Sevgili okurlar,
Türkiye’de önemli siyasi gelişmelere tanıklık ediyoruz..
Elbette bu süreci, son seçimler tetikledi..
Her gün farklı irili, ufaklı artçı siyasi sarsıntılar ile kalkıp, yatıyoruz!
Asıl büyük sarsıntının beklentisi ise, iştah kabartıyor!
AK Parti’nin betona çarpmasından sonra, siyasetten de; Ankara, İstanbul ve diğer kentlerde büyük şok yaşaması, kolay atlatılacak şoklar olarak görülmüyor!..
AK Parti’nin, ekonomi gemisi su almaya devam ediyor!..
Bir türlü,dolara, euro’ya fren tutturulamıyor!..
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alındı. Çetinkaya'nın yerine yardımcısı Murat Uysal atandı.
Bu, su alan gemide, gemiyi karaya oturtmama çalışmalarının başlatılması yolunda bir hamle olarak görülüyor.
Ancak, tüm hamleler gemiyi kurtaracak gibi görülmüyor..İçteki bu durumu örtbas etmek için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çareyi yurtdışı gezilerde arıyor..
“İtibardan tasarruf edilmez” diyerek, AK Parti yönetimine yöneltilen eleştirilere karşı çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her dem “bizi kıskanıyorlar, şu dış güçler yok mu, dış güçler “diyerek, zılgıt çektiği dış güçlerden itibar bekliyor ve bu bağlamda itibar gezilerini sürdürüyor..
Öyle ya itibardan tasarruf edilmez!
AK parti belediyelerindeki israflar ise bu itibar söylemlerini gölgeliyor..
Japonya, Çin gezilerinden sonra, Bosna-Hersek ve Balkanlarda, yeni bir kapı aralamaya çalışan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işi gerçekten zor?
-AKP’de bu “metal yorgunluk” nasıl giderilecek?
-Ekonomideki bu kötü gidiş, nasıl durdurulacak?
-Son seçimlerde yaşanan büyük kentlerdeki mağlubiyetin sarsıntıları, nasıl atlatılacak?
-Partiden başlayan kopmalar ve dışlamalar, nasıl önlenecek ve tatlıya bağlanacak?
Bütün bunların yayında ülkenin içine düştüğü,sorunlar yumağı gitgide daha da büyüyor..
-Amerika ile köprülerin atılması, son Trump görüşmelerinin fiyaskosu..
-Rusya ile bir öyle,bir böyle buluşmalar,görüşmeler bağlamın da hala muallakta olan S-400 Füzelerinin akıbeti..
-Doğu Akdeniz’deki, gaz soğuk gerilimi ve bölgedeki istikrarsızlık..
-Avrupa Birliği(AB) ile atılan köprülerin, yeniden onarımı yoluna mı gidilecek, yoksa,”Biz yolumuza bakarız mı” denilecek?
Brüksel’den bakıldığında Türkiye fotoğrafı artık net değil, alabildiğine fullü görülüyor!..
İçte durduk yere inatla ortaya çıkarılan sorunlar da, bu işin çabası!..
Ankara’da yer mi kalmadı da, gidip ODTÜ(Ortadoğu Teknik Üniversitesi) yeşil alanları içine yurt yapmaya kalkışılmasının altında, ne tür art niyetler var?
Bu işte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın dikkate alınmaması da bir başka siyasi nezaketsizliği yansıtıyor..
AK Parti cephesindeki bu ODTÜ hazımsızlığı, eski Başkan Melih Gökçek’in gitmesine rağmen, hala devam etmesi akla ziyan, partiye büyük zararlar veriyor..
Tekrar başa dönersek, eski AKP’li bakan Ali Babacan’ın, ayrı bir parti kurma çalışması nedeni ile AKP’den istifa etmesi ve yeni bir yol haritası çizmesi, AKP’deki bu rahatsızlıkları da su yüzüne çıkardı..
Bunu küçük bir istifa olarak yorumlama yanlışına, kimse düşmemelidir.. Zira, bu istifanın arkasında eski Cumhurbaşkanı ve AK Parti kurucu Başbakanı Abdullah Gül, eski bakanlardan Beşir Atalay, Mehmet Şimşek ile diğer önemli isimlerin olması, siyasi ayrılığın boyutunu gösteriyor..
