Selam üzerinize olsun ve selam üzerimize olsun.

Esenlik içinde olun ve esenlik içinde olalım, selamımızı alan ve hatta almayanlara bile selam olsun.

SELAM... Barışın Rabbinin ve insanların muhtaç olduğu Rab-binin adıyla selam olsun.

Bir zamanlar bu beldenin toprağına karışmış esenlikler var; eski zamanlardan kalan. Artık içinde yaşayamadığımız esenliklerimiz var. Bizim sadece uzaktan seyrettiğimiz esenlik.

Genç yaşta bile sayılmayacak çocuk tacizcilerimiz var, çocuk yaşta evlendirilen çocuklarımız var; gerçi çocuk kelimesi geldiği nokta açısından bile insanı rahatsız etmeye yetiyor.

Her gün akşam haberlerinde bir acı tabloya şahit oluyoruz; bunun en yakın örneği Emine Karabulut. İnsanlık dışı bu olayda hepimizin yüreği yandı.

Türkiye’nin ayıbı bu, geldiğimiz bu durum içler acısı, insanlık dışı.

Mahkemede bir kravat takıp eski eşinin kendisini tahrik ettiğini söyleyerek ağır cezadan kurtulacağının bilincinde olan ve yargının yetersizliğiyle bu vahşi cinayetlerin işlendiği bir hal aldık.

Kocası tarafından bedeni acımasızca 37 yerinden bıçaklanan kadınlar var, önceden korku filmlerinde bile görmeye alışkın olmadığımız tabloları ne yazık ki hayatımızın içerisinde yaşıyoruz

Adalet bir gün herkes için gereklidir.

Adaletin simgesi Themis’in elindeki terazi, adaletini ve onu ölçülü şekilde dağıtmasını temsil ediyor. Diğer elindeki kılıç ise adaletin keskinliğini ve gücünü yansıtıyor. Göz bandı ise adalet dağıttığı kişileri görmemesini, yani tarafsızlığını ve objektifliğini simgeliyor. Bazen heykellerde ayağının altında bir kitap ve bacağına dolanmış bir yılan görürüz. Kitap, adaletinin kurallardan dayanak aldığını gösterir. Yılan ise haksızlıkları ve kötülükleri temsil eder ve Themis tarafından ezilir.

Bugün geldiğimiz noktada; terazi hassaslığını yitirdi, kılıç köreldi, göz bandı gözden kaydı, kitap saraya kaçtı, yılansa Themis’in boynuna dolandı. !

Kişiye özel adalet olgusuyla biz bu ülkede ki hukuk olgusunu iyileştiremeyiz.

Ve biz insanoğlu tüm bu insansızlıkları 'insan' sıfatı altında uzaktan seyretmekle yetiniyoruz. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' dercesine; lakin unuttuğumuz şu ki tüm bu yılanlar yaşadığı sürece bir sonraki hedefin 'benliğiniz' olmadığını nereden bilebilirsiniz ki?

Selam olsun içinde İslam dışında her şey olan İslamcılara.

Barış ve huzur bizi neden terk ediyor biliyor musunuz ?

Neden bir karanlığa bürünüyoruz biliyor musunuz?

Biz geri kalmışlığımızı itiraf etmekten korkan bir toplum olduk, gururumuzdan bunu haykıramaz hale geldik.

İnsan olma olgusunun dışarısında kalan her şey bize zarar veriyor; renk ayrımı, şekil ayrımı, cinsiyet ayrımı derken insan olduğumuzu unutuyoruz. Ve hatta düşünce ayrımı bile bizleri derinden yaralayabiliyor.

Artık insanlık birbiri için öldürücü bir zehir gibi adeta. Aptallığın kendisinden aptal bir hale geldik, artık kendimize bakmayı deneyelim.

Nefsimizin derinliklerine inmeyi, ruhlarımızı kucaklamayı deneyelim. Farklı olanları farklarıyla kucaklamayı deneyelim.

İşte buradayım; rengimle, şiirimle, farklı düşünceler ve özelliklerle karşınızdayım ve sizden korkmuyorum. Ve hatta Yaradan dışında hiç kimseden korkmuyorum.

Bu hayatta yalnızca İNSAN olarak yaşamaya çalışıyorum.

Gelin saçmalıklar peşinden koşmayan bir kültür oluşturalım. Renkleri, cinsiyeti ve hatta düşünceleri bile bir arada tutup herkesi olduğu gibi kabul edelim.

Biraz benlikten çıkıp biz olalım ki içimizde ki İNSAN'ı öldürmeyelim.

Ünlü düşünür Balzac'ın dediği gibi;

Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma.

Sevgilerimle, hoşçakalın..