduğunu ve battığını anlayamamışlardı. Kurtarma ekibinden gelecek bir bilgiyle olayı açıklığa kavuşturmak istiyorlardı. Fakat bütün bulgular herhangi bir anormalliğin olmadığı gösteriyordu. Hava güneşli ve açık, etrafında herhangi bir ada veya gemi olmadığını gösteriyordu. Bu gemi bu şartlarda nasıl batmıştı?

Kaptanın seyir defterini bulup incelediklerinde yazdıklarına inanamadılar. Kaptan fırtınadan, büyük dalgalardan, gerçekleştirdiği manevralardan bahsediyordu ama geminin orada bulunduğu saatlerde hava şartlarında her hangi bir anormallik görülmemektedir. Dalga ve deniz ölçümleri yapıldığında da denizde herhangi bir hareketlilik gözükmüyordu. Deniz depremi olma ihtimalini bile değerlendirmişlerdi fakat bir hareketlilik ölçümlenmemişti. Ne olmuştu da bu gemi batmıştı ve bir meçhul olmuştu…