Burada Ali Babacan’ın yaptığı açıklamaya bakılırsa, Babacan, ta işin başına dönerek, AK Parti kuruluş yıllarında verilen mesajları tekrarlaması da, AK Parti’nin çıktığı siyasi yolda, nereden, nereye geldiğinin açık delili olarak gösteriliyor..
“Bir parti kuruluş ilkelerinden, söylemlerinden bu kadar da mı şaşar” dedirtecek bir durum söz konusu!
Hani o Türküde olduğu gibi, “gele gele geldik bir kara taşa” tekerlemesini hatırlatan bu durum, betona toslamayı, yeşili talanı, ağır kadrolaşmayı özetlemiyor mu?

***
Sevgili okurlar,
Kısacası Türkiye’de, siyaset denilen köprünün altından daha çok sular geçecek gibi görünüyor..
Şu sıralarda “başkanlık sisteminin” tekrar tartışılmaya açılması ve işlerin bu bağlamda iyi gitmemesi, kamuoyunda en çok konuşulan konuların başında geliyor..
Siyaset adına, ülke yönetiminin raydan çıkartılması, devletin yerine AK Parti’nin oturtulması, Türkiye Cumhuriyeti sisteminin tartışmaya açılması, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk fikir ve düşüncelerinin sulandırılması, yapılan kabul edilmez açıklamalar, yaşanan çürümüşlükler, hatalar zinciri, tarikatlara yapılan yardım ve ayrıcalıklar, eğitimin yaz-boz tahtasına çevrilmesi, üniversitelerin,camilerin AK Parti arka bahçesine döndürülmesi, devlet dairelerindeki AK Parti kadrolaşmalarının artması, işleri daha da çetrefilli hale getirdi..
Bütün bunlara, FETÖ yapılanması ile ilgili olarak sürdürülen operasyonlar ve yargılamalardaki sıkıntıları da eklersek,Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu daha iyi anlamış oluruz..
Temennimiz o dur ki,Türkiye’nin, bu ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel çalkantılardan kurtularak, huzurlu, güzel günlere erişmesidir..
Bakınız,Sakarya’da bile artık “Sakaryalı” tartışması yaşanıyorsa, iş vahimdir..
Son Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi Toplantısı’nda yaşanan “Rizeli” tartışması, kolay yatıştırılacak gibi değil..
Gerçi, Başkan Ekrem Yüce, “Sakarya’ya hizmet eden herkes Sakaryalıdır” dedi ama, keşke öyle olsa!
Siz Sakarya’nın has yetişmiş, yol bilen, dil bilen, bölgeyi tanıyan, iş bekleyen diplomalı, bölgenin gençlerine kucak açacağına, sırf iktidar hırsı,siyasi etiket ile “Rizeli” ve diğer illerden gelen torpillileri, işe yerleştirmeye öncelik verirseniz, kusura bakmayanız ,sizi eleştirirler..
Bu işi de “herkes Sakaryalıdır” diye geçiştiremezsiniz!?
İşte AK Parti’nin yaptığı en büyük yanlışlardan biri de bu alandır..
Kendi gibi düşünenlere, kendilerinden yana olanlara devletin önemli kadrolarında yer veren,iş tutmalarını sağlayan, ballı-börek işleri onlara ihale eden, onları koruyan, kollayan.. AK Parti zihniyeti artık eleştirilmiyor, topa tutuluyor..
Eleştirenlerde az haksız değiller hani!
Bu durum, onu göstermiyor mu?
Bu mesajı Ankara, İstanbul, İzmir ve diğer iller vermedi mi?
Sakarya’da bile, buna artık tahammül edilemiyor!
Ülkede, işe yerleştirmede, siyasi etikete bakılır,” liyakat, kalite” bir kenara atılırsa, buna siyaset de denilmez!..
Bunun adı düpedüz,” ayrımcılık, bölgecilik, hemşericilik” olur!
Böyle bir sistemin iktidarda kalması da sorgulanır, o sistemi savunan partide kopmalar başlar!
Meselenin özü işte burada yatıyor!
Bu açıdan AK Parti’nin nereye koştuğunu,pardon nereye odaklandığını önümüzdeki günlerde daha iye öğrenme ve anlama imkanı bulacağız..
Bu gelişmeler bağlamında, AK Parti’nin, “ bu beceriksizlik denizinde” can simidi bulup, bulamayacağını, bir süre daha merak edeceğiz?
Merak ediyorsak tabii!?